FETÖ'nün işkence mangaları - 3
Fetullahçı terör ve casusluk örgütünün, askeri okullardaki Türk çocuklarına yaptıklarını yazmaya, “askeri lise öğrencileri” söylemi üzerinden siyasetin değil, devletin FETÖ ile mücadelesini akamete uğratanları görünce karar vermiştim. Daha doğrusu zaten bilinenleri hatırlatmaya…
Çünkü siyaset/oy uğruna unutturulmaya çalışılan şeyleri gördükçe Türk olmayı bırakın, insan olanın isyan edesi geliyor.
Yazıyorlar, “İktidarın o dönemdeki hatalarını niye yazmıyorsun?” diye soruyorlar. Zaten bu yazdıklarımız o döneme yönelik eleştiriler değil mi?
Ayrıca iktidar, o dönem yaptıklarını bırakıp, bu örgütle mücadeleye yönelmişse, bu eleştirinin dili saldırı boyutunda mı olmalı? Yoksa bu eleştiriler, “geçmişte yapılan hatalar tekrarlanmamalı, hataların telafisi olmalı, FETÖ militanlarının işkencelerine maruz bırakılan öğrencilerin mücadelesi hiç değilse hukuk alanında zaferle sonuçlanmalı” şeklinde mi olmalı.
Yazıyoruz aslında bunları.
Ancak oy uğruna hiçbir ilke, omurga tanımayanlara, devletin bekasını umursamayanlara ne anlatsak boş.
Peki askeri lise öğrencileri içinde hiç mi FETÖ’cülere değmeyen, hatta onların hışmına uğrayan yok? Bunu sorabilirsiniz.
Elbette var. Ancak belki de bir elin parmağını geçmeyecek kadar. Size bugün onlardan birinin hikayesini anlatıp, yeniden Fetullahçı teröristlerin işkencelerini anlatmaya devam edeceğim.
Devre arkadaşı Yağız Aksakaloğlu tarafından “Girdap-Askeri Okullarda Katliam” kitabında yazıldığı için ismini vermekte beis görmüyorum: Bülent. Sözü aktardığım kitaba bırakayım:
“Bülent benim devre arkadaşımdır. 2006 yılında Kuleli Askeri Lisesi’ne birlikte girdik. Dört yılımız birlikte geçti. Ben 2010 yılında Kara Harp Okulu İntibak Kampına geçtiğimizin on üçüncü günü Fetullahçı sözde subayların işkencelerine daha fazla dayanamayarak okuldan ayrılmak zorunda kaldım. Fetullahçıların lisede fişledikleri öğrenciler sırayla ‘şok mangalarında’ eritiliyor, kelimenin tam anlamıyla Kara Harp Okulu’nda bir katliam yaşanıyordu. Bülent de bu şok mangalarının birindeydi. Fetullahçı bir subay ‘Neden bana ters ters bakıyorsun’ deyip almıştı onu şok mangasına. Sadece basit bir bahaneydi bu. Fişlenen öğrenciler henüz okula varmadan biliniyor, sırası gelen alınıyordu şok mangasına.
(…) Bülent çok ısrarcı çıktı, illa subay olacağım deyip dayanıyor bütün işkencelere.
(…) Bülent devam ediyor. Devam ediyor etmesine ama Harp Okulunda hayat bir zindan oluyor onun için. Ona ve onun gibi fişli öğrencilere sürekli fazladan sorumluluklar yükleniyor. Normal öğrencilerin bir, en fazla iki sorumluluğu varken Bülent gibilere en ağırından beş, altı sorumluluk veriliyor. Amaç, sürekli ceza verecek bir açıklarını yakalamak.
Bülent’in devre arkadaşları izinde gezip tozuyor, Bülent hep cezalı… Sınav haftalarında idari işlerden dolayı ders bile çalışamıyor. Fetullahçı sözde subaylar bununla kalsa yine iyi! Bir de Bülent gibi fişli öğrencilerin ders notlarıyla oynuyorlar. Şok mangasındaki öğrencilerin ders notları hep düşük geliyor. Fetullahçı sözde subaylar, onlara ‘vatan haini’ muamelesinde bulunuyorlar. Ne olursa olsun, Bülent bir söz vermişti annesine. İntibak kampında ayrılmak istediğinde ailesi sıcak bakmamıştı duruma. ‘Tamam anne, ben okuldan kendi isteğimle ayrılmayacağım, fakat onlar bir yolunu bulup beni okuldan atabilirler. Yine de elimden gelen her şeyi yapacağım’ diyordu.
