Girer ama çıkmaz...
Rusya Ukrayna’ya saldırma eğilimine girdiği andan itibaren yapılan değerlendirmelerin pek çoğu Rus ordusunun Kiev’e yirmidört saat içinde ulaşacağı ve Ukrayna’da bir uydu yönetim kurarak kontrolü ele alacağı yönünde idi…
Ukrayna Cumhurbaşkanı’nın önceki işinin komedyenlik olmasından, deneyimsizliğine, Rus ordusu karşısında direnme gücünün olmayacağına, Ukrayna ordusunun dağılacağına, Ukraynalıların ülkelerinden hızlıca ayrılacağına kadar pek çok olumsuz haber yorum hemen her ağız tarafından sarfediliyordu…
Ukrayna’nın Almanya Büyükelçisi, ülkesine silah ve mühimmat talep ettiğinde Alman makamlarından şu cevabı almışlardı: “Zaten birkaç saat içinde Rusya Kiev’i alacak, ne yapacaksınız silah ve cephaneyi…”
Rusya korkusu Batı da öylesine hakim idi ki, Almanya’nın krizin tırmanışa geçtiği ve savaşın ufukta belirdiği günlerde tavrı şu idi, hiçbir ülke tarafından Ukrayna’ya Alman menşeli silah verilmemesi, kendisi tarafından da beş bin kask gönderilmesi…
SWİFT konusunda da yine aynı pragmatik ve korkak tavır sürdürülüyordu…
Putin ise çok iyi eğitimli, poker suratlı, deneyimli, kararlı, kesinlikle tuttuğunu koparan bir lider gibi vasfediliyor ve bu özellikleri ile Zelensky’nin hiçbir şansının olmayacağı söyleniyordu…
Keza, Rusya’nın Ukrayna’ya girdiğinde çıkmayacağı da yine aynı çevrelerin pompaladığı bir korku idi…
Bu kadar söylenenden bir tek doğru çıktı: Ruslar girdiler, çıkmıyorlar ama çıkamadıkları için…
Yenilmez Rusya ve Poker Face Putin güzellemesi yapanların suratlarını görmek lazım, savaş nihayete erdiğinde… Yine aynı kanaati taşıyacaklar mı?
“Ukrayna Genelkurmay Başkanlığı, savaşa ilişkin son durumu ve gelişmeleri açıkladıkları bildiri yayınladı. Rus birliklerinden 5 bin 300 askerin hayatını kaybettiği, 29 uçak, 29 helikopter, 191 tank ile 816 zırhlı araç, 74 top ve 2 geminin imha edildiği ifade edildi.”
Hadi diyelim ki, bir kısmı abartı, doğru değil, infodemi her yerde olduğu gibi burdaki haberleri de malul hale getiriyor…
Ya internete düşen görüntülere ne diyeceğiz? Rusların ne için olduğunu bir türlü açıklamadıkları, alfabelerinde olmayan “Z” harfi ile işaretli savaş araçlarının kalıntılarını nereye koyacağız?
Ölmüş askerler, yanmış zırhlı araçlar, parçalanmış tanklar, düşürülmüş uçak ve helikopterlerle dönüş mümkün değil…
Hatırlanırsa savaşın ilk günü Putin Zelensky’nin telefonlarına bakmıyor, Kremlin sözcüsü “Not aldık, konuşma talebini” diye üstten bir tavırla aşağılamaya çalışıyordu…
Barış çağrılarına “Teslim olun, silahları verin” diyorlardı…
Savaş istedikleri gitmeyince, tanklarının benzini, askerlerinin erzakı bitince, gökten sihalar yetince süngüler düştü…
Barışı konuşmaya razı oldular…
Ukrayna biraz daha direnir, savaşı uzatırsa kesinlikle bilinmelidir ki Rusya Kırım’dan da vazgeçecek, tazminat ödemeyi de kabul edecektir.
Öyle “nükleer gücüm var, patlatırım bir tane” tehditleri ile de iş yürümez. Dünyada tek nükleer güç Rusya değil…
Putin de öyle “deneyimli, birikimli, poker suratlı, tuttuğunu koparır bir devlet adamı” değil…
Kötü bir diktatör.
Batı’nın pragmatizmini bilen, ilkesizliğini gören ve bu zaaflardan istifade ile saldırganlaşan bir kötü diktatör…
Ama her şeyin bir sonu var.
Tarih bu tür adamlarla dolu…
Sözün özü, batı ilkesiz ve güvenilmezdir. Hiçbir sözünde durmaz, ahde vefa etmez. İpleri ile kuyuya inilmez. Rusya ise yenilmez değildir…
Türkiye Ukrayna meselesini en doğru gören ve yıllardan beri Batının iki yüzlülüğünü dile getiren ülkedir.
Süreci çok iyi yönetmiştir. Yönetmeye de devam etmektedir.
AB’ye, ABD’ye ve Rusya’ya bel bağlanmayacağını çok önceden görüp ona göre tutum ve davranışlarını belirlemiştir.
Tarih bu günleri yazacak, bu günlerde siyasal sorumluluk üstlenenleri de kesinlikle hayırla yâd edecektir.
Ne diyor Abdülhak Molla, 150 yıl önceden: “Hazır ol cengi cidale, istiyorsan sulh ü salah…”
Savunma sanayiine yapılan yatırımlar, elde edilen sonuçlar bu gün dünyanın her yerinde barışı sağlamaktadır. Ülkemiz içinde bizleri de huzur ve güven içinde yaşatmaktadır.
Bu millete illa akıllı, deneyimli, uzak görüşlü, kararlı, sorumlu politikacı, liderlerden bahsedecek isek örneği dışarda değil içerde aramalıyız.
“Başkanlık sistemi bize ne sağladı?” derken, “Başka bir sistemde savunma ve güvenlik iklimini bizi bu denli rahat uyutacak şekilde sağlayabilir miydik?” sorusuna cevap vererek düşünmeliyiz…