Hanut çetesinde iç savaş

İzzet Çapa

İzzet Çapa

Birkaç gündür İstanbul’da yoktum. Biraz hava, azıcık da kadraj değişimi için kendimi yurt dışına attım. Mamafih, dedikodular ve dedikoducular orada da peşimi bırakmadı.

Hürriyet’teki hanut kazanı hala bütün süratiyle fokurdamaya devam ediyormuş efendim.

Malumunuz magazinde en son Gökhan Kimsesizcan’ın kellesi gitti. Vaziyet o kadar hazinmiş ki; Kimsesizcan, insan kaynakları ile görüşmek için binaya çağrıldığında giriş kartı turnikeyi açmamış.

Yapılan bu çirkin hareket karşısında, apışıp kalmış bizimki binanın kapısında.

Neyse lafı uzatmayalım!

Müfettişler, insan kaynakları departmanının yöneticileri ve Kimsesizcan oturmuşlar tazminat pazarlığına.

Fakat beş yılı aşkın bir süredir Kelebek’te ikinci sayfayı yapan Kimsesizcan’ın tazminatı 60 bin TL olarak hesaplanınca bizimki küplere binmiş. “Ama bu bana haksızlık, editör Büşra’ya bile 70 verdiniz. Benim kabahatim ne?” deyince; müfettişler başlamış vaziyeti anlatmaya: ”Gökhan Bey, siz Hürriyet’te çalışırken bir yandan da başka bir şirket adına iş yapıp, fatura kestiniz. Bu bizim kurumsal prensiplerimize aykırı. Bu yüzden tazminatınız en düşük seviyeden hesaplandı.”

Gökhan öfkeden deliye dönmüş ve şöyle cevap vermiş: “Ben burada çalışmaya başladığımda kardeşim Ayhan’ın ABD’de bir fotoğraf stüdyosu olduğunu ve arada onunla ortak işler yapabileceğimizi insan kaynaklarına anlatmıştım. Hatta o günlerde bu konuyu bizzat Vuslat Hanım’ın kendisine izah etmiştim. Dolayısıyla beni bu yüzden suçlamanız, haksızlık olur.”

Bu cevap üzerine müfettişler, önlerindeki ‘Kırmızı kaplı’ dosyanın sayfalarını açıp teker teker değişik zamanlarda Kimsesizcan’ın köşesinde yayınlanan PR haberlerini ortaya sermişler.

Fakat bizimki de toplantıya eli boş gelmemiş.

Aynı anda o da bir dosya koymuş masadakilerin önüne: “Bakın bunlar, Hürriyet’in magazin müdürü Selim Akçin’e attığım uyarı mailleridir. Ben ne zaman izne çıksam Selim ve şürekası, benim köşemi eşlerinin, dostlarının PR bülteni haline getirdiler.

İşte bu mailler, geriye dönük beş yıl içinde ona bu konudaki sıkıntılarımı anlattığım ve uyardığım maillerdir.

Eğer benim köşemde PR haberleri çıktıysa bunun sorumlusu ben değil, bizzat Hürriyet’in magazin müdürüdür!”

Gökhan’ın bu çıkışından sonra odaya ağır bir sessizlik çökmüş. Görünen o ki bu durumda hanutta belgeleriyle bütün yollar Selim Akçin’e çıkmakta.

Anlayacağınız yıllardır aynı makamda terennüm eden saz arkadaşları birbirini ihbar etmeye başlamış.

Zaten o yüzden yazıya ‘Hanut çetesinde iç savaş’ başlığını attım.

Gel de büyük resme bakıp, Mevlana’nın o sözünü anma; “Köpeklerin kardeşliği aralarına kemik atılana kadardır...”

Peki ben tüm bunları nereden öğreniyorum?

İki kişinin bildiği hiçbir zaman sır değildir. Hele ki medyada hiç!

Ekran_Resmi_2017-08-09_13.30.04

Ya Doğan Grubu boş duruyor mu?

Onlar da bana cevap vermek, eğer yalan yanlış şeyler söylüyorsam doğrusunu anlatmak, yok haklıysam vaziyetin gereğini yapmak yerine bel altı vuruyorlar.

Koskoca Hilton’un dibindeki danışmanlığını yaptığım küçücük mekanın sesini saat 22.00’da şikayet etmeler mi istersiniz...

Sabahın altısında gönderilen tehdide varan nitelikte mesajlar mı?

Aracılar vasıtasıyla aba altından sopa göstermeler mi istersiniz...

Çirkinliğin, entrikanın bini bir para.

Peki ben durur muyum?

Döner miyim bildiğim yoldan?

Asla!

Yazılarım bazılarına çok sert gelebilir ama meramım onlar gibi bel altı vurmak olsa sülalelerini karıştıracak malzeme var heybemde, emin olun.

Aslında niyetlerinin farkındayım. Amaçları, onlarca insanın ekmek yediği o işletmeyi kapattırıp, Hilton’un manzarasını genişletmek.

Merak eden, işin perde arkasındaki gizli ajandayı Doğan Grubu’nun ‘gizli kasalarından’ Erol Çamur’a sorsun.

Erol Bey de olur da olayı anlatmaya cüret edebilirse, küçük patroniçesinin benden onun vasıtasıyla ne rica ettiğini ve büyük patroniçenin telefonda beni azarlamaya kalkıştığında neler yaşandığını anlatsın; tabii yüreği yeterse!

Aslına bakarsınız ilk günden beri niyetim aynı.

Benim tek derdim var. O da Hürriyet’teki hanutçular, üçkağıtçılar ve sahtekarlar.

Onlar kendi içlerindeki pisliği temizlemek yerine etrafa sataşmaya devam ettikleri müddetçe ben de bu yolda yürümeye devam edeceğim.

Arz ederim...

Diğer Yazıları