Yıl 2015 oldu. Bülent dördüncü sınıfta. Mezuniyetine sayılı günler kalmış. Bu sıra disiplin notunu -1’e düşürüyorlar. Disiplin kuruluna çıkarılıyor. 15 Temmuz’da sıkıyönetim listesinde adı geçecek, TRT’de bildiri okunmasını emredecek, darbeye katılmayanları dersdest edecek bir takım sıralı amirleri tarafından okuldan atılıyor. Bülent, bu karara karşı yürütmeyi durdurma talepli Askeri Yüksek İdari Mahkemesine iptal davası açıyor. Mahkeme yürütmeyi durdurma kararı veriyor. Daha sonra eve okuldan bir tebligat gidiyor. Tebligatta 2016 Şubat ayında eğitimine devam etmesi için okula gelmesi gerektiği yazıyor.
2016, bütün Türkiye için işlerin karışacağı yıl. Fakat gariptir Kara Harp Okulu bir duruluyor, sessizleşiyor, şok mangasındaki öğrencilere uygulanan işkenceler yok olma noktasına varıyor. Belli ki Fetullahçı sözde subaylar daha mühim işler peşindeler! Okula döndüğünde eskiden Bülent’e uygulanan işkencelerden eser yok. Normal bir Harbiyeli gibi okula devam ediyor. (…) Eğitim öğretim süreci bitince staj dönemi başlıyor. Onu bitirdikten sonra tek bir dersten bütünlemesi olmasından dolayı okula gidiyor. Kaderin cilvesi! 14 Temmuz’da bütünleme sınavına giriyor. Sınavı çok güzel geçiyor. Sınavdan sonra otobüsüne dönüp memleketine dönüyor. O kadar mutlu ki Bülent, vermiş olduğu ‘Şeref savaşı’nı neredeyse kazanmış durumda. Hayali tam önünde duruyor, uzansa kavuşacak, ha gayret! Tek bir sorun var tabi. O da mahkemenin henüz nihai kararı vermemesi.
15 Temmuz hain Fetullahçı darbe teşebbüsü sonrası 669 sayılı KHK ile bütün askeri öğrenciler okullardan tasfiye ediliyor. İki gün sonra ise Bülent mahkemeyi kazandığını öğreniyor fakat bunun bir önemi yok. Bülent artık tasfiye edilen, omuzlarına yıldızlar yerine ‘Fetullahçılık şüphesi’ yüklenen eski bir askeri öğrenci.
(…) Fetullahçılar tarafından yıllarca hor görül, okuldan atıl, hukuk mücadelesiyle okula dön, Fetullahçılar darbeye kalkışsın ve bu sefer de Fetullahçılık şüphesiyle atıl! Film gibi!
Ne olursa olsun Bülent, askeri lisede ruhuna işleyen vatanseverliğini terk etmedi. Devletine küsmedi. FETÖ argümanlarına sarılmadı. Mağduriyet psikolojisi yaratmaya çalışmadı. Bazılarının yaptığı gibi bir bütün halinde tasfiye edilen öğrencileri savunmaya kalkışmadı. Sadece adalet istedi, adalet istiyor.” (1)
Bülent’in hikayesi bu. Okuyunca çok etkilenmiştim.
Ben tek başıma da kalsam (ki tek başıma olmadığımı çok biliyorum) Fetullahçı teröristlerin işkencelerine maruz kalan ve Bülent gibi gerçekten mağdur olan vatansever Türk gençlerinin yanında yer alacağım. Bu nedenle onların yaşadıklarını unutturmayacağım.
