Fırat Kalkanı: Cerablus Harekatı
PKK’nın Suriye örgütlenmesi PYD/YPG’nin azgın bir şımarıklıkla, meydanı boş bulup Türkiye sınırı boyunca Fırat’ın doğusunda ve batısında bir büyük ve kesintisiz koridor ulaştırma çabası, bu gün itibariyle imkânsız hale geldi.
Suriye politikamızın Rusya ilişkilerin gözden geçirilip düzeltilmesi ve Esad rejimine ilişkin katı rezervlerin bir miktar gevşetilmesi ile yeniden bir yola girmesi Türkiye’nin hareket imkân ve kabiliyetini artırdı.
Uçak krizi ile birlikte, Suriye’nin en büyük yükünü üstlenen ülke olmamıza rağmen denklem dışına itilen, sınır güvenliği sarsılan, PKK ve onun örgütlenmesi PYD/YPG ve DAİŞ menşeli eylemlerle sıklıkla karşılaşan Türkiye bir oldu bittiye mecbur bırakılmak istenirken, çok başarılı ve akıllı hamlelerle yeniden sahaya döndü.
Türkiye’nin sahaya dönmesi PKK ile DAİŞ arasındaki ilişkiyi de gözler önüne serdi… Varlık ve meşruiyeti için DAİŞ’e muhtaç olan PKK ve uzantıları Türkiye’nin DAİŞ’i yok etmek üzere Suriye’ye girmesine ilk tepkiyi koyan taraf oldu…
Dertleri DAİŞ ile mücadele değil, DAİŞ üzerinden kendilerine batı ve ABD desteği devşirmek olan bu terörist yapılanma, nihai hedeflerini de bu vesile ile açık etti…
Şimdiye kadar onları DAİŞ ile savaştıkları gerekçesiyle besleyip büyüten çevrelerin de şayet kendi özel planları arasında Suriye’nin parçalanması ve PKK orijinli bir yapı oluşması yok ise, artık gerçekleri görmeleri için tüm şartlar oluştu…
PKK uzantıları kesinlikle DAİŞ ile mücadele etmiyor, birbirlerini besleyerek amaçları doğrultusunda mesafe kaydetmek istiyorlar…
Ancak, DAiŞ’de temizlenecek, PKK uzantıları da… Temizlenmek zorunda, Türkiye’nin bekası ve huzuru bu cerahattan kurtulmaya bağlı…
Zaten Sayın Cumhurbaşkanı bir anda üç dilden yüksek perdeden atan terbiyesizi uyardı, önümüzdeki günlerde kaçacak delik arayacak hale geleceklerinin işaretini de verdi…
Suriye’nin toprak bütünlüğü bizim için önemlidir. Esad ailesi olduğu müddetçe o topraklara huzur, güvenlik ve demokrasi gelmez… Bu bakımdan Türkiye her halükarda Esad ile devama karşı duracağını uluslararası camiaya bildirmiştir. Ancak, Esad’ın yönetimi bırakması için şu an gerekli desteği bulabiliyor mu, bu sorunun cevabı da açıkça “Hayır” olacaktır…
Ancak, uluslararası aktörler de çok iyi biliyorlar ki, bu diktatörün elinde yüzbinlerce vatandaşının kanı vardır. Şu an milyonlarca Suriyeli vatanlarından uzak, değişik ülkelerde çok zor şartlarda yaşamaktadır. En iyi imkânlara sahip olanlar Türkiye’ye kapağı atanlardır.
Türkiye, Suriye halkına en büyük iyiliği yapan, zor günlerinde yanlarında olan ülkedir. Fırat Kalkanı harekâtı dahi özünde Suriye’nin iyiliği içindir. Suriye’nin rejim sözcülerinin açıklamaları ise gerçekten ferasetten uzak, akıldan ve izandan vareste, gerçeklerle bağdaşmayan mahiyettedir.
Ülkesinde her türlü hâkimiyeti kaybetmiş, milyonlarca insanı Türkiye’de hayatını sürdürmek zorunda kalmış bir ülke adına konuşan zevat, uluslararası hukuka göre toprak bütünlüklerinin ihlal edildiğini ifade edebilmektedir…
Boş sözlerle meşgul olacaklarına devlet hâkimiyetini tesis edip vatandaşlarınızın ülkelerine yeniden dönebilmelerini sağlamış olsanız, Türkiye’nin Suriye’de ne işi olabilir?
Ancak milyonlarca Suriye vatandaşı içimizde iken, sınırımızda olağandışı birtakım şekillendirmeler yapılırken sessiz kalabilir miyiz?
Ordumuzu kutluyorum. Başarılı bir harekât icra ettiler. Büyük bir muzafferiyet üzere ilerliyorlar.
Siyaset kurumunu kutluyorum.
Hükümet gerçekten çok cesur bir karar aldı, uyguluyor.
Ana muhalefet partisinin açıklamalarına baktığımızda olayı tam kavramaktan uzak olduklarını üzülerek görüyorum. Hala “Kobani”de kalmışlar, bütün argümanlarını oraya endeksli oluşturuyorlar. OysakiKobani’nin ne kadar büyük bir çiban başı ve Türk milli menfaatlerini zedeleyen bir unsur haline geldiğini göremiyorlar.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin açıklamaları ise yine eşsiz bir devlet adamı olarak millete huzur ve güven veriyor. Başından sonuna operasyonu destekliyor, Hükümetin kararlı olmasını istiyor ve yanlarında duracaklarını beyan ediyor.
Mühim olan da bu işte… ABD Başkan Yardımcısı Biden neden böyle 180 derece döndü sanıyorsunuz… Milletin, devletin, siyasetin, sivil toplumun kısacası yediden yetmişe herkesin aynı noktada buluştuğunu ve kararlı olduğunu gördü de onun için… Siyasetteki en ufak bir çatlağın bu zor dönemlerde Türkiye’yi müşkül duruma düşürmesine izin vermemek lazım.
Allahüekber, Allahüekber
Ordumuz daim muzaffer…