Fethullah Gülen'e bu teşhis koyulmuş: Anksiyete bozukluğu nedir?
FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'e, 2 Mart 1981 tarihinde, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri Bölümünde, kaygı durum bozukluğu olan reaktif anksiyete teşhisi konulduğu ve bu hastalığı nedeniyle 20 gün rapor yazıldığı ortaya çıktı.
FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'e, 2 Mart 1981 tarihinde, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri Bölümünde, kaygı durum bozukluğu olan "reaktif anksiyete" teşhisi konulduğu ve bu hastalığı nedeniyle 20 gün rapor yazıldığı ortaya çıktı.
TBMM FETÖ'nün Darbe Girişimini Araştırma Komisyonunun talebi üzerine, Diyanet İşleri Başkanlığı, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in, İstanbul İl Müftülüğü emrinde çalıştığı döneme ilişkin dosyasına dair bilgi içeren yazı gönderdi.
Söz konusu dosyada, Gülen'in, 2 Mart 1981 tarihinde, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri Bölümüne başvurduğu ve burada kendisine kaygı durum bozukluğu olan "reaktif anksiyete" teşhisi konulduğu ortaya çıktı. Gülen'e, bu hastalığı nedeniyle, 20 gün rapor yazıldığı ve tedavisine ilişkin bazı ilaçların reçete edildiği belirlendi.
Anksiyete endişe, kaygı, korku, gerilim, sıkıntı hali olarak açıklanıyor. Nedeni belli olmayan tedirginlik hali ve yaşanan iç çatışmaların sonucu olduğu da değerlendiriliyor.
* Anksiyete Bozukluğu Nedir?
Anksiyete bozuklukları psikiyatri alanında görülen bir grup hastalıktır. Bu bozuklukların genel özellikleri birbirine benzese de belirtilerin şiddetine, sürekliliğine ve birtakım davranışsal karakteristiklere göre yaygın anksiyete bozukluğu, panik bozukluk, fobik bozukluk, obsesif kompulsif bozukluk, sosyal fobi, travma sonrası stres bozukluğu, akut stres reaksiyonu, ayrılık anksiyete bozukluğu şeklinde sınıflanabilir. Ayrılık anksiyete bozukluğunu çocukluk dönemi anksiyete bozukluğu olarak nitelemekte yarar vardır. Çünkü bu tanıyı alan vakaların neredeyse tamamı çocuktur. Yaygın anksiyete bozukluğu ve panik bozukluk anksiyete bozuklukları içerisinde en sık rastlanan bozukluklardır. Yazının devamında yaygın anksiyete bozukluğundan bahsedeceğiz.
Yaygın anksiyete bozukluğu, gerçek sorunlarla orantısız bir biçimde ortaya çıkan aşırı endişe ve kaygılanmayla seyreden bir psikiyatrik bozukluktur. Aslında anksiyete duygusu bir tehlikenin ya da tehdidin sonucunda hepimizde ortaya çıkabilen bir olaydır. Ancak anksiyetenin süresinin uzaması, şiddetinin artması ve günlük hayatımızı etkileyip işlevselliğimiz bozması sonucunda yaygın anksiyete bozukluğu dediğimiz olay gerçekleşir.
NEDENLERİ
Bugün için yaygın anksiyete bozukluğunun nedeni ne yazık ki kesin olarak bilinememektedir. Ancak kalıtsal faktörlerin birçok hastalıkta olduğu gibi yaygın anksiyete bozukluğunda da etkisi olduğu kabul edilmektedir. Bunu kabul etmemizi sağlayan ise tek yumurta ikizlerinin her ikisinde birden yaygın anksiyete bozukluğunun olma oranının yüksek olmasıdır. Yine yapılan çalışmalar biyolojik ve çevresel faktörlerin bu bozukluğun nedenleri arasında olduklarını göstermektedir ama başta da söylediğimiz gibi kesin olarak bir suçlu henüz bulunamamıştır.
