"Göz renginden çok, güzel bir bakış kıymetli"
SuperHaber'den Safa Görkem Aktaş, ünlü sunucu Emre Buga ile samimi bir sohbet gerçekleştirdi. Uzun süre önemli televizyon kanallarında haber bülteni sunan, şimdi ise bir yemek programı ile ekranlarda boy gösteren Buga, yeni projelerini ve kariyer hedeflerini anlattı. Buga televizyon projeleri dışında, oyunculuk teklifleri de aldığını, ayrıca bir kitap hazırlığı içinde olduğunu da belirtti
Yıldız Teknik Üniversitesinde Elektronik ve Haberleşme Mühendisliğini bitiriyor. Ardından Galatasaray Üniversitesi Avrupa Birliği bölümünde yüksek lisans yapıyor. Sonrasında ise televizyonculuğa başlıyor. Daha 23 yaşında, Kanal D’de ana haber bülteni koltuğuna oturuyor. Disiplinlerarası bir eğitim almasının mesleğine katkısını, "Analitik düşünmeyi öğretti" diyerek tarif ediyor.
Bizler ekranlarda haber sunarken görmeye alışığız Emre Buga’yı. Şimdi ise bambaşka bir konsept olan ‘Emre Buga ile Bekar Mutfağı’ isimli program ile karşımızda.
Bu programı, kendisine bir borç, 20 yıldır yapmadığı bir iyilik olarak gördüğünü söyleyerek ekliyor;
‘’Dikkat edersen, programın adı 'Bekar Şef' değil. Burada bütün hataları, esprileri, fazla koyduğum malzemeleri bir araya getiriyorum. İyi vakit geçirelim, bunu güzel bir hale getirelim diye…’’
Ve kabul etmek lazım… Ekrana yakışan, ekranda olması gereken bir adam Emre Buga. Ekşi Sözlük’te sayfalarca yazı yazıldı hakkında. Bunların çoğu ise yakışıklılığı, ses tonu, duruşu ve ekrana ne kadar yakıştığı ile ilgili.
Ayrıca onu ünlü aktör Jim Carrey’e benzetenler de var. Fakat o, göz renginden çok, güzel bir bakışı daha kıymetli bulanlardan. Yani daha manevi bir güzellik anlayışı var.
‘’Hiç oyunculuk teklifi aldınız mı?’’ sorusuna ise;
‘’Evet aldım. Cesaret edemedim galiba. Sonra tam cesaret ettim bu sefer başka engellerle karşılaştım. Bir dönem çok korktum. Sonuçta bilmediğim bir şey ama yayıncılık dediğimiz şey hepsini kapsadığı için bundan korkmamam gerektiğini düşündüm. Ancak Türkiye’de benim yaş grubumda kendine bakan erkek oyuncu bulmakta zorlanılıyormuş. Ama tabii zorlanıyorlar diye de balıklama atlamaya hiç niyetim yok. Ancak, ''Asla olmaz'' da demiyorum. Her şey olabilir.’’ şeklinde cevap veriyor.
‘’HAYATIM BOYUNCA YAPMAK İSTEDİĞİM MESLEK BU DEĞİL’’
- Yıldız Teknik Üniversitesinde mühendislik eğitimi aldınız. Galatasaray Üniversitesinde Avrupa Birliği yüksek lisansı yaptınız. Fakat gazeteci olmayı tercih ettiniz. Çocukluk hayaliniz miydi?
Mühendisliği çok sevmedim ama matematiğe aşıktım. Ben ortaokuldayken lise öğrencilerine matematik dersi veriyordum. Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği belki de şu an en geçerli mesleklerden biri. Fakat ben daha ilk başladığım zaman, ''Hayatım boyunca yapmak istediğim meslek bu değil'' demiştim. Fakat, o sınavlardan o kadar yorulmuştum ki bir daha sınava girecek halim kalmamıştı. Sonra, üniversitenin ayarladığı teknik staj sayesinde televizyonla tanıştım.
- Mesleğe nasıl başladınız?
Stajı okul bulmuştu. Kabataş Erkek Lisesini 3. bitirmeme rağmen bir şekilde hoşlanmadığım mühendisliği 6 senede bitirdim. Aslında, okul da bana stajı zar zor buldu. Ben o konuda da çok istekli değildim. Stajı Show TV'de yaptım. O sırada rastgele, seslendirme yapan arkadaş olmadığı için ses kaydım alındı ve, ''Ne güzel, değişik bir ses'' denildi. Fakat sonra diğer seslendirmen geldi ve ben bir takım eksiklerim olduğunu, bu yüzden benden vazgeçtiklerini düşündüm. Sonra bir kurumda eğitim aldım. Şimdi de o eğitim aldığım kurumda öğretim görevlisiyim. Bu işlere girdikten sonra da, ''Bir alanda uzmanlaşmak gerekiyor'' dedim. İngilizce biliyordum, sonra Fransızca öğrendim. Galatasaray Üniversitesinde Avrupa Birliği yüksek lisansı yaptım. Çünkü, o dönemde en çok gündemde olan konu buydu.
