Fuat Uğur'dan skandal hata! Birlikte çay içtiği kişiyi İlhan Kesici zannederek hayali diyaloglarla yazı yazdı...
Türkiye gazetesi yazarı Fuat Uğur, "Tayyip Erdoğan, İlhan Kesici ve bir fotoğrafın hikâyesi" başlığıyla yayımlanan yazısında kullandığı fotoğrafta büyük bir hata yaptı.
Fuat Uğur, yazısına konu ettiği fotoğrafta ortada yer alan kişiyi İlhan Kesici zannederek, “Samimi söylüyorum, orada neden bulunduğunu hiç hatırlayamadığım İlhan Kesici’nin bu sohbette söylediklerinden aklımda kalan tek şey davudi sesiyle yaptığı CHP tarzı eleştiriler ve muğlâk ifadelerdi. Tabii bir de ne kadar zayıf olduğu. Şimdi maşallah ense kulak yerinde ve hayli cüsseli” ifadelerini kullandı.
Oysa ki Uğur'un fotoğrafta İlhan Kesici dediği kişi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın belediye başkanlığı döneminde belediye meclisi üyesi olan, bugünün iş adamı ve Erdoğan'ın yol arkadaşlarından Zeki Yeşildağ. Fuat Uğur'un nasıl olup da Zeki Yeşildağ'ı İlhan Kesici yaptığı ve hayali diyaloglar üzerinden bir yazı yazdığı ise anlaşılamadı!
Bu arada Fehmi Koru da aynı fotoğraftaki Zeki Yeşildağ'ı, Mücahit Arslan zannederek bir başka hataya imza attı. Koru, Fuat Uğur'a, "Birlikte çay içtiğiniz kişi İlhan Kesici değil, Mücahit Arslan..." diye seslendi ama o da yanıldı...
İşte o Fuat Uğur'un kaleme aldığı yazı:
Yukarıda gördüğünüz fotoğraftan haberim yoktu. Sabah internet sitesinin Ekonomi Editörü Umut Çelik gönderdi. Gazetenin arşivinde rastlamış.
1996 yılından. Yer HBB televizyonunun (Zamanında böyle bir televizyon vardı) çay ocağı.
Solda gördüğünüz bendeniz. Hayli kiloluyum ve kendimi tanımakta güçlük çekiyorum. Ortadaki, bugün CHP Milletvekili olan İlhan Kesici. Ve şimdi muhtemelen CHP’nin 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki adayı. Oturan ve beni dinleyen kişi de o zamanki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan. Hepimizde de çiçekli, ipek kravatlar var. O sıralar pek revaçta.
HBB televizyonunun cafcaflı bir ismi olan pozisyonundayım o vakit; Haber Daire Başkanı. Televizyon patronunun isteğiyle yaptırılan “En başarılı belediye başkanları” adlı televizyon izleyicileri anketinden birinci çıkan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan’a ödülünü canlı yayında vermek için bir aradayız. Program öncesi çay ocağındaki birlikteliğin sebebi bu. Televizyonların o zamanki “sadeliği”ni bilmeyenler açısından bu çay ocağı mühim bir ipucu.
Derin bir sohbetin içindeyiz. Tayyip Erdoğan İstanbul’a dair projelerini anlatıyor. Sıkı bir çevreci ve yıllarca yerel yönetimler muhabirliği yaptığım için sorularım var tabii. Kaçak yapılaşmayı hatırlatıyorum. Erdoğan’dan önceki SHP’li Belediye Başkanı Nurettin Sözen “Gecekondu vatandaşın hakkıdır, evi olmayan insana ev yapma diyemem” dediği için, onun döneminde on binlerce gecekondu ve kaçak bina pıtrak gibi İstanbul’un her yanını sarmıştı.
Tayyip beye bunu sordum. Ne yapacaktı? Aklımda kaldığı kadarıyla yazıyorum:
“Gecekondu İstanbul’un bir gerçeği. Önce var olana hizmet götürüp onları şehirlileştireceğiz, sonra da yenilerinin yapımına izin vermeyeceğiz. Bunun yolu da gecekonduları yaşanabilir konutlara dönüştürmek ve ulaşımlarını sağlamaktan geçiyor.”
