Fenomenler güzellik salonlarını vurdu!
Sosyal medya üzerinden sıra dışı paylaşımlar yapan ve çeşitli suçlardan tutuklanan fenomenlerin, güzellik sektörüne büyük zarar verdiği ortaya çıktı. İstanbul Güzellik Uzmanların Odası Başkanı Ayşe Aydın,” Acı ama gerçek, meslektaşlarımız Dilan Polat mağduru yapıldı. Esnaf yaşadığı bitmez tükenmez zorlukların yanında, şimdi de “Dilan Polat” denetimleri ile kıskaca alındı. Sektörümüz batıyor.” dedi.
MEVLÜT YÜKSEL/ÖZEL HABER
Türkiye, bundan iki yıl önce başta İstanbul, İzmir ve Ankara olmak üzere, sosyal medya fenomenlerini konuşmaya başladı. Özellikle güzellik sektörün de faaliyet gösteren bu fenomenler, sıra dışı paylaşımları nedeniyle toplumdan büyük tepki çekti.
“FENOMENLER GÜZELLİK SEKTÖRÜNE ZARAR VERDİ!”
Bu kişiler hakkında hızla artan çeşitli şikayetler sonrası, savcılıklar harekete geçerek çok sayıda fenomeni gözaltına aldı. Onlarca sosyal medya fenomeni olan, aynı zamanda güzellik salonu açan ve sektörle ilgili ürünler satışa çıkaran kişiler, çeşitli suçlar nedeniyle tutuklanarak cezaevine gönderildi. Güzellik sektörüne giren fenomenlerin bu sektöre büyük zarar verdiği ortaya çıktı. İstanbul Güzellik Uzmanların Odası Başkanı Ayşe Aydın,” Acı ama gerçek, meslektaşlarımız Dilan Polat mağduru yapıldı. Esnaf yaşadığı bitmez tükenmez zorlukların yanında, şimdi de “Dilan Polat” denetimleri ile kıskaca alındı. Sektörümüz batıyor.” dedi.
“100 BİN GÜZELLİK UZMANI VE 400 BİN ÇALIŞAN ZOR DURUMDA!”
Aydın SuperHaber’e yaptığı açıklama da, ”Güzellik Uzmanlığı mesleği ve bu mesleğin icra edildiği Güzellik Salonları’nın adının, medyada bu şekilde anılmasından elbette odam, üyelerim ve kadın esnafımız adına üzüntü içerisindeyiz. Şunun bilinmesi bizim için çok önemli ve her defasında, her fırsatta altını çiziyorum; Türkiye’de 100 binin üstünde güzellik salonunda işletmecilik yapan ve bu salonlarda çalışan 400 bin üzerindeki yüzde 99’u kadın esnafı, sayıları 2 elin parmağı geçmeyen sektördeki fenomenler üzerinden değerlendirmek vicdansızlıktır.” dedi.
“SEKTÖRÜMÜZ HIZLA BATMA TEHLİKESİ İLE KARŞI KARŞIYA!”
Türkiye’de yıllardan beri süren emek ve çalışmalarla çok iyi yere gelen güzellik sektörünün hızla batma sürecine girdiğini söyleyen Aydın, ”Bakın her gün onlarca kadın esnafım kiramı ödeyemiyorum, evime ekmek götüremiyorum diye bizzat beni arıyor. Ama medyada atılan başlıklarda, sosyal medyadan yapılan yayınlarda, bu kadınlarımızı tutup kara para aklayanların oyuncağı olmuş, gayri meşru ilişkiler yumağına bulaşmış, her gün kazandığı paraları insanların gözüne sokma aymazlığında kişilerle aynı kefeye koyuyorsunuz. Her mesleğin içinden mesleğin itibarını zedeleyen insanlar her dönemde çıkar. Ancak içinden 3-5 tane çürük elma çıktı diye koca bir sepet elmanın hepsine çürük diyemezsiniz veya kaldırıp sepeti atamazsınız.”şeklinde konuştu.