- Disiplinlerarası bir eğitim almak nasıl bir katkı sağladı?
Matematiği sevmenin illa mühendis olmak anlamına gelmediğini öğrendim. Fakat eğitim aldığım yerden, ister istemez analitik düşünmeyi öğrendim. Bu da benim, programcılığıma ve dakikalar içerisinde çözüm üretme yeteneğime katkı sağladı. Sosyal bilimler üzerine yüksek lisans yapmamın sebebi, o dönemde en çok gündemde olan konuda uzmanlaşabilmek içindi. Çok da işime yaradı.
‘’YAPTIĞIM HER İŞTE, ZEVK ALDIĞIM SÜRECE BULUNMAYI TERCİH ETTİM’’
‘’23 YAŞIMDA KANAL D GİBİ BİR KANALDA ANA HABER SUNDUM’’
- Paris, Londra ve Brüksel’de, uluslararası pek çok kurumda araştırmalar yaptığınızı okudum. Ayrıca haber spikerliği de yaptınız ve pek çok program hazırlayıp sundunuz. Şimdi, ‘Emre Buga ile Bekar Mutfağı’yla karşımızdasınız. Nereden aklınıza geldi böyle bir program yapmak? Önceden planlanmış bir şey miydi?
Hayır, hiç böyle bir plan yoktu. Yemek yapmayı hep severdim fakat günün birinde yemek programı yapacağım aklıma hiç gelmezdi. Bir dönem İspanya'da yaşadım. Ve oraya, ne yapacağımı hiç bilmeden gittim. Kendimi bir anda çarşı pazarın içinde buldum. En iyi sebzeleri nerede bulabilirim acaba diye bir çevre edindim. Her öğün için gittiğim yerde, siparişimi verip beklerken kendimi bir anda şeflerle yemek yaparken buldum. Bütün sebzeleri ve baharatları incelemeye başladım. Ekledim, çıkardım, arkadaşlarıma tattırdım ve beğenildi. Sonra, onlar özel günlerinde bana bunları yaptırmaya başlayınca ben de, ''Galiba bunlar güzel oluyor'' dedim. Türkiye'ye döndüğüm zaman, ''YouTube'da böyle bir şey yapabilir miyim acaba'' diye düşüp, bir arkadaşımın yardımıyla, ev ortamında bir video çektik. Hemen yayınlamadım. Aklımda böyle bir proje yoktu. 6 ay sonra ise o çektiğimiz videoyu yayınladım. 'Bekar Mutfağı' projesi böyle başlamış oldu.
- Şu anda istediğiniz noktada olduğunuza inanıyor musunuz?
Hiçbir zaman bunu kimse bilemez. Yani ben 23 yaşımda Kanal D gibi bir kanalda ana haber sundum. Bu, benim kafamdaki birtakım şeyleri değiştirdi. Ben o dönemde, daha 23 yaşımda yapabileceğimin en iyisini yapabileceğime inandım. Benden çok da başkaları inandı. Yaptığım her işte zevk aldığım sürece bulunmayı tercih ettim. O yüzden, haberde de yapabileceğimin en iyisini yaptım ve bu yüzden ara verdim demiyorum. Deniyorum, keyif alıyorum, ekranda kahkaha atabilmenin ve gülümseyebilmenin ne kadar güzel bir şey olduğunu keşfediyorum.
‘’ŞU AN YAPTIĞIM ŞEYİ BİR İŞ OLARAK DEĞİL, KENDİME BİR BORÇ, 20 YILDIR YAPMADIĞIM BİR İYİLİK OLARAK GÖRÜYORUM’’
- Tabii bunu haber sunarken yapamıyorsunuz...
Elbette... Yani hep açıyoruz, üzüntülü haberler, yolunda gitmeyen durumlar... Yani ben şu anda yaptığım şeyi bir iş olarak değil, kendime bir borç, 20 yıldır yapmadığım bir iyilik olarak görüyorum. Dikkat edersen, programın adı 'Bekar Şef' değil. Burada bütün hataları, esprileri, fazla koyduğum malzemeleri bir araya getiriyorum. İyi vakit geçirelim, bunu güzel bir hale getirelim diye…
- Ana haberleri sunduğunuz dönemde vermiş olduğunuz bir röportajda, ‘’Ana haberi bırakmadım, ‘bırak’ derseler de benden vazgeçmişlerdir artık’’ dediniz. Peki şu dönemde, ana haber spikerliği konusunda sizden vazgeçildiğini düşünüyor musunuz? Yoksa teklifler var mı?
