FETÖ'nün işkence mangaları-4
Ceyhun Bozkurt yazdı...
Türk Silahlı Kuvvetleri içine sızan FETÖ militanlarının “Şok Mangaları” adı altında Türk çocuklarına yaptığı onlarca işkence var. Bunları köşemde yazmaya kalksam, yüz bölümlük bir dizi olur. Mustafa Önsel’in “Ağacın Kurdu” ve Yağız Aksakaloğlu’nun “Girdap” kitapları ile TRT’de yayınlanan “Mahrem” belgeselini izlemenizi tavsiye ederim.
Bir önceki yazımı bitirirken, FETÖ tarafından yetiştirilen, sorular çalınarak askeri okullara girenlere şu soruları sormuştum:
- Siz nasıl oldunuz da bu kadar işkenceye ses çıkarmadınız?
- Hiç mi vicdan kırıntısı taşımıyorsunuz?
- O çocuk saflığından bu kadar zalim, insanlık düşmanı bir yüreğe nasıl geçiş yaptınız?
Sizlerin bildiklerinizden yanıt gelmedi. Ancak Şok Mangaları’nın yaşandığı dönemde çeşitli nedenlerle örgüte tepki gösterenler ve örgütten uzaklaşanlar oldu. Sonuç: Onlar da işkencelere maruz kalmaya başladı.
Size öncesinde örgüt üyesi olan sonrasında bu terör ve casusluk örgütünden uzaklaşan bir askeri okul öğrencisinin anlatımları üzerinden yaşadıklarını paylaşalım.
ELEBAŞININ NİYETİNİ SORGULAYINCA İŞKENCE BAŞLADI
Bu öğrencilerden biri olan B.G. 1994 yılında Erzurum’un Oltu ilçesinde doğmuş. İlk ve orta öğretimi İstanbul’da tamamlamış. Örgütle tanışması da 2007 yılında. Kendi anlatımıyla aktaralım:
“Sekizinci sınıfta lise sınavlarına hazırlanıyordum. Okulda başarılı ve terbiyeli bir öğrenciydim. Mahallemizde (Talat Paşa mahallesi) o zamanlarda yeni açılan Çınar Test Merkezi isimli kurum tarafından ücretsiz eğitim verildiğini duyduk. Sonrasında bu kişiler tarafından davet edildim. Başlangıçta test çözdürme ve gezi gibi faaliyetlerle sürekli çağırıyorlardı. Bir süre sonra evlere davet etmeye başladılar. Burada bizlere farklı isim veriyor ve o şekilde hitap ediyorlardı. Benim orada ki ismim Musap’tır. Lise sınavları yerine askeri lise sınavlarına hazırlamaya başladılar. Diğer sınav için tecrübe olacağını söylediler.”
Bu kişi mülakat ve spor testini başarıyla geçerek 2008 yılında Maltepe Askeri Lisesi’ne girmiş: “Okul sürecinde sürekli olarak görüşmek istiyorlardı. Her hafta sonu İstanbul’dan geliyor ve beni bekliyorlardı. Israrlarından sıkıldığım için 4-5 haftada bir gidiyordum Hafta sonları sabit bir meydanda buluşup Ahmet isimli şahsı takip ediyordum. İzmir içinde Bayraklı ve Karabağlar Mahallesi’nde bir çeşit evlere götürüldüm. Namaz kılıp kitap okuttular. Lise zamanında sürekli onlar tarafından rahatsız ediliyordum. Bu baskıdan sıkılmıştım ve gitmek istemiyordum fakat onlar sürekli çağırıyorlardı.”
B.G.’nin örgütün sorumlusu Ahmet isimli şahısla buluşmalarında sorduğu sorular, örgütün bakışını değiştirmiş. Neler mi sormaktaymış? Aktaralım:
- Bizi neden askeriyeye gönderdiniz?
- Bu işin sonu ne olacak?
- Hoca bu kadar adamı neden içeri sokacak?
“Bu gibi sorular karşısında Ahmet isimli şahıs biraz bekledi. Bir süre sonra ‘içeride namazı kılan adam kalmadı’ gibi konuşmalar yaparak konuyu kapattı. O konuşmadan sonra artık gelmemeye başladılar.”
