Gazetecilik bu mu?
Ekranlarda boy gösteren, söz söyleyen, gazetelerde yazan, kendilerine meslek olarak gazeteciliği yakıştıran kişilerin ilişkilerinde saygınlıklarını koruyacak bir yaklaşımı benimsemeleri onları takip eden, onlardan bilgilenen insanların doğal haklarıdır.
Gazetecilerin diğer meslek gruplarına göre daha rahat hareket kabiliyetine sahip olmaları, toplumun çok farklı kesimlerinden insanlarla temas etmeleri normaldir.
Bunda yadsınacak bir şey yoktur.
Tek sınır bu görüşmelerin haber için olmasıdır.
Haber dışına çıkıldığı andan itibaren mahiyeti itibariyle suç teşkil edecek, kınanacak, ayıplanacak bir durum ortaya çıkarsa gazetecinin “ben gazeteciyim, elbette herkesle görüşürüm” nev’inden bir savunma getirmesi kabul edilemez.
Son günlerde kamuoyuna yansıyan olaylara baktığımızda ortaya çıkan skandalların gazetecilik faaliyetleri nedeniyle ilişki kurulan kişilerle, sonrasında bunu aşan temaslara girişilmesinden kaynaklandığını görmekteyiz.
Bunları görmezden gelmek, olmamış kabul etmek mümkün değildir.
Gazetecilerin bu görüşmelerine ilişkin olarak yaptıkları açıklamalar da kamu vicdanında makul bir yer bulmamaktadır.
Gazetecilerin sosyal medya kullanımları da etik ve profesyonel yaklaşımlarla çoğu zaman örtüşmemektedir.
Habercilik amacıyla kullandıklarını belirtenlerin önemli bir kısmına mensup oldukları yayın kuruluşları kısıtlama getirmekte ve gazetecinin elde ettiği bilgi ve belgenin ilk değerlendirme hakkının kendilerine ait olduğunu ve sosyal medya üzerinden bunu paylaşamayacaklarını ihtar etmektedirler. Haklılar da…
Gazetecinin kendi özel hayatındaki ilişkilerine dair sosyal medya kullanımı da farklı neticeler doğurmakta ve profesyonellikle bağdaşmayan ilişkilere girmelerine, etik kuralları çiğnemelerine yol açabilmektedir.
Söz gelimi son günlerde adlarını sıkça duyduğumuz gazetecilerin aranmakta olan kişilerle ilgili geçmişte attıkları övücü tweetler, bir araya geldiklerini gösteren mesajlar, fotoğraflar bu türden kabul edilemez meslek ihlalleri arasındadır.
Aracılıklar, parasal ilişkiler, etki ajanlığı gazetecinin işi değildir.
Kabullenilemez.
Bunlara ek olarak mesleki profesyonelliğin dışında işlerin kabulü de yine gazetecilikle bağdaşmaz.
Ekranların önünde olmak, sütunlarda yazmak ve mesleki faaliyetler nedeniyle ilişki kurulan kurum ve kuruluşlardan kişisel çıkar için “iş”ler almak gazetecilik faaliyeti değildir.
Gazeteci aç ve parasız kalsın diyen yok.
Gazeteci de emeğinin karşılığını alsın, bilgisi ve birikimi ile topluma hizmet etsin.
Ama şöyle de bir gerçek var, sözgelimi bir yazarlık okulu eğitimi için neden tercih edildiklerini, bunun için yeterli olup olmadıklarını ve en önemlisi aldıkları ücretin gerçekten bu iş için mi olduğunu biraz düşünüp tartsınlar…
Kimseyi yargısız infaz gibi bir amacımız olamaz.
Mesleki etik ve standartları yükseltmek gibi bir sorumluluğumuz var.
Çürümenin gazetecilik mesleğine yansıması halkın haber alma hakkının ihlalidir.
Gerçekleri öğrenmek temel insan hakkıdır.
Söz konusu ilişkiler gerçeklerin çarpıtılmasını da beraberinde getirir.
Kişilerle işimiz yok, derdimiz ve tasamız mesleğimiz içindir.
Bunlar kötü ve onaylayamayacağımız hallerdir.
Diğer çarpık ilişkilere girenlere dair neden söz etmiyorsunuz diyecekler çıkabilir, onlar da haklılar.
Ancak herkes kendi kapısının önünü süpürdüğünde sokaklar tertemiz olur. Burada kendi kapımızın önünü süpürmeye çalışıyoruz.