Erzurum-Bitlis-Van Petrol Denizi
Anadolu binlerce, on binlerce yıllık bir maziye sahip bir coğrafyanın adıdır. Belki de yeryüzünün insanla ilk tanışan mıntıkalarından birisidir. Türlü türlü milletlere, idare ve devletlere mesken olmuş, zengin bir kültürel varlığa her daim sahnelik etmiştir. Dolayısıyla Anadolu adeta bir açık hava müzesidir. Her bir parçası ve her bir noktası birbirinden farklı görsel zenginliklerle doludur. Kimi yakın zamanların eseri, kimi çok daha devirlerin yadigarıdır. Kiminin kimliği açık ve belli, kimileri ise meçhullerin eseridir.
Medeniyetler beldesi bu kadim topraklar, üstünde yer alan anıtsal, sanatsal zenginliğe ve coğrafi güzelliğe mukabil derununda barındırdığı madenler ve cevherler bakımından da son derece zengindir. Bu madenlerin en başta gelenlerinden birisi ise petroldür.
Petrolün önceki asırda tespiti ve enerji değerinin anlaşılması üzerine ne denli kıymetli bir maden haline geldiği ve gerek dün gerekse bugün devletlerin petrol için ne büyük ve ne türden mücadele ve çatışmalara maruz kaldıkları da malumdur.
Anadolu, sahip olduğu madenler ve hususiyle petrol rezervleri nedeniyle başta İngiltere olmak üzere Almanya, Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri’nin yakından ilgilendiği bir alan olmuştur.
Geçen asırda söz konusu ilginin ve ilgi nedeninin farkında olan dönemin Osmanlı padişahı Sultan Abdülhamid’in Doğu Anadolu ve Orta Doğu’da nerelerde petrol bulunduğunu uzmanlara tespit ettirerek haritasını çıkarttığı ve bu yerlerin işgal ve gasplara uğramaması için mülkiyetlerini şahsileştirdiği bilinmektedir. Ancak onun iktidardan uzaklaştırılması, yapılan hukuki ve mülki değişiklikler ve nihayet Birinci Dünya Savaşı’nın aleyhimize neticelenmesi petrol bulunan beldelerin büyük bir kısmının da el değiştirmesine sebebiyet vermiştir.
Anadolu ve Orta Doğu’nun yer altı zenginlikleri ve petrol yatakları ile ilgilenen sadece Sultan Abdülhamid olmamıştır. İngiltere, Fransa, Almanya ve Amerika Birleşik Devletleri de, söz konusu bölgelerin sadece üstü ile değil, altı ile de yakından ilgilenmiştir.
1920’li yıllara ait Amerikan belgeleri yer altı zenginliklerinin tespiti noktasında Anadolu’nun neredeyse karış karış inceleme alanı yapıldığını göstermektedir.
Var olan her bir maden yatağı şehir şehir, bölge bölge tespit edilip krokileri çizilerek, önemleri vurgulanıp rezervleri belirtilerek kayıtlara geçirilmiştir.
Söz konusu belgelerde yer alan bilgilere göre bakır, altın, platin, demir, kurşun, çinko, kalay, nikel madenleri Anadolu’nun yer altı zenginliğinin daha o tarihlerde tespit edilebilmiş olanlarının sadece bir kaçı olarak kayıtlarda yerini almıştır.
Anadolu’da var olduğu belirtilen ve birden fazla belgede mevcudiyeti önemle zikredilen yer altı zenginliklerinin en ilginç olanı ise Erzurum-Bitlis-Van bölgesinin altında bir petrol denizinin olduğu yolundaki tespitler ve beyanlardır.
Verilen bilgilere göre Erzurum-Bitlis-Van bölgesinde bulunan petrol denizi en az Musul petrol rezervleri kadar zengin ve hatta ondan çok daha fazla kapasitelidir ve dünyanın önemli petrol kaynaklarından birisini oluşturmaktadır. Bu özelliğinden ötürü de burada bulunan petrolün her halükarda işletilmesi gerektiği önemle dile getirilmiştir.
İlk Ermeni isyanlarından birisi olan ve aynı yerde Ermenilerin iki defa isyan ettiği (Birinci Sasun İsyanı 1894, İkinci Sasun İsyanı 1903) Sasun’da platinle beraber altın madeninin mevcudiyetinden söz edilmektedir.
Şirvan Dağı ve Van gölünün güneyinde ise birden fazla cinsten maden bulunduğu belirtilmekte ve V. Cuinet’in, Esad Paşa tarafından keşfedilen Van madenlerinin dikkate değer mahiyette olduğu ifadesine yer verilmektedir.
