Gülen "Büyük bir suikast haberi duyacaksınız" dedi
Yeni Şafak yazarı Tamer Korkmaz, Cumhuriyet Gazetesi'nin Uğur Mumcu suikastine ilişkin haberindeki “Mumcu cinayetini işleyen Tevhid Selam Kudüs Ordusu Terör Örgütü’nün arkasındaki güçler halen ortaya çıkarılamadı…” sözüne itiraz etti. Gözden kaçırılan delilleri hatırlatan ve Gladyo'yu işaret eden. Korkmaz, bir zamanlar yakınında bulunduğu ve Locaefendi olarak isimlendirdiği Fetullah Gülen'in Mumcu suikastinden bir hafta önce "Büyük bir suikast haberi duyacaksınız" dediğini yazdı...
Yeni Şafak yazarı Tamer Korkmaz bugünkü yazısında Uğur Mumcu suikastinin 26. yıldönümü sebebi ile Cumhuriyet Gazetesi'nin "Devlet Çözemedi: Tuğlanın Altında Kalan Adalet” başlıklı haberine itiraz etti.
Yazısını "Her yıldönümünde, o konforlu yalana devam…" başlığını uygun gören Korkmaz gazetedeki “26 yıl önce aracına konulan bombanın patlatılmasıyla katledilen gazetemiz yazarı Uğur Mumcu cinayetini işleyen Tevhid Selam Kudüs Ordusu Terör Örgütü’nün arkasındaki güçler halen ortaya çıkarılamadı…” ifadesinin yalan olduğunu vurguluyor. Ve "Yalan’ın sürekli tekrarlanması da, derin hesaba dâhil bir “Psikolojik Harekât Görevi”dir!" diyor.
Tevhid Selam Kudüs Ordusu diye bir örgütün hiçbir zaman olmadığının altını çizen Korkmaz hiç olmayan bir örgütün ismi tekrarlanarak asıl katillerin gizlendiğini belirtiyor.
Suikast sonrası resmi açıklamalarla tanık ifadeleri arasındaki çelişkilere dikkat çeken Korkmaz suikastin faili olarak ise 'Laikçi Faşist Gladyo'yu işaret ediyor.
Ve 26 yıl öncesine ait iki duyumunu aktarıyor. Bu duyumların ikisi de aynı güne ilişkin.
Başrolde korkmazın 'Fetullah Locaefendi' diye hitap ettiği Gülen var.
Korkman henüz Mumcu suikasti yaşanmadan bir hafta önce gerçekleşen Gülen'in sohbette yaptığı konuşmayı şöyle özetliyor...
"Fetullah Locaefendi; Uğur Mumcu cinayetinden tam bir hafta öncesinde (17 Ocak 1993’te) İzmir’de Bozyaka Yurdu’ndaki “dar dairedeki” sohbetinde “Devlet kademelerine öyle bir nüfuz ediyoruz ki, bizi jiletle kazısalar bile yok edemeyecekler!” diyerek (daha o tarihte) çok iddialı bir şekilde konuşuyordu!
1995 yılında Fetullahçılardan kopan ve sonraki yıllarda Paralel Yapı üyesi polislerin hedefi haline gelen bir doktorun anlattığına göre; Fetullah Gülen aynı sohbette -isim vermeden- “Çok yakında büyük bir suikast haberi duyacaksınız. Üzerinde senelerce konuşulacak bir suikast…” diyordu!"
Ve Korkmaz bir de hatırlatma yapıyor Cumhuriyet'in ipine sarıldığı "Tevhid Selam Örgütü"ne ilişkin:
"FETÖ’nün, Emniyet ve Yargı’daki elemanlarıyla giriştiği 17 ve 25 Aralık 2013’teki darbe girişiminde hayali “Tevhid-Selam terör örgütü” yalanının “nasıl bir kere daha güncellendiğini” de hatırlayalım!"
İşte Tamer Korkmaz'ın "Her yıldönümünde, o konforlu yalana devam…" başlıklı yazısı...
Dün, Uğur Mumcu’nun katledilişinin yirmi altıncı yıldönümüydü: Bir kere daha gördük ki; merhum Mumcu’nun gazetesi Cumhuriyet’in, suikastın derin gerçeği ile yüzleşmeye hiç niyeti yok.
Bu gidişle de, asla olmayacak gibi görünüyor.
Mesela, 24 Ocak 2019 tarihli Cumhuriyet’in dokuzuncu sayfasında yer alan “Devlet Çözemedi: Tuğlanın Altında Kalan Adalet” başlıklı yazının ilk cümlesi şöyleydi:
“26 yıl önce aracına konulan bombanın patlatılmasıyla katledilen gazetemiz yazarı Uğur Mumcu cinayetini işleyen Tevhid Selam Kudüs Ordusu Terör Örgütü’nün arkasındaki güçler halen ortaya çıkarılamadı…”
*
Sam Amca’sının Cumhuriyet gazetesi, senelerdir işbu kuyruklu yalanı tekrarlamayı pek seviyor.
Cumhuriyet’e hangi yönetim gelirse gelsin; bu Devasa Yalan, gazetenin sütunlarında sahne almaya devam ediyor.
Çünkü, bu pek kullanışlı bir yalandır. Fevkalade konforlu bir optik çarpıtmadır. Dahası, bu Kuyruklu Yalan’ın sürekli tekrarlanması da, derin hesaba dâhil bir “Psikolojik Harekât Görevi”dir!
