Prostat kanseri yaşlandıkça ortaya çıkan erkekler arasında en yaygın kanser türüdür. Sadece erkeklerde görülen bu kanser türü, çoğu 65 yaş üzeri olmak üzere her 10 erkekten birinde hayatının herhangi bir devresinde ortaya çıkabilir. Prostat kanseri, kanser ölümlerinin ikinci sırasında olduğu bilinmektedir. Araştırmalar göstermiştir ki prostat kanseri görülme yaşı günümüzde 40’lı yaşlara kadar inmiş olup, 50 yaşında bir erkeğin prostat kanserine yakalanma riski yüzde 40, bu hastalığa bağlı ölüm riski ise yüzde 2,9 olarak açıklanmıştır. Her ne kadar hayati risk taşısa da tedavi şansı için erken tanı önemlidir.
Erkekler dikkat! Uzman uyardı: 50 yaşından itibaren bu test yaptırılmalı
Erkeklerde sık görülen prostat hastalığı için Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Bülent Oktay, teşhis ve tedavide kolaylık sağlaması amacıyla erkeklerin 50 yaşından itibaren yılda bir kez PSA kan testini yaptırmasını söyledi. Ayrıca bu süreç ile ilgili erkeklere uyarı ve önerilerde bulundu.
Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Bülent Oktay tedavide erken teşhisin önemli olduğunu vurgulayarak 50 yaş ve üzeri erkeklerin kesinlikle yılda bir kez PSA kan testini yaptırması gerektiğini söyledi.
"BU RAHATSIZLIK GENELLİKLE İDRAR ŞİKÂYETİYLE ORTAYA ÇIKAR"
PSA testinin kullanılmaya başlamasıyla birlikte prostat kanseri kaynaklı ölüm oranlarının azaldığını söyleyen Acıbadem Bursa Hastanesi Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Bülent Oktay, “Bu rahatsızlık genellikle idrar şikâyetiyle ortaya çıkar. Zor idrar, ince idrar yapma gibi önemli olan bu süreç içinde 40 yaşını geçmiş erkekte prostat kanseri varlığını erken teşhis edebilmektir” dedi.
"40 yaşından itibaren başlaması gerekir”
Prostat kanserine teşhis koyma aşamasında Prostat Spesifik Antijen (PSA) denilen testin çok önemli sonuçlar verdiğine değinen Prof. Dr. Oktay, “Elimizde çok değerli bir kan testi var. Başlangıçta hiçbir şikayet yapmadığı için sadece kan testi ile ondan şüphelenilebilir ve teşhis yöntemleri geliştirilebilir. Özellikle 50 yaşındaki erkeklerin yılda bir kez PSA kan testini yaptırması erken teşhiste olmazsa olmazdır. Ailesinde prostat kanseri öyküsü olanların 40 yaşından itibaren başlaması gerekir” diye konuştu.
PSA’nın, prostatın kendisi tarafından salgılanan ve semenin (meni) kıvamını sağlayan bir enzim olduğunu anlatan Prof. Dr. Oktay, "Bu enzim prostat dokusu içerisinde yoğun bir şekilde mevcuttur. Normalde prostat kanallarında ve menide kandakine göre daha büyük miktarlarda bulunur. Ancak prostat hücreleri zarar görürse kana geçişi artar ve böylece kandaki PSA değeri artar" diye konuştu.
"Düşük olması ise kanser ihtimalini ortadan kaldırmaz"
Prof. Dr. Oktay, her PSA yüksekliğinin kanser anlamına gelmediğinin altını çizerek şöyle devam etti;
"Düşük olması ise kanser ihtimalini ortadan kaldırmaz. Hatırlatmakta fayda var. PSA değerleri normal sınırda olan hastaların yüzde 20’sinde prostat kanseri tespit ediliyor. Bu sebepledir ki, testin yanı sıra parmakla prostat muayenesi de gerekebilir. Ayrıca eğer kanser şüphesi varsa başkaca tetkikler de yapılır."
"KANAMASIZ VE YARA ALMADAN TEDAVİ"
Prostat büyümesinde de günümüzde kapalı ameliyat yöntemlerinin uygulandığını belirten Prof. Dr. Oktay şunları söyledi:
“Lazerler holmiyum, tulyum gibi çok az kanama veya kanamasız olarak hastalara bir yara açmadan prostattan kurtulmalarını sağlamaktadır. Prostat kanseri erken teşhis edilirse genellikle robotik sistemle ameliyatı yapılabilir. Prostat kanseri prostatın içindeyken ameliyat edilirse tekrarlama ihtimali olmaz. İyi huylu prostat büyümelerinde yapılan lazer tedavilerinde ‘tulyum ve holmiyum’ kullanılarak yapılan operasyonlarda tekrarlama olmaz. Hastaların daha iyi anlaması için prostatı portakala benzetiyoruz, operasyon portakalın içinin tamamının çıkarılması şeklinde anlatılabilir.”
Prof. Dr. Oktay, prostatın, özünde meninin suyu yapan bir organ olduğu için prostat çıkartıldıktan sonra erkeğin orgazm olabileceğini ancak meni gelmeyeceğini sözlerine ekledi.