Peki ne kendileri, ne de ailelerinin bir gün FETÖ’ye karşı durmadığını, aksine bu Türk düşmanı terör ve casusluk örgütünü savunduklarını bildikleri halde, onlarla kucaklaşanlar ne diyecek? Hiçbir şey yapmadıysanız “Ya arkadaş sizin akranlarınız, gençlerimiz işkenceye maruz bırakılırken neden ses çıkarmadınız çocuklar” diye sorsaydınız. Onu da yapmadınız.
Şimdi bu işkencecileri mutlu etmek ne insanidir ne de vatanseverliktir.
Gelelim şok mangasında işkence gören bazı gençlerimizin yaşadıklarını anlatmaya. Çünkü bu gençlerimizin mücadelesi sürüyor. Bu mücadeleyi sürdüren gençlerin yaşadıkları TRT’de “Mahrem” belgeselinde aktarıldı. O belgesel önemliydi. İzlemeyenler mutlaka internetten bulup izlesinler. Belgeselde, yaşadıklarını anlatan gençlerden Ümit Faruk Yenici, “en çok zorumuza giden vatan haini ilan edilmekti” deyip gözyaşlarını tutamamıştı.
Diğer gençlerin anlattıklarını da şöyle özetleyebiliriz (Başlıklar tarafımdan atıldı):
-
İŞKENCE İLE BERABER PSİKOLOJİK BASKI YAPIYORLARDI
“Üsteğmen Ö. Ö. ve Üsteğmen İ. (Soy ismini hatırlamıyorum) sürekli önüme ayrılmam için dilekçe uzatıyordu, ‘senin gibi adamın burada işi yok, bize güdülecek adam lazım, imzala git’ diyorlardı. Aç, uykusuz ve susuz haldeyken yat kalk sürün komando dansı vb. şeylere devam ediyor ve sürekli dilekçeyi uzatıp ‘sende buradasın, bizde buradayız ya öleceksin ya gideceksin’ diyorlardı. Bu arada ben bu halde yerlerde sürünürken karşıma geçip yemek yiyorlardı.”
-
CÜZDANIMDAN KİMLİĞİMİ ÇALDILAR, PKK BASKININDA ÜZERİME SUÇ ATTILAR
“Kampın ya ikinci ya da üçüncü günü ismim, hiç beklemediğim bir şekilde çağırıldı. Koşarak Üsteğmen A.C.’nin yanına gittim ve selam verdim. O an yeni verilmiş olan kamuflajımın üzerinde 2-3 cm’lik bir ip parçası gördü ve beni disiplinsizlikle suçlayarak askerliğe uygun olmadığım için bana çeşitli yollar ile fiziksel işkence yapmaya başladı. Diğer herkesten daha fazla eğitim, şınav, ardı sonu gelmeyen sürünmeler... Bu süreç hatırlamadığım bir gün süresi kadar sürdü. Fiziksel olarak beni yıldıramayınca bu sefer psikolojik yönden bölük komutanları A.A.T. ve M.A. sürekli psikolojik yönden ‘asker olamayacağımı ve bunun için yetersiz olduğumu’ söyleyip durdular. Askeri lise geçmişim ortadadır. Yetersizlik durumu olamayacak kadar iyi bir öğrenci ve askerdim ben. Hatta başarılı sayılacaklar arasındaydım. O dönemlerde Foça'ya PKK terör örgütü tarafından baskın yapıldı. Daha 4 gün öncesinde askeri kimliğim ile giriş yapmış olduğum Menteş Kamp Bölgesinden hiç çıkmamış olmama rağmen ‘bu baskın benim kimliğim kullanılarak yapılmış’ diye suçlamalarda bulundular. Kimliğimi çadırdan bulmak için gittiğimde yok olmuştu. Cüzdanımdan almışlar. Bu sebeple beni suçlayarak okuldan atmakla tehdit ettiler. Ayrılmak zorunda kaldım. A.A.T., A.C., M.E., F.Y. bu işte benim karşılaştığım hainlerdir.”
