Düğün yapan şeytanlar, uyurken boğan cinler "Türklerin Şeytani Masaları" kitabında anlatıldı!

Akademisyen Seçkin Sarpkaya, 4 bin 500 masalı tarayarak yazdığı kitabında, dedelerimizin ve ninelerimizin hayal güçlerini süsleyen, ancak duyulan korku nedeniyle kimi zaman yollarını değiştirmelerine neden olan sıra dışı varlıkları "Türklerin Şeytani Masalları" adlı kitabında kaleme aldı. Independent Türkçe'den Ali Kemal Erdem, bu haftaki yazısında Seçkin'in kitabı hakkında bilgi verdi.

Efsane ve masallarda adlarını sıkça duyduğumuz şeytanlar ve cinler, her zaman insan ilgisini çeken ancak bir o kadar da korkutan konular arasında yer almaktadır.

Akademik görevine Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırlamaları Enstitüsünde devam eden Öğr. Gör. Dr. Seçkin Sarpkaya, toplamda 4 bin 500 masalı inceleyerek yazdığı, "Türklerin Şeytani Masalları" adlı kitabında akademik bir perspektiften sıra dışı varlıkları inceledi. 

Independent Türkçe'den Ali Kemal Erdem, bu hafta yayınlanan yazısında Seçkin'in kitabı hakkında önemli bilgi ve ayrıntılara yer verdi. Erdem yazısında şu ifadelere yer verdi: 

Düğün yapan şeytanlar, uyurken boğan cinler "Türklerin Şeytani Masaları" kitabında anlatıldı!

"Korku, en güçlü duyguların başında geliyor.

İnsanları olmadık tepkilere ve davranışlara zorlayan korku duygusunun tahrik edici ve merak uyandırıcı bir yanı da var.

İnsanların korktukları olayları da her zaman merak ettikleri biliniyor.

Bundan dolayı geçmişten günümüze korku içeren filmler ve kitaplar her zaman satış oranlarında veya izlenmelerde üst sıralarda yer buluyor.

Sadece Türkler'de değil, her toplumun masallarında, efsanelerinde korku ayrılmaz bir parça olarak yerini alıyor.

İnsanların hayal dünyalarında geliştirdikleri sıradışı varlıklar, bu masalların ve efsanelerin baş kahramanları olarak binlerce yıl boyunca dilden dile aktarıldı. Hatta kimisinin ünü ve inanırlığı günümüze kadar ulaştı.

Birçok uygarlığa ev sahipliği yapan Türkiye'de masal ve efsaneler açısından hayli zengin bir coğrafya.

Bu masal ve efsaneler içinde birçok da korkutucu sıradışı varlığa dair söylenceler de var.

Geçmişte bu sıradışı varlıklara olan inanç o kadar güçlüydü ki insanlar gündelik yaşamlarını bile yeri geldiğinde onlara göre düzenler, kendilerini korumak üzere önlemler aldıkları bir gerçek. 

Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Öğretim Görevlisi Dr. Yazar Seçkin Sarpkaya, Türkiye genelindeki 4 bin 500'e yakın masal ve efsaneyi tarayarak bir kitap hazırladı. "Türklerin Şeytani Masalları" adlı kitap Karakum Yayınları'ndan çıktı. Kitapta günümüzde bile okuyanı ürperten 34 sıradışı varlığa dair söylence yer alıyor.

Kitap, Sarpkaya'nın "Türkiye Sahası Masal ve Efsanelerinde Demonolojik Varlıklar" adlı yüksek lisans tezinin uyarlanmış hali.

İlk baskısı 2017'de yapılan kitabın dördüncü baskısı geçtiğimiz günlerde yapılarak yeniden piyasaya sürüldü.

Kitapta anlatılan, birçoğumuzun dinlediğimiz masallarda veya efsanelerde adını duyduğumuz ancak özelliklerini pek bilmediğimiz o sıradışı varlıklara ilişkin bilgiler yer alıyor. 

Bir dudağı yerde, bir dudağı gökte olan devler

Birçok toplumun masallarında ve efsanelerinde yer alan devler, Türk masallarında ve efsanelerinde de yaygın bir şekilde görülüyor.

