Enver Altaylı gözaltında! Şimdi Yıldıray Oğur'un dediği gibi; yakın tarih yeniden yazılacak...

Esrarengiz ilişkiler ağı ile yakın dönemin tartışılan isimlerinden eski MİT mensubu Enver Altaylı FETÖ soruşturması kapmasında Antalya’da gözaltına alınarak Ankara'ya götürüldü.

73 yaşındaki Altaylı'nın FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’e yakın bazı isimlerle bağlantısı olduğu öne sürülüyor.

Altaylı'nın kilit konumdaki bazı FETÖ'cülere yurt dışına kaçmaları için yardımcı olduğu da iddialar arasında...

Enver Altaylı'nın gizemli ilişkilerinin en dikkat çekici olanı geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden CIA'nın Ortadoğu şefi Ruzi Nazar ile yakın ilişkileri idi.

Sırlarıyla ölen CIA'nın Türk casusu Ruzi Nazar ile Enver Altaylı yakın dosttu. Altaylı, Ruzi Nazar'ın CIA onayından geçen anı kitabını da kaleme almıştı.

Enver Altaylı'nın neden gözaltına alındığı ve FETÖ bağlantıları hakkında en net ipuçlarını gazeteci Yıldıray Oğur yazmıştı.

Yıldıray Oğur, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in kamuoyuna yansıyan bir 'tape'sinde bahsedilen "Özbek dostun" Enver Altaylı olabileceğini belirtmişti.

İşte Yıldıray Oğur'un artık çok daha farklı anlamlar taşıyan o köşe yazısı;

- EN KUVVETLİ 'TURBUN BÜYÜĞÜ' ADAYI...

Meseleye bakışımızı değiştirecek, ilişki ağlarının karmaşıklığını gösterecek, "Bir Ortadoğu sporu olarak komploculuk işte" klişesini en azından bu örnekte hükümsüz kılacak, "paralel devlet de ne" dense "işte bu" diye bu uzatılacak bir kaset düştü Youtube'a.

Bu kez devlet cephesinden paralel devlet cephesine atılmış bir kasetti bu. Sabah gazetesinin manşetten duyurduğu kayıt (çok muhtemelen yasadışı) henüz yalanlanmadı. Seçim öncesine, Suriye kriz yönetim toplantısının ses kaydının sızdığı, turbun büyüğünün beklendiği bir döneme denk gelince de gözlerden kaçtı.

Halbuki bugüne kadarki kontr-kasetlerin en ilginci, turbun büyüğü listelerine en üst sıradan gireceklerden biriydi. O yüzden de göz ardı edilemeyecek olanı... (Yasa dışı kayıtların Meclis kürsülerinden dinlendiği, Başbakan'a soru olarak sorulduğu, Twitter'da tape dilenildiği o etik perdenin epey bir süre önce yırtıldığı bir Hobbesian savaş hali pozisyonunda özellikle)

Telefon görüşmesi Fethullah Gülen ile cemaatin Türkiye'deki en önde gelen isimlerinden Mustafa Özcan arasındaydı.

Önce aylardır sık sık yapıldığı gibi tapeyi bir okuyalım.

M.Ö: Bu Özbek dostumuz var ya efendim.

Gülen: Evet, biliyorum.

M.Ö: O, bu şeye gitti, sizin oradaki yetkililerle. Bu Almanya'da görüştüler. Zaman zaman görüşüyorlarmış bu şeyle ilgili. Bizim Doktor Sinan Bey'in şirketi varya efendim...

Gülen: Evet, evet...

M.Ö: O şirket oraya, onların da dikkatini çekecek şekilde, bazı elemanlar göndermişler. Onun için, orada oturan, orada görünen Türklerin, yani sizin oraya giriş, çıkışlarına biraz daha dikkatli olmalarını şöyle bir şey yapsak, iyi olur dedi.

Gülen: Almanya için değil mi?

M.Ö: Değil efendim, sizin orayla ilgili. Oranın yetkililerinin dikkatini çekmiş.

Gülen: Evet, pekala.

Tabii sadece okuyunca bazı nüansları kaçırmak mümkün. "Mesela Bir Özbek dostumuz", "Doktor Sinan Bey'in şirketi varya efendim..." lerden hemen sonraki Gülen'in heyecanlı "evetleri", "evet biliyorum"larında sesine yansıyan "mahremiyeti fazla deşifre etmeyelim" tınıları okurken duyulmuyor. Merak edenler için kayıt bir Google uzakta.

Bu tape tek başına o kadar çok şeyin somut kanıtı ki o yüzden duymamazlıktan gelinemezdi. Eegemen Bağış ses kaydının AK Parti içinde de yankılanması gibi, Cemaatin içinde de yankılanacak bir ses bu...