GÜZELLİK SALONLARINA “DİLAN POLAT DENETİMİ”DİYE ANI BASKIN YAPILIYOR!
İstanbul Güzellik Uzmanların Odası Başkanı Ayşe Aydın, konuşmasının sonunda, ”Sağlık Bakanlığı sanki teröriste, mafyaya baskın yapar gibi, yanında zabıta hatta kimi yerlerde polis ile beraber baskınlar yapıyor. Bu baskınlara kendi aralarında bir de isim bile koymuşlar. Gelen deneticiler, “Dilan Polat Operasyonu” diyerek geliyorlar. Tabii ki denetim yapılsın elbette. Hatalı olan da cezasını çeksin. Ama ağda yapılan odalara kadar girmek, müşterilerin mahremiyetini ihlal etmek nedir? Nereden alıyorlar bu talimatı? Bu nasıl bir cesaret. Sayın Sağlık Bakanımıza da buradan destek veriyoruz. Denetimlerin kesinlikle yanındayız. Denetime evet. Ama ne olur denetçilerinizi eğitin. Mevzuatı bilmiyorlar, cihazları tanımıyorlar. Cilt bakım serumlarını sırf ambalajı benziyor diye ilaç sanıyorlar.” ifadelerini kullandı.
Merdiven Altı Ruhsatsız Salonlar Denetlenmiyor
Ellerine almışlar bir liste salon salon geziyorlar. Listedeki salonlar kimler? Ruhsatlı, yasal çalışan salonlar. İki güzellik salonu var mesela, karşı karşıya. Biri ruhsatlı diğeri ruhsatsız. Ruhsatı olanı denetleyebiliyorlar. Ötekine yetkimiz yok diyorlar. Yahu bizim derdimiz merdiven altı zaten. Önce onları bir ortadan kaldıralım.
Yıllardır yalvarıyoruz. Diyoruz ki; bu mesleği tanımlayın, sınırlarını belirleyin, eğitimlerini kararlaştırın, kurallarını koyun, kurallara uymayanların cezasını verin.
Ben bu mesleğe kırk yılını vermiş bir kadın olarak diyorum bunu. Verin cezamızı kurallara uymuyorsak. Ama hangi birini anlatayım ki, YÖK onayı ile açılmış üniversitelerin e-devlette görünen para tuzağı kurslarını mı? Kalıcı makyaj yapılan hastaneleri mi? Epilasyonu biz yapmalıyız diye çıkan tabip derneklerini mi? Merdiven altı işlemler yapan güzellik salonlarını mı? Ülkeye bir kuruş vergi vermeden, valiz ticareti ile ülkeye cihaz, kozmetik sokup binlerce euroluk eğitimlerle milyonlarca liramızı yurt dışına çıkaran organizasyonları mı? Her gün yeni sorunlarla mücadele etmekten üyelerimizi nasıl geliştiririz, nasıl ileriye taşırız diye düşünmeye fırsatımız kalmıyor!
Bir evde, bir güzellik salonunda, bir otelde, internet üzerinden yapılacak bir online kursta size verilecek herhangi bir belge ile iş yeri açamazsınız.
Ülkemizdeki tüm eğitimlerin Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olması gerekiyor. Sonuçta bizim mesleğimizde de iş yeri açabilmek için Ustalık Belgesi şartı aranıyor. Ustalık belgesi almanın çeşitli yolları var. İlk yol devletin çıraklık okullarına kayıt olup bu alanın eğitimini alarak güzellik uzmanı olmak. İkincisi yine MEB’ e bağlı bir özel kursa kaydolup 826 saatlik Güzellik Uzmanlığı eğitimini tamamlayarak yine MEB tarafından yapılan sınavı başarı ile tamamlamak. Bir başka yol üniversitelerin 2 yıllık ilgili ön lisans alanından mezun olmak. Bir diğer yolda Mesleki Yeterlilik Kurumu tarafından yapılacak sınavı başarı ile tamamlayarak yine MEB tarafından yapılan Ustalık sınavına girmek. Mesleğimizin Lisans eğitimi içinde protokollerimizi yaptık. İnşallah bir üniversitemiz bünyesinde 4 yıllık bölümümüzde açılacak.
