Haberciler ve bilgi karmaşası içinde terör haberleri

Prof. Dr. B. Zakir Avşar

Prof. Dr. B. Zakir Avşar

Bir süreden beri Türkiye Diyarbakır Sur, Şırnak Cizre, Silopi gibi bölgelerde gerçekleştirilen terör örgütüne karşı güvenlik operasyonlarına kilitlenmiş vaziyette.
Bölgede devam eden bu faaliyetlere ilişkin haberlerle ilgili olanlar, elbette ki sadece Türkiye ile sınırlı değil…
Güvenlik ve huzur temini çabaları dünyanın pek çok yerinde konu değişik bağlamlarda haber ve yorumlara konu oluyor.
Konu, Türkiye’ye karşı artık gizliliği de kalmayan açık bir tutumla PKK adını taşıyan yapıya değilse bile onun Suriye’deki hali olan PYD’ye yönelik ittifak, destek, yardım, sempati haleleri ile adeta özenle beslenen, büyütülen bir başka çerçeve içinde de sıcaklığını artırmaya devam ediyor.
Operasyonlarda görülüyor ki, PKK militanlarının kullandığı her silah, patlayıcı mühimmat neredeyse müttefiklerimizce PYD’ye aktarılanlardan.
Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan, Hükümetin temsilcileri, MHP Muhalefeti sorunun nerelere taşınmak istendiğinin farkında. Müttefiklerimiz ile terör örgütünün girmiş oldukları bu tehlikeli flörtü de görüyor ve ona göre içte ve dışta tedbirli bir yaklaşım sergiliyorlar.
Kamuoyu CHP’den de benzer bir uyanıklık içinde olmasını bekliyor, ancak onlar birbirleri ile uğraşmaktan bu konulara vakit bulamıyorlar; PKK’nın ekmeğine yağ sürer yanlışlıklarını tekerrür ettirir durumda devam için de ısrarlı görünüyorlar…
Tüm bu iklim içinde PKK terör örgütü ve siyasetteki uzantılarınca güvenlik ve kamu düzeninin sağlanmasını temin için yapılan çalışmaları itibarsızlaştırmak ve dünya kamuoyunda terörle mücadele kapsamının dışında algılanmasını temin etmek maksatlı pek çok yalan bilgi ve haberin yayılması çok ustalıkla gerçekleştiriliyor.
Her seferinde bu türden haberlere karşı medyanın daha sağduyulu olması gerektiğini anlatıyorum, yazıyorum.
Sıcak çatışmanın olduğu bölgelerle canını hiçe sayarak orada bulunan insanların huzuru için çalışan güvenlik güçlerinin morallerini bozucu davranmak, onların gösterdiği üstün çabayı, sivillerin, masum ve silahsız insanların en ufak bir kayba uğramadan sorunun çözümü yolundaki hassasiyetlerini görmezden gelmek hiç de kabullenilir bir tutum ve davranış değildir.
Cizre’deki bodrum katında ambulans bekleyen yaralılar yalanı günlerde iç ve dış kamuoyunun gündemine getirildi. Oraya sürekli ambulanslar sevk edildi. Bu esnada hem iddia edilen yaralıları almaya giden ambulanslardaki sağlık görevlilerine, hem o yaralı ve silahsız sivil olduğu iddia edilen insanları hastanelere nakletmek için hazır durumda olan güvenlik görevlilerine sürekli olarak silahlı saldırılar oldu, bu saldırılarda çok sayıda asker, polis güvenlik görevlisi hayatını kaybetti veya yaralandı…
Ancak, yalan haber sarmalı her gün biraz daha pekiştirildi. Sürekli tekrar ediliyor olması bir gerçeklik algısı yarattı. Oysaki yaralı, kan kaybettiği iddia edilen insanların, ambülansa ihtiyacı olduğu ifade edilen kitlenin aradan geçen onca gün içinde zaten tamamıyla kan kaybından veya yaralarının ağırlığından hayatlarını kaybetmeleri gerekmez mi?
Bu nasıl bir acil durum, yaralı, kan kaybetme halidir ki, iç ve dış kamuoyuna iki aya yakın süren bir şantaj vasıtası olarak sürdürülebilsin?
Gazetecinin soruşturulması gazetecilik imkânları dâhilinde olan hadiselere ilişkin tüm mekanizmaları kullanıp doğruları tespit ile haber sunma mecburiyeti vardır. Gazetecilik imkânları ile doğru olup olmadığını bulgulamak mümkün olan bir konuya, örgütle açıkça bağlantılı kişi ve merkezlerin yönlendirmeleri ile bakarak haber ve yorum yapmak, sürdürülen kamu düzeni sağlama çabalarına sekte vurabilir.
Gazeteciler, haberciler bir taraftan kamunun haber alma hakkını ifa ile yükümlüdürler, diğer yandan da bunun doğruluğunu temin ile.
Sur’dan, Cizre’den her gün evinden, işyerinden ayrılarak başka yerlere göç eden garibanlar; orada her şey güllük gülistanlık olduğu için mi kaçıyorlar?

Diğer Yazıları