"Bizim Dr. Sinan Bey" denen kişi bir kod adı. Daha önce haberleri çıkmasa sağlık alanında çalışan biri zannedebilirdik Sinan Bey'i. Ama hayır, cemaatin MİT imamı Murat Karabulut'un kod adının "Sinan" olduğunu yine daha önce Sabah'ta çıkan bir haberden biliyoruz.

Yani "Doktor Sinan Bey'in şirketi" de bir kod adı ve kastedilen MİT. Bir dini cemaatin kod adlı, kriptolu istihbarı dili ilk kez kendi ağızlarından duyulmuş oluyor.

Komplo-gerçek-propagandanın birbirine karıştığı bu günlerde önce bir dini cemaatin MİT imamı olmasına şaşırmaya devam edelim. Ve yüzümüzdeki şaşkınlık ifadesi bu imamın tam da illegal örgütlerde olduğu bir kod adı olmasıyla lütfen daha da büyüsün. Çünkü şaşırma hissimizi kaybedersek hakikati kaçıracağız.

Ve şimdi turbun büyüğüne doğru yavaş yavaş gelebiliriz. Şunu bir daha okuyalım:

M.Ö: Bu Özbek dostumuz var ya efendim.

Gülen: Evet, biliyorum.

M.Ö: O, bu şeye gitti, sizin oradaki yetkililerle. Bu Almanya'da görüştüler. Zaman zaman görüşüyorlarmış bu şeyle ilgili. Bizim Doktor Sinan Bey'in şirketi varya efendim...

Gülen: Evet, evet...

M.Ö: O şirket oraya, onların da dikkatini çekecek şekilde, bazı elemanlar göndermişler. Onun için, orada oturan, orada görünen Türklerin, yani sizin oraya giriş, çıkışlarına biraz daha dikkatli olmalarını şöyle bir şey yapsak, iyi olur dedi.

Kriptolojiyle çözüp, konuşmayı günümüzün normal sıradan insanlarının saf ve masum Türkçesine tercüme etmek gerekirse: Cemaatin Özbek dostu Almanya'da cemaatin Pensilvanya'daki, muhtemelen istihbarat meselelerine hakim, adamlarıyla bir görüşme yapmış. Daha doğrusu tek bir görüşme değil, zaman zaman yaptıkları görüşmelerden biriymiş bu. Bu "Özbek dost" her kimse cemaatin adamlarına, MİT'in Pensilvanya'ya elemanlar gönderdiğini, giriş çıkışlara dikkat etmeleri gerektiğini söylemiş. Bunun bir dost uyarısı olduğu açık. Peki kim adına yapmış bu dost uyarısını "Özbek dost"?

Şifreli cümle: "O şirket oraya, onların da dikkatini çekecek şekilde, bazı elemanlar göndermişler". Şifreli kelime ise "onların."

Pensilvanya'ya giden MİT'çilerin faaliyetleri dikkatlerini çektiğine göre o "onlar"dan kasıtın muhtemelen FBI ya da CIA olduğu düşünmek de komploculuk olmaz herhalde.
Hala şaşırmayanlar, bu nasıl bir şey, ne biçim ilişkiler diye kafası karışmayanlar için bir miktar spekülasyonla devam edebiliriz.

Peki Almanya'da görüşülen "Özbek dost" kim?

Bu soruya ülkemizin yetiştirdiği sayılı cemaatologlardan biri olmaya aday @medyaadem Adem Yılmaz Twitter'da iyi bir soruyla yanıt verdi:

Cemaatle Almanya'da görüşüp CIA'den MİT'le ilgili haber getiren Özbek dost Enver Altaylı mı?

Peki Enver Altaylı kim? Özbek bir aileden gelen Enver Altaylı, Talat Aydemir'in idamıyla sonuçlanan 21 Mayıs 1963 günkü ikinci darbe teşebbüsüne katılmaktan Harbiye'den atılmış 1459 teğmenden biri. Sonra hukuk öğrencisiyken "babasının dostu" olduğunu söylediği CIA'in Türkiye masası şefi Ruzi Nazar'ın referansıyla MİT'e girmiş, ne tesadüf Nazar'ın Pentagon'dan tanıdığı, kızlarının amca dediği, ailece görüştüğü Türkeş'in MHP'sinin Hergün gazetesinde 80 öncesi genel yayın yönetmenliği yapmış, yine ne tesadüftür ki Ruzi Nazar Bonn'da görevliyken, MHP'nin Almanya sorumlusu olmuş. İstihbarat çevreleriyle, Alman istihbaratıyla ilişkileri üzerine Uğur Mumcu'nun epey yazısı arşivlerden bulunabilir. 90'larda Orta Asya siyasetindeki oynadığı rol hakkında İrfan Ülkü'nün Büyük Oyundaki Türk: Enver Altaylı kitabına bakılabilir.

