Ebru Şallı oğlunu son görüşünü anlattı! 'Hayatımda ilk kez cansız bir beden görüyordum'
10 yaşındaki oğlu Pars’ın ölümüyle sarsılan Ebru Şallı, o zorlu süreçte yaşadıklarını Ayşe Arman’a anlattı. Şallı "Ve sonra o son gün… Nasıl bir huzursuzluk içimde… Tarifi olmayan bir duygu… Kalbim sıkışıyor. Yoğun bakımı arıyorum, arıyorum, açmıyorlar…" diyerek oğlunu son görüşünü anlattı.
Ebru Şallı kısa süre önce oğlu Pars'ı lenf kanseri sebebiyle kaybetti. Gazeteci Ayşe Arman, 10 yaşındaki oğlunu, toprağa veren Ebru Şallı ile röportaj yaptı. 3 gün süren yazı dizisi şeklinde yayınlanan söyleşide Ebru Şallı'nın anlattıkları herkesin yüreğini yaktı.
Pars'ın hastalığından ölümüne kadar gider süreci anlatan Şallı son olarak ise oğlunun son kez gördüğü anları anlattı.
Ölüm haberini aldığı anı anlatan Şallı şunları söyledi: "Sürekli hastaneye gidiyorum ama içeri giremiyorum, kapıdan konuşup, geliyorum. Zaten “Gelmeyin, Corona var, risk almayın!” diyorlar, “Biz, sizi sürekli haberdar edeceğiz!” Ve sonra o son gün… Nasıl bir huzursuzluk içimde… Tarifi olmayan bir duygu… Kalbim sıkışıyor. Yoğun bakımı arıyorum, arıyorum, açmıyorlar… İçimde bir alev yanmaya başladı. “Yoğun bakım açmıyorsa, birine bir şey oldu… Demek ki müdahale var ki, açamıyorlar!” diye düşünüyorum. (Ağlıyor) 8 kere aradıktan sonra bir hemşire açtı telefonu, hemen doktora verdi.
SONUNDA KALBİ DAYANAMAMIŞ!
Biz de sizi arayacaktı. Lütfen hastaneye gelin. Pars’a kalp masajı yapıyoruz. Bunlar olabiliyor, biliyorsunuz… Gelebilirsiniz, hemen gelin!” dedi. Ben birden ağlamaya başladım. Korkunç bir şekilde. Sarsıla sarsıla. Uğur’la birlikte uçarak hastaneye gittik. Harun da geldi. Orada öğendim acı haberi… Ponçik’imiz, bizim minik kahramanımız iki yıl mücadele etti, gerçekten bu hastalığa direndi… Her şeyi yaptı, sonuna kadar savaştı… Ama olmadı… Sonunda kalbi dayanamamış! Durmuş! 35 dakika kalp masajı yapmışlar… Nafile! Yavrumuzu geri getiremediler…"
Şallı'nın yürek dağlayan bir açıklaması da oğlunu son gördüğü an oldu. Arman "onu görmeye içeri girdin mi" diye sorunca Şallı yaşadıklarını şöyle anlattı:
"Evet. Melek gibi uyuyordu orada. Böyle bir güzellik olamaz. 5 gün görmemiştim, 5 günde o kirpikler, saçlar, kaşlar uzamıştı sanki. O güzel yüzü pespembeydi, o kadar güzeldi ki… Bir melek gibi, inanılmaz huzurlu uyuyordu orda… Elleri gamzeliydi oğlumun, çok tatlıydı ellerindeki gamzeler… Ellerinden öptüm onu… Sıkı sıkı sarıldım, kokladım… Harun, giremedi. Uğur girdi, benimle birlikte… Sonra o da duramadı, çıktı… Ben kaldım. Sarıldım, sarıldım, öptüm… Uyanacak gibiydi.
''BEN KALPLER KOYDUM MEZARINA...''
''HAYATIMDA İLK DEFA CANSIZ BİR BEDEN GÖRÜYORDUM''
Hayatımda ilk kez cansız bir beden görüyordum. Ve çocuğumdu o benim, dünya güzeli oğlum… (Ağlıyor) Sonra beni çıkardılar yanından… Defin işi hızlıca halloldu, şansımıza, çok güzel bir mezarlığa gömüldü. Sürekli gidiyorum yanına. Kuşlar ayrılmıyor, yemyeşil bir yer. Ben kalpler koydum mezarına, onun sevdiği şeyler. Ha bir de taşlarının hepsini gömdüm. Çünkü taşlarını istemişti ya, benden en son. Bol bol konuşuyorum onunla. Orada, onun yanında kendimi çok iyi hissediyorum. Dünya tatlısı bir çocuktu Ponçik, “Bebeğim” diyordu bana, “Seni, çevrimiçi gördüm! O yüzden sana kalp- kalp- kalp yolladım!” Okuldan gelirken, “Dur Azmi Abi, anneme çiçek alalım!” diyen bir çocuk… Her Anneler Günü’nde şiirler, mektuplar…. Gece ilacını vermek için uyandırdığımda, daha gözünü açar açmaz, “Seni seviyore” diyen bir çocuk. Sevgi dolu. Hayat dolu… Bu çocuk ölemez! İçimde yaşar. O hep benimle… Acısı da bitmez! Benim kalbim attığı müddetçe Ponçik diye atar…"