Sektörümüz büyüyen bir sektör. Her sektörün büyüme dönemlerinde birtakım insanlar buralara gözünü dikip yasal şartları oluşmadan nasıl daha çok para kazanırımın peşine düşüyor. Bakın henüz gündeme gelmeyen ama çok yakında yine bütün okları sektöre çekecek garip garip yapılanmalar var. Türkiye’de 2.000-3.000 eurolara kurs verip çeşitli piramit yapılanmaları ile büyüyen kayıtsız kuyutsuz akademiler türedi. Bütün para trafikleri elden. Malzemeler yurt dışından valiz ticareti veya daha büyük miktarlarda yük altı olarak geliyor. Havalı organizasyonlar yapılıyor, süslü önlükler, pop star gibi muamele gören sözde uzmanlar, sözde eğitimler veriyor. Genelde kökleri yurt dışında. Bir kuruş vergi yok çünkü Türkiye’de şirketleri yok. Ne yazık ki bizim uzmanlarımız da buna kanıyor. Bu etiket altına girerse çok para kazanacağını düşünüyor. Oysa sistem binlerce kişiden bu paraları alırken sadece üç beş tane yıldız isim çıkarıyor. Onu da başkalarını bu ağa katabilmek adına çıkarıyorlar. Bu konu ile ilgili de dosyamızı hazırladık. Yetkili makamlara sunacağız.
Üniversitelerimiz özellikle özel üniversitelerimizde ne yazık ki sektörde dolandırıcılık yapanlara kapı açıyor. Çıkıyor birileri bir üniversite ile anlaşma yapıyor, sonra başlıyor reklama. E-Devlette görünüyor, iş yeri açabilirsiniz diye online kurslar yapıyorlar. Ne yazık ki denetim yok. Çocuklar bunlara kanıyor, para veriyor, belge alıyor, sonra belediyeye belgeyle başvuruyor, bakıyor ki belge geçersiz.
Bu işi yapmak isteyenler mutlaka eğitim alsınlar
Havalı organizasyonlar, şaşalı logolar, göz kamaştırıcı sosyal medya paylaşımlarına kapılıp ailelerinin, kendilerinin binlerce lirasını heba etmesinler. Yapabiliyorlarsa üniversitesini okusunlar, yapamıyorlarsa MEB kurslara, devletin okuluna gitsinler. Önce eğitim, eğitim, eğitim.
Hekiminden Fenomenine, Muhasebecisinden, Bankacısına herkesin gözü bu sektörde
Ne yazık ki milyonlarca kadının daha özgüvenli, daha mutlu hissetmesine katkı sağlayan bir sektör ne hep olumsuzluklarla anılıyor.
Hekimlerimize saygımız sonsuz. Önce onun bilinmesini isterim. Bir dönem bir hekim derneği ile bir sorun yaşadık. Epilasyonu doktorların yapması gerektiğini savunuyorlardı. Çok şükür o süreci Sayın Cumhurbaşkanımızın da kadın esnafın yanında gösterdiği duruşu ile çözdük. Bu noktada ben iyi bir doktorun epilasyondan gelecek kazanca göz dikeceğini düşünmek istemiyorum. Ki o konuda da çok sayıda hekimimiz yanımızda yer aldı. Şimdilik o konuyu kapattık. Ama ilerde neler olur şimdiden bilemiyorum tabi.
Öyle bir imaj yaratıldı ki sanki bu sektörden herkes büyük paralar kazanıyor. Haliyle herkes sektöre girmeye çalışıyor. Yasal şartları karşılayan eğitimlerini tamamlamış hiç kimseye gelme diyemeyiz elbette ancak girişinde bir takım kuralları olması gerektiğini savunuyoruz yıllardır.
