El rüyasıyla yatağa, Hasan Cemal aklıyla savaşa girmek...
İran’dayız. “Dönemin Başbakanı” Recep Tayyip Erdoğan’ın resmi gezisinde. Yine o dönemin İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad, Erdoğan onuruna bir yemek vermişti. Biz ehl-i duhan yemekten erken kalkıp bir odaya doluştuk, Anadolu tabiriyle sigara tellendirerek tilki kaçırmaya başladık. Gazeteciler çoğunlukta olunca içmeyenler de gelmeye başladı. Aralarında Hasan Cemal de vardı.
Bir ara yine o dönemin İran Dışişleri Bakanı geldi. Türkiye’de büyükelçlik yapmış, Türkçe’yi bilen İranlı Bakan Hasan Cemal ile de tanışıyordu. Bir ara “Erdoğan’ın gezisi bitmeden Brüksel’e gideceğim, Avrupa Birliği ve Konseyi ile görüşmelerim var” dedi.
Hasan Cemal hafif kaykık oturduğu yerden, hafif kaykık konuşmasıyla “Beyefendi!” dedi, “Brüksel’e gittiğinizde lütfen sorar mısınız; Avrupa Birliği Türkiye’yi kabul edecek mi?”
“Hayır sormam!” dedi İranlı Bakan. “Bu yanlış bir soru.”
Hasan Cemal şaşırdı:
“Nesi yanlış?”
İranlı Bakan gülümsedi:
“Ben öyle sormayacağım ama madem istediniz başka bir soru soracağım onlara. Türkiye, Avrupa Birliği’ni kabul edecek mi diye soracağım!”
Hasan Cemal ve orada bulunan pek çok gazeteci arkadaş, İranlı Bakan’ın espri yaptığını zannederek güldüler. Bakan ciddiydi:
“Gülmeyin gerçekten öyle soracağım. Çünkü Türkiye tarihiyle, kültürüyle, genç nüfus potansiyeliyle, yeraltı ve yerüstü kaynaklarıyla Avrupa’yı boğar. Niye bu kadar ürkeksiniz anlamıyorum!”
Sıkıntılı bir sessizlik çöktü ve Bakan kaykık oturan Hasan Cemal’i o vaziyette bırakıp ayrıldı.
Geçenlerde bir tweet atmıştım:
“8:15 treni bekler gibi devrim bekleyip hüsran yaşayan 68 Kuşağının Sakil Adamları'nın aklıyla hareket etmek HDP'ye asla yarar sağlamaz.”
Yazarken zihnimde bu hatıra canlanmıştı.
Hasan Cemal’in “Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım” kitabını okursanız, akıl hocalarının en âkili Doğan Avcıoğlu olan o kuşağın nasıl bir yanılgı yaşadığını anlarsınız. Yakın tarihin belki en acı yanılgısının net fotoğrafıdır o kitap ve samimi bir itiraf olarak kabul edilebilir.
Akıl hocalarının en âkili Doğan Avcıoğlu’nun, gerçekleştiğinde Başbakanlık beklediği Madanoğlu Paşa liderliğindeki 9 Şubat Darbesi’ni boşa çıkartan 12 Mart Muhtırası ardından generaller komünist avı başlattığında yakın çevresine söylediği söz önemli:
“Düşünüyorum düşünüyorum, nerede hata yaptık, bir türlü bulamıyorum!”
Avcıoğlu’nun ağzından bu itirafı duyanlardan biri, gazeteciliğe başladığım ilk gün tanıdığım Hakkı Öcal… Avcıoğlu “Yozgatlı…” diyerek aynı itirafı söylemiş Hakkı Öcal’a…
“Düşünüyorum bulamıyorum!”
Oysa hiç düşünmediği o kadar belli ki o itirafı yaparken.
Düşünebilse, o dönemde, üstelik 12 Mart Muhtırası’ndan bir kaç gün önce “Yeter Be!” başlığıyla devrimci gençlik üzerinde oynanan oyunları haykıran ve bu yüzden o gençler ve akıl hocaları tarafından hain ilan edilen Dr. Hikmet Kıvılcımlı’nın uyarılarını görebilirdi.
Hep diyorum ya…
Bakarken sen orada olma, aksi halde kendinden başka hiçbir şey görmezsin!
Peşin hükümleri, ön ve son yargıları, hırs, arzu, heves, öfke, nefret ve kini ile bakan, sadece bunların yansımasını görür ve bir yanılmazlık sanrısı içinde kendi görüntüsünü tanrılaştırır.
Avcıoğlu’nun ve etkisi altındaki gençlerin gördüğü; yanlılmazlık sanrısıyla tanrılaştırdığı kendi yansımasıydı ve elbette düşünecek düşünecek, nerede hata yaptığını asla bulamayacaktı.
Kusursuzluk sanrısı onu ve o gençleri Ego Hapishanesi’ne tıkmıştı çünkü.
Ve o hapishane 12 Mart generallerinin hapishanelerinden çok daha aşılmaz ve çürütücüydü.
Bugün de bu sanrı içinde olanların nasıl kıvrandıklarını ve kendilerini kapattıkları Ego Hapishanesi’ni, zihin duvarlarına yansıtılmış Cennet gibi gösteren bir cinnet hali yaşadıklarını görüyoruz.
O kadar kusursuz görüyorlar ki kendilerini, el rüyasıyla amel ederek 40 yıl düşman ilan ettikleri PKK ile aynı yatağa girmekte herhangi bir yanlış görmüyorlar. Neredeyse 40 yıl güç kullanarak terör örgütünü yok etmemekle itham ettikleri devleti, şimdi o istediklerini yapıyor diye suçluyorlar.
Hasan Cemal, belki Avcıoğlu Yanılgısı’ndan kalma bir özgüvensizlikle İranlı Bakan’dan “Avrupa Birliği Türkiye’yi Kabul edecek mi?” diye sormasını istemişti. İranlı Bakan’ın yaptığı özgüven aşısı fazla gelmiş olmalı ki, Hasan Cemal PKK’ya “Sakın silah bırakmayın!” aklı verecek duruma, Karayılan’a fahri başdanışmanlık yapacak konuma geldi.
O tweet ile anlatmak istediğim buydu:
“8:15 treni bekler gibi devrim bekleyip hüsran yaşayan 68 Kuşağının Sakil Adamları'nın aklıyla hareket etmek HDP'ye asla yarar sağlamaz.”
Sağlar mı sağlamaz mı?
Bunu en iyi bilecek kişi HDP içinde aslında.
Merak eden; Mahir Çayan ve arkadaşları Kızıldere’de tamamen katledilirken, bir gün sonra saklandığı samanlıkta basılıp ilk sorgusunda Mahir Çayan’ı suçlayan Ertuğrul Kürkçü’ye sorsun.
Pek çok sorunun cevabı ondadır…