Dev ile ilgili masallarda çeşitli tasvirler var. Ancak Türk mitolojisinde en yaygın haliyle dev, bir dudağı yerde bir dudağı gökte, insanın kokusunu uzak mesafelerden alabilen, genellikle kötü ama kimi zaman iyi de olabilen çok büyük ve korkunç bir varlık olarak tasvir ediliyor.

Periler, güzeller ama kötülük de yapabiliyorlar

Yine birçok toplumunun masallarında yer alan periler, genellikle çok küçük, büyülü, insanlara yardım eden veya kötülük yapabilen ve genellikle dişi olan olağan üstü varlıklar olarak hayal ediliyor.

Türk masallarında ise peri daha çok güzellikle ilişkilendiriliyor. Hatta kimi zaman peri kızıyla evlenme de görülüyor. Periler masallarda çeşitli hayvanların şekline hatta insana bile dönüşebiliyor.

Yerli cadılar, süpürgede değil küpe binerek uçuyor

Batı toplumlarında çok yaygın bir inanış olan ve günümüzde bile birçok filme konu olan cadılara, Türk masallarında da sıklıkla yer veriliyor.

Türk masallarında hortlak ile cadılar arasında benzerlik bulunuyor. Cadılar, geceleri dirilen, insanlara kötülük eden ve genellikle kadın olan varlıklar olarak tasvir ediliyor.

Cadı masallarının en yaygın olduğu yerlerden biri ise Trabzon. Burada "Cazı" olarak da anılan cadıların en tehlikelisi "Kırım Cazısı" veya "Kırım Kocakarısı" olarak biliniyor. Batı kültürlerinde cadı genellikle süpürgeye binip uçarken, Türk masallarında ise küpe binerek uçtuğu anlatılıyor.

Canavar, "Böcü" adıyla da biliniyor

Türkiye masallarında daha çok hayvani özelliklere sahip olduğu ve büyük bir kurt olarak düşünülen varlık canavar olarak ifade ediliyor.

Kimi zaman bazı masallarda "Böcü" adı da canavar için kullanılıyor.

Ejderha, ölüm ve karanlığın sembolü

Yine başta Batı toplumları ve Çin efsanelerinin önemli kahramanlarından ejderha da Türk masallarında kendine geniş yer buluyor. Türkiye, Türklerinin masallarında ejderha hızlıdır, büyüktür, ağzından ateşler püskürür ve etrafındaki her şeyi yakar. Ölüm ve karanlığın sembolü olarak da görülür.

Sivri kazmalı, darbukalı cinler…

İslamiyet'in de varlıklarını kabul etmesi nedeniyle günümüzde de yaygın bir inanış olan cinlerin tasviriyle ilgili masallarda kısa bilgiler var. Masallarda cin istediği şekle girebilir. Bir kadın kendilerine ait gölün kenarına gelince taşlarlar ancak o sırada görünmezdirler. Cinlerin elinde sivri kazmaları vardır. Cinlerin darbukası (dömbek) vardır. Korkunç sesler ve ışıklar çıkarırlar.

Arap, yeraltında yaşar, dev ve cinlere benzer

Her ne kadar bir ulusun adı olsa da Arap ismi, Türk masallarında dev ve cin ile benzeyen, genellikle olumsuz özellikler taşıyan ama bazı masallarda ise olumlu olarak da anlatılan bir varlığı da tasvir için kullanılır. Genellikle kuyu, kaya altı mağarası gibi yeraltıyla ilgili mekanlarda yaşar veya bulunur.

Şeytanlar, cinler ve perilerle davullu, zurnalı eğlence yapıyor

Yine kutsal kitaplarda da anlatılmasından dolayı halen yaygın bir inanış olan şeytan, Türk masallarında da geçiyor. Masallara göre şeytan insanların gözüne görünmez, onları kötü ve zarar veren işlere sürükler. Adına iblis de denir. Kimi masallarda kör, tek gözlü ve topal olarak da tasvir edilir. Şeytanlar, cinler ve perilerle birlikte davul, zurna eşliğinde düğün yapar, eğlenceler düzenlerler. Sabaha kadar süren bu eğlenceler horoz sesinin duyulmasıyla biter ve şeytanlar kaçar.

Şahmaran, görünüşü ürkütücü ama kendisi iyi

Halı ve kilim desenlerinde de hayali tasvirine yer verilen Şahmaran, Türk masallarında sıklıkla bahsedilen varlıklardan.