En büyük problemimiz merdiven altı
Her sektörde olduğu gibi bizim sektörümüzde de merdiven altı tabir ettiğimiz işletmeler var. Bunları iki başlık altında değerlendirebiliriz. İlk tip işletmeler hiçbir izni, ruhsatı, kaydı olmayıp güzellik salonuyum diye ortaya çıkan, denetimsizlikten faydalanıp, bu işi yapanlar. İkinci tip işletmeler ise güzellik salonu izinleri, ruhsatları olup, yasal olarak bir güzellik salonunda yapılmaması gereken işlemleri yapan işletmeler. İkisi ile de mücadele ediyoruz. Güzellik uzmanları olarak oluşturduğumuz whatsapp guruplarımızda bunlar paylaşılıyor ve uyarılarımızı da şikayetlerimizi de yapıyoruz. Bunlar her şeyden önce halk sağlığını tehdit ediyor günün sonunda da tabi ki mesleğimize ve işini yasalar çerçevesinde yapan esnafımıza zarar veriyor. Ancak denetim eksikliği ne yazık ki burada da bunlarla mücadeleye izin vermiyor.
Bana yetki verilsin bir yılda tüm problemleri çözerim
Oda olarak yetkimiz çok sınırlı. Mesela adı geçen fenomenlerden bizde kayıtlı olan 1 kişi o da yüz salonundan birisi. Diğerleri Ticaret Odasına kayıtlı. Bu fenomenlerden birisinin tabelasında yazan ve güzellik salonlarında kullanımı yasak olan bir kelimenin kaldırılması için denetim kurulundan arkadaşlarımız salona giriyor, kıyamet koptu. Şikayet etmişler. Soruşturma geçirdik, yetkiniz olmayan yere nasıl girersiniz diye.
Sesimizi duyurmakta ne yazık ki çok zorlanıyoruz. Son olaylarda dahi medya ve sosyal medyanın gücü olmasa asla biz tek başımıza bunu duyurmaz dikkat çekemezdik. Ben sadece İstanbul’da bir odanın başkanıyım. Sayın Cumhurbaşkanımız yetki versin ilgili bakanlıklara ulaşımımız kolaylaşsın bir yıl sürmez sektörün düzenlenmesi.
Güvenilir salon belgesi vereceğiz
Şimdi bir hazırlığımız var. İstanbul’dan başlayarak salonlarımızı denetleterek “Güvenilir Salon” belgesi düzenlemek üzere çalışmalarımızda son aşamaya geldik. En azından vatandaş gittiği salona güvenebileceğini bilsin. İnşallah 2024 yılında üyelerimizden başlayarak en az 2000 salonumuzu belgelendirmek istiyoruz. Salonları akredite bir kuruluşla denetleyeceğiz. Bir nevi iç denetim. Denetim sonucu başarılı olan salonlara bu belgeyi vereceğiz ve bu salonları halkımıza duyuracağız.
İş tüketiciye düşüyor
Aslında sorun tüketicinin bilinçsizliğinden kaynaklanıyor. Tüketici pirim vermese bunlar zaten bu işleri yapamaz. Ama ne yazık ki onlarda reklamın cazibesine kapılıyor. Aslında çok temel göstergeler var gittikleri salondan emin olmaları adına. Öncelikle şunu bilsinler en çok duydukları isimler, bu işin her zaman en iyileri değil. Onlar algıyı en iyi yönetenler.
Kısaca: Birileri sizi yoldan çevirip, şu kampanya bu kampanya diyorsa hemen uzaklaşın. Bizim işimizde senet sepet olmaz. Almadığınız hizmet için sakın ama sakın senet imzalamayın.
Mekana bir bakın, hijyenik mi? Temiz mi?
Salonun belgelerini görmek isteyin. Ruhsat var mı? Size işlem yapacak kişinin belgesini isteyin. Uzman mı? Bunları istemek ayıp değil. Bunların size gösterilmemesi ayıp.
Kullanılan malzemeleri kontrol edin. Son kullanma tarihleri uygun mu?
Bunlara baksanız bile olabilecek olumsuzlukların yüzde doksanını çözersiniz.