Dediğini yaptı. Sözleri kentsel dönüşümün ilk tohumlarıydı.
Metro ile toplu taşıma ağını geliştirmek ise Erdoğan’ın ta o vakitten en önemli hedeflerinden biri. Sözlerinin arasında İstanbul’un iki yakasını denizin altından birleştirme fikrini dillendirdiğinde (Abdülhamid’in o projesinden söz etmişti bunu söylerken) yalan yok içimden “Biraz uçuyor” dedim. Ama şimdi Marmaray ile Avrasya tünelini her gördüğümde böyle düşündüğüm için utanıyorum.
Heyecanından, İstanbul’a hâkimiyetinden etkilenmemek mümkün değildi.
Erdoğan başkan olduğunda İstanbul susuz ve çöp içindeydi. Yeşil alan çalışması hiç yapılmamıştı. Yollar bir felaketti. Sözen’in en iyi çalışması metro ve tramvay hatlarıydı. Erdoğan geldiğinde metroya, tramvaya sahip çıktı ve o kadar komplekssizdi ki metro açılışına Nurettin Sözen’i de davet etti. Ama onun yapamadığı tüm kalemlerin altına imza attı. Aradaki fark büyüktü bu yüzden.
Erdoğan’ın sadece şehir ve çevre değil, siyasette de vizyoner bir bakışa sahip olduğunu bu fotoğrafın çekildiği günün üç yıl öncesinde fark etmiştim. Erdoğan’ın kurucusu olduğu AK Parti’yi neden iktidara taşıdığını da ispat eden bir hatıra bu.
O sırada ünlü Nokta dergisinde haber müdürüyüm ama muhabirlik de yapıyorum. Tayyip Erdoğan da Refah Partisi İstanbul il Başkanı. Tarlabaşı’ndaki il binasına ara sıra ziyaretine giderdim. Sohbeti zevkli olduğu için epey vakit geçirirdim kendisiyle ama ağzından laf almak pek de kolay değildi. Ancak bir keresinde pat diye “Siyaset akademisi kuruyorum” dedi. Yerimden zıpladım. Erdoğan’ın teşkilatçılığını biliyordum lâkin bu kadarı hiç aklıma gelmemişti. Diğer partiler içlerinde debelenirken o sessiz ve sağlam adımlarla geleceğin kadrolarını hazırlıyordu.
Siyaset Akademisini bir süre kapalı devre yürüttü ve haber yaptırmadı bana. Yıllar sonra Başbakan olduğunda kendisiyle pek çok karşılaştık ve bunu hatırlatıp takıldı birkaç kez.
Şimdi Erdoğan’ın gelecek tasarımlarını dinlediğimde artık eskisi gibi şaşırmıyorum.
İlber Ortaylı geçenlerde çıkıp “Kanal İstanbul projesi gereklidir. Boğaziçi artık bu şilep ve tanker yükünü kaldıramayacak” deyince “Keşke bu ülkede kanaat önderleri ve uzmanlar ileri projeleri ortaya atsa da bunları gerçekleştirmek siyasetçilere düşse” diye aklımdan geçirdim.
Ama tam tersi oluyor yazık ki.
Son olarak yeniden fotoğrafa dönelim.
Fotoğraftaki üçlüden İlhan Kesici dediğimiz gibi 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Tayyip Erdoğan’ın karşısına CHP’nin adayı olarak çıkmaya hazırlanıyor. Son iki haftadır herkes bunu konuşuyor.
Samimi söylüyorum, orada neden bulunduğunu hiç hatırlayamadığım İlhan Kesici’nin bu sohbette söylediklerinden aklımda kalan tek şey davudi sesiyle yaptığı CHP tarzı eleştiriler ve muğlâk ifadelerdi. Tabii bir de ne kadar zayıf olduğu. Şimdi maşallah ense kulak yerinde ve hayli cüsseli.
Eleştirmek çağın konforu. Özellikle de Türkiye'deki muhalifler açısından. Geleceğe yönelik çağdaş projelerle kim uğraşacak, zaten hazır uğraşan biri varken.
Kesici Cumhurbaşkanı adayı olduktan sonra nasıl bir siyaset izler?
Baykal ve Kılıçdaroğlu'ndan farkı sadece yumuşak üslubu olacak galiba.