Hayır, ben bunu daha önce de söylemiştim. Bana yine teklifler geldi ana akım medya gruplarından. Fakat, haberde yorulduğunuzu hissetmiyorsunuz. O dönem ben, yorulduğumu hissettim ve 1,5-2 yıl kadar yurt dışında yaşadım. Biraz dinlenmek istedim. Hiçbir şey yapmak istemedim. O dönemde bana pek çok teklif geldi. Bu program başladıktan sonra da. Fakat ben, o süreyi kendime yapabileceğim bir iyilik olarak değerlendirmek istedim. Yani ne ben vazgeçtim, ne de onlar vazgeçti. İleride ne olacağı hiç belli olmaz. Burada da yaptığım iş haberden çok farklı değil. Bilgi veriyorum sonuçta.
- ‘Bekar Mutfağı’nda programa gelecek konukları bizzat kendiniz mi belirleyip arıyorsunuz?
Çoğunu kendim yapıyorum. Fakat şimdi, gelmek isteyen konuklar beni aramaya başladı. O yüzden çok memnun oluyorum. Onların hiçbiri benim için bir yük olmuyor. Çoğu benim tanıdığım eski arkadaşlarım oldukları için bir problem de olmuyor. Özellikle oyuncuları konuk almayı çok istiyorum fakat onların set programları genellikle uymadığı için pek mümkün olmuyor. Tabii ünlü konuk bulmak konusunda şartlar biraz daha zor oluyor. Tek başıma çeksem programı her şey daha rahat olur tabii.
‘’GÖZ RENGİNDEN ÇOK GÜZEL BİR BAKIŞI DAHA KIYMETLİ BULANLARDANIM’’
- Biz sizi televizyon ekranlarından tanıyoruz. Bunun dışında, bir yerlerde yazmayı düşünüyor musunuz?
Büyük ihtimalle 'Bekar Mutfağı'nın bir kitabı çıkacak. Bir yayınevinden öyle bir teklif aldım. Ama tabii öncelik televizyon programı ve internette yaptığımız yayınlar. Bir gazetede günlük bir şeyler yazmak yorucu. Siyaset hakkında bir şeyler yazmayı zaten düşünmüyorum. İhtiyaç da duymuyorum. Yemek tariflerini de zaten sosyal medyada paylaşıyorum. Bunun bir de yazılı basında olmasına gerek yok diye düşünüyorum. Belki aylık çıkan bir dergi olabilir. Günlük bir gazetede her gün yazmaya vakit yok. Ayrıca, dediğim gibi yorucu. Bir şeyleri yavaş yavaş yapmak daha keyifli. Normalde bu programı da, ''Haftada 2 gün yapalım'' dediler ancak ben istemedim. Koştura koştura gitmenin bir manası da yok.
- Ekşi Sözlük’te yakışıklılığınız üzerine sayfalarca yazı yazıldı… Bir de Jim Carrey’e benzetenler var sizi…
Valla ben seyrediyorum ama hiç onların dediği gibi görmüyorum kendimi. Yazmaya cesaret edenler böyle görüyor olabilir. Belki çoğunluk öyle görmüyordur. Jim Carrey'nin şimdiki haline benzemiyorumdur umarım. (gülüyor) Beğenilmek, iltifat almak çok güzel bir şey ama güzellik ve yakışıklılık kavramlarına girdiğimiz zaman onun bir sınırı yok. Kıstaslarla ilerlediğimiz zaman mutlaka biri sizden öne geçebilir. Yeni jenerasyonda da çok yakışıklı erkekler, güzel kızlar var. Benim için, o kadar uğraştan, iş yaşamından ve sosyal yaşantıdan sonra iltifatlar tabii ki insanın gururunu okşuyor. Fakat dış görünüşten daha fazlasının değerlendirilmesi gerekiyor. Ben, göz renginden çok, güzel bir bakışı daha kıymetli bulanlardanım. Belki de, yaş ilerledikçe güzellik kavramını farklı değerlendiriyorum.
- Oyunculuk teklifi aldınız mı hiç?
Evet aldım. Cesaret edemedim galiba. Sonra tam cesaret ettim bu sefer başka engellerle karşılaştım. Bir dönem çok korktum ama. Sonuçta bilmediğim bir şey ama yayıncılık dediğimiz iş hepsini kapsadığı için bundan korkmamam gerektiğini düşündüm. Ancak Türkiye’de benim yaş grubumda kendisine bakan erkek oyuncu bulmakta zorlanılıyormuş. Ama tabii zorlanıyorlar diye de balıklama atlamaya hiç niyetim yok. Ancak, ''Asla olmaz'' da demiyorum. Her şey olabilir.
Röportaj: Safa Görkem Aktaş
Görsel Yönetmen: Merve Şanlı