Adını son olarak yazdığı ve bestseller olan kitabıyla duyduk: Ruzi Nazar: CIA'nin Türk Casusu.

O kadar adı geçti hiç bilmeyenler için Ruzi Nazar kim diye de hatırlatalım:
Ekim devrimi sırasında Sovyetler'de doğan akrabalarını Stalin'in öldürdüğü bir Özbek olarak 2. Dünya Savaşı'na Kızıl Ordu subayı olarak girip, savaşı Türkistan Lejyonları içinde Nazi saflarında tamamlayan, ardından ABD Başkanı Franklin Roosevelt'in CIA'in kurularından olan oğlunun davetiyle kuruluşu sırasında CIA'ye girmiş, 45 yıl CIA'ya çalışmış, 20. Yüzyılın en ilginç hikayelerinden birinin sahibi Ruzi Nazar.

Oscar'ı alan Argo filminde anlatılan Tahran'daki ABD elçilik görevlilerini kurtarma operasyonundan, pek çok anti-komünist operasyona, propaganda faaliyetinin arkasındaki isim, bizi en çok ilgilendiren ise 1959 ile 1971 arasında Ankara'da CIA Türkiye masa şefi olarak geçirdiği yıllar. İki darbe, bir yarım darbeye tanıklık etmiş, Çetin Altan'dan, Alparslan Türkeş'e herkesle ahbaplık etmiş bir isim. Antiemperyalist bir Baas rejimi için 9 Mart 1971'de darbe yapmadan önce Cemal Madanoğlu'nun bile destek için gece yarısı kapısını çaldığı çok şey bilen bir adam Nazar. Türkeş'le olan yakınlığı, MİT'le olan ilişkileri, Türkiye'deki komünizmle mücadele stratejisindeki rolü hakkında anlattığı kadarını biliyoruz.

Çünkü, anılarını yayınlamak için, o anıların epey bir kısmını da oturup yazmış Oscarlı Akıl Oyunları filminin senaristi olan kızının yerine seçtiği Enver Altaylı'yı kitapta anıların CIA onayından nasıl geçirildiğini açıkça anlatıyor.

Adem Yılmaz sorusunda haklı. Özbek, CIA, MİT, Almanya pek çok özelliği Enver Altaylı'nın "Özbek Dost" adaylığını güçlendiriyor. Cemaate dost kısmı ise yine bir Google uzakta.
Kitabı üzerine geçen yıl Zaman'a verdiği röportajda bir sonraki kitap projesini anlatırken şöyle demiş örneğin:

"Biyografi değil de Türk jeopolitiği üzerine bir kitap yazmak istiyorum. Bütün insanlık buhranlı bir dönemden geçiyor. Bir asır kadar önce dünyadaki birçok idealist insanın kurtarıcı olarak sarıldığı Marksist sistem iflas etti. İnsanlığa bir cennet vaat eden sosyalist-komünist sistemler insanlık tarihinin gördüğü en büyük cinayetleri işlemiş.
Fethullah Hocaefendi bütün insanlığın derdine derman olabilecek bir reçete sunuyor. Özünde, aşk, sevgi, üstün ahlak olan bir reçete. Türk jeopolitiğinin içini dolduracak insan Hocaefendi. İslam'ın ilk döneminde Sevgili Peygamberimiz'in (sas), tasvir, tasavvur ve inşa ettiği yeni insan nasıl ki muazzam bir medeniyet kurdu ise, Fethullah Hocaefendi'nin tahayyül ettiği, inşasına çalıştığı "yeni nesil" bu jeopolitiğin içini dolduracak insandır."

Ama bütün bunların sadece spekülasyon olduğunu söylemiştim. Yine de Enver Altaylı'ya basın danışmanı aracılığıyla o kayıtta geçen "Özbek dost" siz misiniz diye e-maille sordum.

Cevap: "Haberde adı geçen Özbek dostu ile kastedilen ben degilim. Ben Almanya'da 82'den bu yana ikametgahı olmayan biriyim. Yılda bir ya gider ya gitmem " oldu.

Neyse ki o değil, şayet o olsaydı Türkiye yakın tarihinin bir kısmını yeniden yazmak gibi zahmetli işler bekliyordu herkesi. Hem de kriptolu kod adı olan cemaat MİT imamı, Özbek dost, CIA trafiğini henüz çözememişken...

Yine de şaşırma hissimizi özenle koruyalım. Onu da kaybedersek...

GÜNÜN VİDEOSU

Zalim ordusu saldırıyor! İsrail Gazze'de “Güvenli Bölge” ilan edilen çadırları vurdu

Gazze’nin Han Yunus şehrinde, İsrail işgal güçleri sivillerin sığındığı çadırları hedef aldı. Bombardımanda çok sayıda masum sivil hayatını kaybederken, yaralıların durumu kritik.