İşkencelere giden sürecin başlangıcı bu sorgulama. B.G. askeri liseden mezun olup Menteş Askeri kampına gider gitmez, takım komutanı tarafından yaklaşık 100 kişi kadar olan bölüğünün içinden ismiyle hitap edilerek çağrılmış ve yemekhane temizliği görevine verilmiş. Sonrasını yine B.G.’den aktaralım:
“Verilen emir gereği yemekhane bölgesini süpürdüm ve temizledim. Takım komutanına tekmil vermeye gittim. Komutan ile beraber dönüşümüz sırasında ağaçtan 3-4 adet yaprak yemekhane bölgesine düşmüştü. Yaprakları gören komutan bir anda bağırarak emre itaatsizlik yaptığımı, yalan söylediğimi ve ‘şerefsiz’ gibi kelimelerle aşırı bir şekilde hakaret etmeye başladı. Çadırıma gönderildim, kamuflajlarımı giyip silahımı alarak tekrardan yanına gittim. O günden itibaren 3 gün boyunca olarak aşırı şekilde eğitim, mobing, susuz bırakma, deniz suyu içmeye zorlama, sürekli sakal tıraşı olma, taş ve surata kum atma, bedenimin üstü çıplak şekilde çadır taşıma, bedenimin üstü çıplak şekilde sahil kumunda sündükten sonra duş almadan tekrardan kamuflaj giyerek eğitime devam etme, hakaret, sabaha kadar süren şınav çekme gibi işkencelere maruz kaldım. Geceleri sadece başımda ki komutanla beraber arazide eğitime devam ediyordum.
3’üncü günün ardından ayrılmaya karar verdim. Benim yazdığım dilekçeyi kabul etmediler. Çünkü askeri lise kaynaklı öğrencilere farklı davranıldığını yazmıştım. Bu metin yerine uyum sağlayamadım gibi kendilerini suçsuz bırakacak taslak bir dilekçe örneği gösterdiler. Bir an önce oradan ayrılmak için imzalayarak ayrıldım. Bu süre içerisinde soyadının T. olduğunu bildiğim komutan bana bu eziyetleri yapan kişidir.”
Görüldüğü gibi sorgulama başladığı andan itibaren dışlanma ve işkence süreci başlamış.
İŞKENCECİLER KİMLERDİ
Örgüt, gerek kendisinden olmayan gerekse de kendi içinde olup istedikleri kalıba sokamadıkları öğrencileri her türlü işkence ile askeri okullardan uzaklaştırmış. Şok Mangası üyeleri olarak tanımlayan öğrencilerin anlatımlarına göre aralarında 15 Temmuz’da suçüstü de yakalanan Bekir Ercan Van, Tanju Poshor gibi FETÖ’cüler var.
Mesela Bekir Ercan Van’ın hikayesi ilginç. Bekir Ercan Van 1985’te TSK’ye öğrenci olarak sızdırılır. Aslında subay olmasının önünde büyük bir engel vardır. Van, bariz bir şekilde “r” harfini söyleyememektedir. Ancak TSK içindeki sızıntıların desteğiyle subay yapılır ve yükseltilir. Kurmay Yarbay rütbesiyle Hava Harp Okulu’nda Filo Komutanıyken, FETÖ terör ve casusluk örgütü militanlarının dışındaki öğrencilere sistematik işkenceleri ve baskısıyla bilinir. Bu konuda Mustafa Önsel’in kitabında bizzat tanıkların ve mağdurların anlatımlarıyla çarpıcı detaylar mevcut.
Türk çocuklarına baskı yaparak askeri okullardan uzaklaştıran FETÖ’cü Bekir Ercan Van, 15 Temmuz’da İncirlik’te 10’uncu Tanker Üs Komutanı olarak görev yapıyordu. O gece yetişmelerinde örgütsel anlamda kendisinin de katkısı olduğu FETÖ militanı sözde pilotların, Türk milletine ve devletine bomba yağdırdığı uçaklara yakıt desteğini koordine eden Van, darbe-işgal girişimi başarısız olunca üsteki ABD’li komutanın odasına kaçmıştı. Amerikalılara “Beni Almanya’ya kaçırın” diye yalvarmış, ancak Türk askeri ABD’lilerin binasını kuşatınca tıpış tıpış teslim olmak zorunda kalmıştı.
İşte Türk çocukları, kendi ülkelerinde bu militanların baskısına maruz kaldı. Bunları yeniden yaşamak istemiyorsak, gelecekteki Harbiyelilerin sadece ve sadece Türk vatanına, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ve Türk milletine mensubiyet taşımasını istiyorsak, geçmişte yaşanan bu süreçten önemli dersler çıkartmalıyız. Çıkaramaz isek FETÖ ve benzeri terör ve casusluk örgütlenmeleri, ülkemize yönelik saldırılarını sürdürmeye devam eder. Bunun vebalini de bugün iktidar veya muhalefet koltuğunda oturan sorumlu kişiler taşır. Bizden söylemesi.