BELİRTİLERİ
Yaygın anksiyete bozukluğu olan hastalarda iki grup belirtiler görülmektedir: ruhsal belirtiler ve bedensel belirtiler. Ruhsal belirtileri; aşırı endişe, kaygı, tasa, konsantrasyonda azalma, aşırı sinirlilik ve huzursuzluk, kötü bir haber alacağı beklentisi, tahammülsüzlük, çabuk irkilme, kolay yorulma, kontrolünü yitirme hissi, çıldırma hissi ve ölüm korkusu olarak sayabiliriz. Bunların yanında tıpta derealizasyon olarak geçen kişinin kendinin dış dünyaya yabancı hissetmesi ve depersonalizasyon olarak geçen kişinin kendi bedenine veya bedeninin bir parçasına yabancılık hissetmesi de bu hastalar da görülebilir. Bedensel belirtilere gelecek olursak; bunların ortaya çıkmasında vücudumuzda bizim kontrolümüz dışında çalışan bir sinir sistemi vardır. Buna tıpta otonom sinir sistemi denmektedir ve soluk alıp vermemizi, kalbimizin hiç durmadan çalışmasını sağlamak bu sistemin görevlerinden sadece 2 tanesidir. İşte bu sistemin aşırı çalışması sonucunda da yaygın anksiyete bozukluğu hastalarında bedensel belirtiler ortaya çıkmaktadır. Bunlar; kalp çarpıntısı, terleme, ellerde titreme, ağız kuruluğu, nefes almada güçlük, tıkanma veya boğulma hissi, göğüste ağrı veya rahatsızlık hissi, baş ağrısı, baş dönmesi, kaslarda gerginlik ve buna bağlı olarak kas ağrıları görülebilir.
TANISI
Bu hastalar bedensel belirtileri nedeniyle genellikle öncelikle bir dâhiliye uzmanına yönlendirilirler. Bu sebepledir ki tanı almaları biraz zaman almaktadır. Yapılan testler sonucunda herhangi bir hastalığın çıkmaması ve hekimin hastayı bir psikiyatri uzmanına yönlendirmesi sonucunda hastalar tanı alırlar. Psikiyatrik bozukluklarda tanı koymak için Amerikan Psikiyatri Derneği’nin yayınlamış olduğu bir kılavuz kullanılmaktadır. Yaygın anksiyete bozukluğu tanısı koymak için de doktorlar bu kılavuzda yazan durumların var olup olmadığına bakarak karar verirler. Kılavuzu özetlersek;
A. En az 6 ay süreyle hemen her gün ortaya çıkan, birçok olay ya da etkinlik hakkında aşırı anksiyete ve kaygı duyulur.
B. Kişi, kaygısını kontrol etmekte zorlanır.
C. Anksiyete, aşağıdaki altı belirtilerden en az üçüne eşlik eder. Not: Çocuklarda sadece bir maddenin bulunması yeterlidir.
sinirlilik, huzursuzluk
dikkatini bir konuda toplamada zorlanma
aşırı heyecanlanma ya da endişe duyma
uyku problemleri (uykuya dalmakta güçlük çekme, kesintisiz uyuyamama ya da huzursuz ve dinlendirmeyen uyku)
kas gerginliği
çabuk ve kolay yorulma
D. Yaygın anksiyete bozukluğunu yazımızın başında geçen diğer anksiyete bozukluklarından ayırmak gerekir.
E. Anksiyete, kaygı ya da bedensel yakınmalar klinik açıdan belirgin bir strese ya da hastanın günlük işlevlerini yapmasına engel olacak düzeyde olmalıdır.
F. Bu bozukluk bir maddenin (örn. kötüye kullanılabilen bir ilaç, tedavi için kullanılan bir ilaç) ya da genel tıbbi bir durumun (örn. hipertiroidizm) doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir ve sadece bir duygu durum bozukluğu, psikotik bir bozukluk ya da yaygın bir gelişimsel bozukluk sırasında ortaya çıkmamaktadır.
TEDAVİSİ
Tedavide hem ilaç hem de psikoterapi uygulanmaktadır. Orta şiddetteki yaygın anksiyete bozukluğu olan hastalarda sadece psikoterapiler bile yeterli olmaktadır. Psikoterapi olarak da bilişsel davranışçı psikoterapiler kullanılmaktadır. Daha şiddetli hastalarda ise psikoterapilerle ilaç tedavileri birlikte verilerek tam düzelme sağlanmaya çalışılmaktadır. Bu hastalar çoğunlukla psikiyatri dışındaki bölümlere ilk başvurularını yaptıkları için tanı almaları gecikir. Bu hastaların tedavilerinde asıl problem tanı almalarının gecikmesi ve ilaç tedavilerinin uygunsuz kullanımıdır. Önemli olan bu hastaların psikiyatriye başvurmaları ve tedavilerini(psikoterapi ve ilaç) düzenli olarak uygulamalarıdır.