-
İŞKENCELER SONUCU ARKADAŞIMIZIN KAFASI BÜYÜMEYE BAŞLADI, GÖZLERİ AÇILMIYORDU
“Bizi gittiğimiz gibi sırayla İntibak Kampında görev alıcak olan subayların odalarına sokuyorlardı. Bu odada bizim dönemimizde(2008 KHO İntibak Kampı) İntibakta görev alan Yüzbaşı A.Ç., Üsteğmen M.K., Üsteğmen A. bizi karşısına alıp Askeri Lisedeki puanlarımızı hatırlatıp ve ‘bu disiplin puanları ile burada 1. Sınıfı dahi bitiremeyeceğimizi okuldan ayrılmamız gerektiğini’ söylediler. Ama ilginç olan bu konuşmaların herkese yapılmamış olması. Söylenenler arasında Askeri Liseyi 90’ın üzerinde puanla bitirmiş öğrenciler bile vardı.
Her gün saatlerce güneşte bekletiliyorduk. Birçok arkadaşımızda güneşte beklediğinden dolayı acayip yaralar oluşmuştu. Ama E. Y.’nın başında meydana gelen şişliği kimse unutamaz. Arkadaşımızın kafası iki kat büyümüştü ve nerdeyse gözleri açılmıyordu. Çok korkunçtu.”
Burada araya gireyim. Sosyal medyada psikolojik harp ve yalanlar için açılan Fetullahçı terörist hesaplarında sürekli olarak yinelenen bir yalan var: “Şok mangasındakiler askeri eğitimin parçası”. Bunun yalan olduğunu bilin. Tekrar vurgulayalım: FETÖ’cü öğrencilere normal askeri eğitim verilirken, şok mangasındakiler işkencelerle okuldan ayrılmaya zorlanıyor. Farklı muamelenin örneği bir öğrencinin söylediği şu cümleler:
-
FETÖ’CÜLER YÜRÜYEREK BİZ SÜRÜNEREK İNTİKAL EDERDİK
“Şok mangası belirli bir listesi olan resmî bir şekilde belirtilen bir birlik değildir. Diğer arkadaşlarınızdan farklı muamele görmeye başladığınız an mangaya alınmışsınız demektir. Bu mangaya alındığınız zaman başınıza gelecekleri kendi başıma gelenlerle özetlemek isterim. Bir yerden başka bir yere intikal edileceği zaman bütün bölük yürüyüş kolunda yürüyerek giderken ben takım komutanımın gözetiminde yat kalk yaparak, sürünerek, yuvarlanarak, toza toprağa bulanarak gidiyordum. Aslında bizler bu ciddi eğitimleri göze alarak bu işe başladık. Fakat bu muamelenin bütün bölüğe değil sadece belli başlı kişilere (çoğunlukla askeri lise mezunlarına) yapılması ve bu eğitimlerin şiddetleri gerçekten çok düşündürücü...”
Elimde onlarca gencin anlatıları var.
Bu gençlerin yaşadıkları işkenceleri okurken yüreğim kaldırmadı.
İnsan olanın kaldırması da mümkün değil. Ama o işkenceleri yapanları geçtim, seyirci kalan devre arkadaşlarına ne demeli. Bir çocuğu alıp hangi insanlık dışı yapıya dönüştürüyorlar ki, kendi arkadaşları işkenceye maruz kalırken ses çıkarmıyorlar.
Hakkını yemeyelim, çıkaranlar, örgütten rahatsız olanlar da olmuş. Sonuç: Onlar da Şok Mangalarına girmiş. Onları da anlatacağım.
Ama FETÖ tarafından yetiştirilen, sorular çalınarak askeri okullara sokulanlara ben de buradan sormak istiyorum:
-
Siz nasıl oldunuz da bu kadar işkenceye ses çıkarmadınız?
-
Hiç mi vicdan kırıntısı taşımıyorsunuz?
-
O çocuk saflığından bu kadar zalim, insanlık düşmanı bir yüreğe nasıl geçiş yaptınız?
Kucaklaşanlar onların safına geçti. Bizler soralım bari…
SONRAKİ BÖLÜM: ÖRGÜTTEN KOPANLARA DA İŞKENCE YAPILDI
Yağız Aksakaloğlu, “Girdap-Askeri Okullarda Katliam”, Pankuş Yayınları, Birinci Baskı, Ekim 2021, s. 257-259