Rusya’da Ural Dağlarında zengin rezervlerle bulunan Platin cevherinin, Anadolu’da fazla olmamakla birlikte az miktarda da olsa Çoruh nehrinin kumlarında altın madeni ile birlikte yer aldığı ve platinin Bitlis Vilayeti, Muş Sancağı dahilinde yer alan Sasun’da da mevcut olduğu belirtilmektedir.
Petrolün sadece Erzurum-Bitlis-Van bölgesinde değil, Türkiye’nin batısında Tekirdağ, Şarköy’de de mevcut olduğu ve bu yerin imtiyazının da L. İbranik Tomas’a ait olduğu zikredilmektedir. Ancak Tomas’ın sahip olduğu bu imtiyaz sahasında herhangi bir kuyu açmadığı da ayrıca dile getirilmektedir.
Petrol bulmak ve işletmek üzere imtiyaz alan sadece İ. Tomas olmamış, daha başkaları tarafından da Edirne-Tekirdağ’da 16; İzmir’de 5; Erzurum’da 3; Van’da 1 ve Adana’da 1 sahanın imtiyazı alınmıştır. Açılan kuyu sayısı ise fazla değil, İzmir’de 2 ve Erzurum’da 1 adetle sınırlı kalmıştır.
Belgelerde Anadolu’da petrol olduğu belirtilen yerler arasında, Erzurum-Bitlis-Van’a ilaveten, Ordu, Sinop, Adana, İzmir ve Tekirdağ’da da zikredilmiştir.
Kayıtlara göre Tekirdağ, Erzurum ve Van rezervleri petrolifemli kozalaklardan (petroliferous cozings) oluşmaktadır. Daha ilginç olan husus ise Birinci Dünya Savaşı sırasında Rusların, basit kuyular açmak suretiyle, Erzurum ve Van petrollerini kullanmış olmalarıdır.
Adana ve İzmir’de var olan petrol rezervleriyse, belgelerin ifadesiyle, bitümlü şist (bituminous schist) bir görünüme sahiptir.
Hatırlamak gerekir ki Amerika Birleşik Devletleri geçen yüzyılın başlarında uygulamaya koymak istediği Chester Projesi ile Anadolu’nun yer altı zenginliklerini kendi tasarrufuna almanın çabası içerisinde olmuştu.
Chester Projesi bir dizi müstakil imtiyazlar şeklinde inşaat sözleşmelerinden oluşmakta ve 200.000.000 ile 300.000.000 dolar arasında bir yatırımı öngörmekteydi.
Ancak böyle bir yatırımın karşılığında ise mineraller ve tabii kaynakların işlenmesi neticesinde ise en az 10.000.000.000 dolarlık bir kazancın elde edileceği hesaplanmaktaydı.
Chester Projesi kapsamında işletilecek olan Erzurum-Bitlis-Van ve Musul bölgeleri petrol sahalarının potansiyel olarak 8.000.000.000 varilden fazla petrolü olduğu; Ergani bakır madeninin ise 200.000.000 ton yüksek dereceli bakır cevherine sahip olduğu tahmin edilmekteydi.
Chester Projesi kapsamında bulunan bölgelere dair İngiliz, Alman, Fransız ve daha başak taraflarca yapılan jeolojik araştırmaların gizli raporlarına göre, bu bölgeler başta petrol olmak üzere, bakır, altın, platin, gümüş, demir, kurşun, çinko, kalay, cıva, kobalt, manganez, nikel, antimon, kömür ve tuz açısından oldukça zengindi.
Erzurum-Bitlis-Van petrol sahalarının ve Ergani bakır madeninin hayal ve sanal değil, gerçek olduğu ve sahip olduğu değer, belgelerin ifadesiyle, buralarda yapılan teknik operasyonlarla da kanıtlanmıştı.
Anadolu’da petrolün varlığı ve Erzurum-Bitlis-Van petrollerinin zenginliği konusunda yüz yıl öncesine (1923) ait Amerikan belgelerinin çok özetle söyledikleri bunlardan ibaret.
Belgeler zaman zaman tabii ki yalan söyler, söyleyebilir. Yahut yukarıdaki tespitler doğru olmakla birlikte yüz yıl öncesinin teknik yanılgısı yahut gravite düşüklüğü veyahut abartılı yaklaşımlar şeklinde değerlendirilip açıklanabilir. Tabii ki mümkündür, olabilir.
Ancak bu tür açıklamalar halkın Anadolu’da petrol var mı sorusuna verdiği cevabı hiç bir şekilde gölgeleyemeyecektir. O da halkın tercihi.
Ayrıca terör olaylarının, Ermeni isyanlarının veya PKK eylemlerinin genellikle doğuda yoğunlaşmış olması gerçeğini sade bir milliyetçilik hareketi, ulus devlet arayışı veya rastlantısal bir durum olarak açıklamak yahut Chester Projesi’ni Amerika’nın saf ve temiz bir Anadolu sevdası şeklinde açıklamak da herhalde kafi olmayacaktır.