Düğün yapan şeytanlar, uyurken boğan cinler "Türklerin Şeytani Masaları" kitabında anlatıldı! - Resim : 2

Şahmaran, insan ve yılan karışımı bir şekilde de tasvir edilir. İnsan gibi konuşur ve insanlarla iletişim kurabilir. Yeraltıyla alakalı yerlerde yaşar.

Şahmaran'ın genelde bir kuyudan inilerek ulaşılan bir sarayı vardır. Şahmaran, yılan ve ejderhayla bağlantısından dolayı korkulan bir varlık olmasına karşın bazı masallarda iyi ve yardımsever olduğu da görülür.

Loğusa kadınların belalısı: Alkarısı (Albastı):

Sadece Anadolu'da değil aynı zamanda Kafkasya ve Orta Asya'ya kadar geniş bir coğrafyada bilinen bir efsanevi varlık.

Bölgelere göre "almıs", "abası" gibi isimlerle de bilinen bu efsanenin Sümerler'deki "Al" ve "Alu" adlı varlıklarla ilişkili olabileceği iddia ediliyor.

Çeşitli su kaynaklarında ve su temin edilen yerlerde bulunan bu varlık, özellikle loğusa kadınlara, bebeklere ve atlara zarar veriyor.

Vücuduna iğne batırılıp görünür hale getirilir ise esir edilerek bulunduğu eve hizmetçi yapılabiliyor.

Üzerindeki iğne çekildiğinde tekrar kaçarak kendi türünün yanına dönse bile diğer alkarıları onu kabul etmeyerek öldürüyor.

Öldüğü suyun kıpkırmızı olmasıyla anlaşılıyor.

Pirabok, kötülük yapan vahşi yaratık

Daha çok Mardin ve Diyarbakır efsanelerinde geçer. Pir Abok, Hul Hule, Piraboçik, Pirelik ve Pirik gibi adlandırmaları da vardır. Kötülük yapan bir cin olarak düşünülür, saçı beline kadar uzamış, dişleri uzun, eğri, yüzü benekli, gözbebeği korkunç, çirkin ve vahşi bir yaratık olarak tasvir edilir.

Kapoz, çirkin ve korkutucu

Efsanelerde "Kapos", "Kepoz", "Karabasan", "Karakura" adlarıyla da bilinen bir varlıktır. İnsan şeklinde ama şekil bozukluklarıyla çirkin ve korkutucudur. Kocaman memelerini omuzlarına atmış, uzun ve dağınık saçlı, iri yarı bir kadın olarak tasvir edildiği efsaneler de vardır. Kara keçi ve kedi, köpek kılığına da girebilir. Alkarısı gibi özellikle bebeklere ve atlara musallat olur.

Geçkinler, Muğla efsanelerinin sıra dışı varlığı

Daha çok Muğla efsanelerinde yer alan cin türünden olduğuna inanılan bir olağan üstü varlıktır. Ellerinde şarap şişeleri olan kadınlar olarak tasvir edildikleri de olur. İnsanı korkutan sesler çıkarırlar.

Şubat gelince tek kalınmaz çünkü Şubat Karısı karşınıza çıkabilir

Efsaneye göre Şubat Karısı kuyuda yaşar. Eylemlerini gerçekleştirmek üzere kuyudan çıkıp gelir. Her yıl Şubat ayında kuyudan çıkar. Çocukları tanıdıkları birinin sesiyle kandırır ve yanına gelen çocukları boğar. İnsanların yanına tanıdıkları biri gibi çıkıp onları kandırıp götürür. Bu yüzden Şubat ayında bir yere gitmek için sözleşilmez, yalnız sokağa çıkılmaz, yalnız uyunmaz.

Haftar, insanları korkutmayı seviyor

Diyarbakır efsanelerinde adı geçer. Heft Vurması ve Heftik Vurması adıyla da bilinen Haftar, belirsiz, yapısı tam olarak açıklanmayan ve insanın yanından hızlıca geçen bir şey olarak tasvir edilir. İnsanları korkutmaya yönelik eylemler gerçekleştirir.

Oğrak, keçi veya oğlak şeklinde de görülür

Ağrı efsanelerinde adı geçen cinlere benzer özellikler taşıyan Oğrak, kimi zaman keçi, oğlak şeklinde görülür, kimi zaman bir ceset şekline dönüşür. Genelde yolda giden insanların karşısına çıkarak onları korkutur.