Laikçi Düzenbazlar, istedikleri kadar “İslamcılar yaptı” desinler veya “Uğur Mumcu’yu, Tevhid Selam Kudüs Ordusu örgütü öldürdü” yalanını “tedavülde tutsunlar” hakikat asla değişmiyor: Aslında, nedir?
“Tevhid Selam” yahut “Kudüs Ordusu” diye bir terör örgütü hiç olmadı!
Tümüyle uydurma, HAYALİ bir örgütten/terör örgütünden biteviye söz edilerek; Mumcu’nun hakiki katilleri gizlendi.
“Tetikçilerin kimler olduğu” hususunda hedef şaşırtıldığı gibi; suikastın arkasındaki Güç Odağı’nın da üzeri itina ile örtüldü!
Yani, nedir? Uğur Mumcu suikastının arkasında ABD’ye eklemlenmiş Türkiye’deki Gladyo vardır.
Cinayetin kasten “Hayali İslami örgütün; İslamcı gençlerin; İran destekli İslamcıların vesaire” üzerine yıkılması, işte bu derin hakikatin üzerinin örtülmesi içindir.
24 Ocak 1993’den bu yana -özellikle de 6 Mayıs 2000’deki ‘Umut Operasyonu’ ile birlikte kamuoyuna “Mumcu’nun Katilleri” diye sunulmuş olan isimlerin suikast ile uzaktan yakından hiçbir alakaları yoktur.
Yirmiye yakın masum insan; uydurulan suçlarla, seri iftiralarla, dehşetli işkenceler ve ölüm tehditleri eşliğinde senelerce mahpuslarda çürütüldü!
“Laiklik ve Atatürkçülük” adına yapıldı, bütün bunlar…
İşbu zulmü icra eden Türkiye’deki Laikçi Faşist Gladyo’dur!
UZAKTAN KUMANDA
İçerideki Gladyo’nun görevli tetikçileri, Uğur Mumcu’nun bomba yerleştirdikleri aracını “uzaktan kumanda” ile patlattılar. Laikçi-Resmi Tezi berhava eden bu gerçek de yirmi altı yıldır hasıraltı ediliyor!
Örneğin, Güldal Mumcu’nun yazdığı “İçimden Geçen Zaman” adlı kitap, Resmi Tezi yerle bir eden bölümler içeriyor. Merhum Mumcu’nun eşi Güldal Hanım, Sevinç ve Erdal İnönü ile konuşmalarından söz ettiği bölümde şunları yazmıştır:
“Arabaya konan bombanın; Uğur arabaya bindikten sonra mı, yoksa binmeden hemen önce uzaktan kumanda ile mi patlatıldığı hususu üzerinde duruldu.
Ben binmemiş olabileceğini, kontak anahtarının dışarıda, gözümün önünde, yerde bulunduğunu…
Patlama anında yoldan oğluyla birlikte geçen beyaz Murat marka arabanın sürücüsünün de Uğur’u dışarıda gördüğünü söylediğini ancak daha sonra ‘Hatırlamıyorum’ dediğini…
Uğur’un vücudunun üst kısmının başının sağlam olduğunu, hatta gözlüğünün gözünde olduğunu, eğer arabada olsaydı paramparça olacağını söyledim…
Erdal İnönü ise tersinin de mümkün olduğunu, yani patlamanın Uğur arabaya bindikten sonrasında gerçekleşmiş olabileceğini söyledi. (…)
Ben, Uğur’un arabasına binmeden önce, aracın uzaktan kumanda ile patlatıldığını düşünüyordum. Bomba raporunun yetersiz bulduğumu söyledim…”
(Sayfa: 66, um:ag, Kasım 2012)
PÜF NOKTASI
Bu satırlar “hedef şaşırtmaya” ayarlı resmi tezi seslendiren Erdal İnönü’nün değil; Güldal Hanım’ın söylediklerinin isabetli/doğru olduğunu gösteriyor.
Yani? Bomba, Mumcu, “aracına binip kontağı çevirdiğinde” değil; “tam aracına binmek üzere iken duvar ile aracının arasında iken uzaktan kumanda ile patlatılmıştır!”
-Bu husus, neden çok önemlidir?
Çünkü: Bombanın uzaktan kumanda yöntemi ile patlatıldığı ortaya çıktığı taktirde; cinayetle ilgili ilk andan itibaren anlatılan resmi teze dayalı şu bildik Laikçi, Gladyo’cu hikayelerin alayı çöpe gidecekti!
SUİKASTTAN BİR HAFTA EVVEL…
Fetullah Locaefendi; Uğur Mumcu cinayetinden tam bir hafta öncesinde (17 Ocak 1993’te) İzmir’de Bozyaka Yurdu’ndaki “dar dairedeki” sohbetinde “Devlet kademelerine öyle bir nüfuz ediyoruz ki, bizi jiletle kazısalar bile yok edemeyecekler!” diyerek (daha o tarihte) çok iddialı bir şekilde konuşuyordu!
1995 yılında Fetullahçılardan kopan ve sonraki yıllarda Paralel Yapı üyesi polislerin hedefi haline gelen bir doktorun anlattığına göre; Fetullah Gülen aynı sohbette -isim vermeden- “Çok yakında büyük bir suikast haberi duyacaksınız. Üzerinde senelerce konuşulacak bir suikast…” diyordu!
*
FETÖ’nün, Emniyet ve Yargı’daki elemanlarıyla giriştiği 17 ve 25 Aralık 2013’teki darbe girişiminde hayali “Tevhid-Selam terör örgütü” yalanının “nasıl bir kere daha güncellendiğini” de hatırlayalım!