"FETÖ'nün siyasi ayağı mısınız?"
Yeni parti kurma çalışmarı içinde olduğu bilinen ve geçtiğimiz günlerde AK Parti'yi eleştirel bir manifesto yayınlayan eski Başbakan Ahmet Davutoğlu gazetecilerin karşısına çıktı.
Yavuz Oğhan'ın sunduğu ‘Bidebunuizle’ adlı programa konuk olan Davutoğlu, daha önce kendisine en ağır eleştirileri yönelten isimlerden biri olan Akif Beki ve Hürriyet Gazetesi'nden İsmail Saymaz’ın sorularını yanıtladı.
Vatan Partisi lideri Doğu Perinçek'in geçtiğimiz günlerde kendisine yönelik FETÖ eleştirisi hatırlatıldığında, örgütün en fazla hedef aldığı isimlerden biri olduğunu söyleyen Davutoğlu, neden Ali Babacan ile birlikte hareket etmediğini de ilk kez açıkladı.
İşte o söyleşiden satır başları:
Akif Beki: Sayın Perinçek sizin, Babacan'ın ve Gül'ün FETÖ'nün siyasi ayağını oluşturduğunuzu söylüyor, siz misiniz siyasi ayak?
Ahmet Davutoğlu: Şimdi bu FETÖ meselesinde sürekli siyasal ve ekonomik hareketlenmelere göre bir sorumlu aranıyor ama benim akademik hayatıma, düşünce yapıma da bakıldığında; siyasi hayatımda, politikalarımda bu yapı ile mesafemi herkes bilir ve görür...
Bu yapının en çok hedef aldığı iki, üç isimden biri benim. Sayın Cumhurbaşkanımızın Başbakanken ofisinin dinlenmesi dışında ofisi dinlenen tek üst düzey devlet yetkilisi benim. Dış politika... O bahsedilen dönemde içeride ve dışarıda saldırıya muhatap kılınan bakan da benim...
İsmail Saymaz: Ama aynı zamanda Fetullah Gülen'i Pensilvanya'da ziyaret ettiniz diye hatırlıyorum....
Bunu açıkladım... 2013, Dışişleri Bakanıydım, BM... Sayın Başbakanımız ile gitmeden önce istişare ettik, bana bir görev tevdi ettiler, görev esası da şuydu; bu yapı artık dünyada Türkiye'ye zarar veren bir yapı haline dönüşmüştü.
Ama daha unsurları bilinmiyordu, 17-25 Aralık yok, muhalefet ve iktidardaki hemen hemen herkesin ta geçmişte Sayın Ecevit'e kadar, 90'lı yıllarda Sayın Özal'a kadar herkesin sivil toplum faaliyeti olaraka gördüğü bir alandan hala bahsediyoruz... Ne zaman ki siyasal alanda Türkiye karşıtı faaliyetlere başladı ve bu Dışişleri Bakanlığı tarafından bana bu konuda raporlar gelmeye başladı.
O zaman Sayın Cumhurbaşkanımız, başbakanımızdı o zaman istişare ettik.
Peki bunu nasıl engelleyebiliriz bunun tek yolunun bu elebaşının Türkiye'ye ikna edilerek geri getirilmesi olduğunu, Türkiye'de olduğu sürece, en azından kontrol altında ve yabancı istihbarat unsurları tarafından kullanılmasının imkansız kılınması için tek yöntemin bu olduğu kanaati uyanınca bunu sağlamak üzere bir görüşme gerçekleştirdim ve bunu hiçbir zaman yalanlamadım.
"Türkiye'ye gelin, burada bulunduğunuz her süre sizinle ilgili şüpheleri artırıyor ayrıca uluslararası network'leriniz, alanlarınız üzerinden Türkiye'nin dış politikası aleyhine faaliyetlerde bulunuyorsunuz, bunları durdurun, Türkiye'ye zarar vermeyin ve Türkiye'ye dönün. Dönmediğiniz her an sizinle ilgili şüpheler artıyor, Sayın Başbakanımızın da mesajı budur" dedim.
O da "Vakti var...", gelecek, gibi oyalayınca, geldim Sayın Başbakanımıza arz ettim. "Bu şahsın niyeti de iyi değil, düşüncesi de, artık sivil bir toplum gibi hissetmedim ben, Türkiye'ye dönük bir takım hesaplar içinde olduğu kanaatindeyim, gelmeye de niyeti yok, bizi oylamaya çalışıyor, dolayısıyla tedbirlerimizi buna göre almamız gerekir" dedim ve Sayın Başbakanımıza da rapor ettim, bu da benim Dışişleri Bakanı olarak yapmam gereken... Ondan bir süre sonra da 17-25 Aralık başladı."
"SAÇMA SAPAN ŞEYLER"
Davutoğlu "Neden Babacan ve Gül ile beraber değilsiniz?" sorusuna ise şöyle yanıt verdi;
"Onlar da parti kurma konusunda bir irade beyan etmiş değiller. Sayın 11. Cumhurbaşkanı Gül ile bir yıldır falan görüşmedik. Ali bey ile aramızda derin bir hukuk var. Hep güvenmişimdir kendisine. Hep bir güven ilişkisi oldu. 1 Kasım'da ısrarla olmasını istediğim arkadaşlardan biriydi. Türkiye'nin Ali Babacan'a her zaman ihtiyacı vardır. Yetişmiş devlet adamlarından bir kişiyi bile israf etmek milletin yapabileceği en ağır israftır.
Birlikte açıklamak isterdim manifestoyu. Benim manifestoma imza atacak derecede görürdü. Düşüncelerini bildiğim için. Bu bir ortak aklın oluşum sürecidir. Birlikte olabilmek için parti içinde ve dışında elimden geleni yaptım. Bu soruyu Ali Bey'e de sormakta fayda var. Beraber olamayışımızın bir mevki makam iddiasıyla alakası yoktur. Saçma sapan şeylerdir. Soruşturma başlatıldığında aradım destek verdim. O benimle çalıştı ve ben Ali Babacan'ın devlette titizliğine şahidim."