Pispatik, adam şeklinde ama güzel kadına da dönüşebiliyor

Yine Diyarbakır efsanelerinde geçen bir varlık olan Pispatik, bir adam şeklindedir ancak üzerine çuvaldız batırılınca genç ve güzel bir kadına dönüşür. Loğusa kadınlara zarar vermesinden dolayı evde olduğu veya evle bağlantılı olduğu da düşünülür. Yollarda da insanın karşısına çıkabilir.

Congulus, kışın Yozgatlıların korkulu rüyası

Yozgat civarındaki efsanelerin kahramanı Congulus, kışın en sert günlerinde ortaya çıkar ve açıkta bulduğu suyu yiyecekleri kusarak kirletir.

Bunlardan içen veya yiyen hastalanır. Kimi zaman insanları uykudayken sevdiği insanın sesiyle çağırarak kaçırır.

Bu kişinin uyanabilirse kurtulacağına, uyanamazsa donarak öleceğine inanılır.

Congulus'un pancar olan eve gelmeyeceğine inanıldığından Congulus günlerinde evde pancar kaynatılır ya da evin eşiğine gömülür.

Hibilik, Malatyalılara rahat uyku uyutmazdı

Malatya efsanelerinde yer alan alkarısına benzeyen bir varlıktır. Alkarısından farklı olarak erkeklere de musallat olur.

Yalnız bir erkek veya kadın şeklinde görünerek uykularında insanların göğsüne çökerek öldürene kadar boğazlarını sıkar. Gıbilik adıyla da bilinir.  

Trabzon efsanelerinde Davara, gece ortaya çıkıyor

Trabzon efsanelerinde adı geçen Davara, iri yarı, şişman, ağır bir yaratık olarak tasvir edilir. Avuç içinde ince bir delik vardır. Genellikle evde bulunur. Gece vakti uykularında insanların üzerine çökerek onları boğmaya çalışır.

Mekir, mezarlıkları ve hamamları mesken tutuyor

Anadolu'nun iç ve doğu bölgelerinde özellikle de Gümüşhane, Tokat, Erzurum efsanelerinde geçer. Bir cin olduğu düşünülür özellikle geceleri mezarlıklarda, hamam gibi yerlerde insanların karşısına çıkan bir yaratık olarak tanımlanır.

Hayvan şekillerine girebildiği gibi bir ölü veya tabut şeklinde de görülebilir. Kara renklidir, şekil değiştirebilir.

Enkebir'den kurtulmanın yolu ezan okumak

Anadolu'nun bazı yerlerinde karabasan olarak bilinen varlığın bir türü olduğuna inanılır. Sivas efsanelerinde adı daha çok geçer. Yine Karavura, Kara Kunduz gibi insanların uyurken üzerlerine çökerek öldürmeye çalışır. Ondan kurtulmanın tek yolu ezan okumaktır.

Ayak parmağını oynatan kadın Karavura'dan kurtulurdu

Karkura, Karakura gibi isimlerle bilinir. Cin bazen de albastı ile benzer özellikle gösterir. Birçok ilde farklı isimlerle de adlandırılan Karavura, uyuyan kadınların üstüne çıkıp boğmaya çalışır ve kedi gibi mırıldanır. Kadın o sırada ayak parmağını oynatabilirse kurtulabilir. Kimi efsanelerde de kedi büyüklüğünde bir keçiye benzeyen Karakuvura, erkekleri boğmak için üstlerine çullanan bir varlık olarak geçer.

Kardek, iki yılda bir köylere yaklaşır, ölümle anılırdı

Bingöl efsanelerinde geçer. İki yılda bir köylerin yakınına gelip seslenir. Onun çağrısına uyup giden insanlar dönmemiştir. Bundan dolayı bölgede ölüme gitmeyi ifade eden "Kardek seni mi çağırdı?" ifadesi bulunmaktadır.

Kara Kunduz, görünmez ama öldürür

Bir Malatya efsanesinde geçen göze görünmeyen ve insanı öldürmeye çalışan bir varlıktır."

Düğün yapan şeytanlar, uyurken boğan cinler "Türklerin Şeytani Masaları" kitabında anlatıldı! ile ilgili etiketler Ege Üniversitesi Çin masal şeytan Seçkin Saprkaya