Hayatın matematiği...
Hiçbir şeyin tesadüf olmadığına inanlardanım. Bir süredir biri var. Gözlemlediğim biri. Bir nedenle hayat karşıma çıkarmış olmalı. Evren benimle konuşuyordu. Almam gereken bir mesaj vardı. “Haberciyi öldürme, mesajı al” derler, belki duymuşsunuzdur.
İnsan kolay öğrenemiyor dersleri. Hayata dair fikrim, dersi derste dinleyip öğrenmedikçe evde ödev yapmaya, dersi tekrar etmeye mecbur kaldığımız. Dersi geçene kadar sürüyor tekrarlar, hiç şaşmıyor. Hayat dönüp dönüp tekrar soruyor.
Mana arayışımda öğrendim ki cevaplar kolay, zor olan sorular.
İşte bu gözlemci olduğum kişiyle benim mantığım neredeyse 180 derece farklı işliyordu. Bu yüzden tahammül etmem, sabır göstermem zordu. Daha önce benzerleriyle karşılaşmıştım ama bu kez karşıma çıkan ders çok daha şiddetliydi.
İyi niyetini görüyordum ama ifade etmekte güçlük çektiğinin de farkındaydım.
Her şeyi aşırı düşünüyordu. Öyle ki düşüncede aşırıya kaçmaktan detaylara boğuluyor, büyük resmi kaçırıyordu. Asıl düşünce suçu bu olmalı, deyip gülüyordum içimden.
Hayatındaki dinamikleri değiştirecek en ufacık şeye bile tahammülü yoktu.
Oysa hayatla böyle pazarlıklar yapılamaz. Hayat değişir. Değişirken de senden müsaade almaz. Seni ve tüm dinamikleri değiştirir. Hiçbir şey olmazsa zamana yenilir ve yaşlanırsın, o eski senden eser kalmaz. Dost bildiğinle küser, düşmanım dediğinle dost olursun. Hayat değişir. İnanlar değişir. Aynı yoldan yürüyenler değişir. Yollar değişir.
Bütün bu gözlemler beni çok basit bir yere götürdü. O kadar basit bir şey buldum ki… Ama bulduğum benim için büyük bir hazine…
Her birimiz hayata bir matematik işlemiyle geliyoruz. Yaşamımızın formülü de denebilir buna.
Bunu bir problem olarak kabul edersek problemdir ama bir matematik işlemi gibi görürsek daha iyi hissederiz. Problemi çözmek değil, işlemin sonucunu bulmak olmalı amaç.
Bunun için işlemdeki her bir rakamı ve simgeyi olduğu gibi kabul etmek zorundayız.
Yok saydığımız her bir unsur, varmamız gereken sonucu bizden uzaklaştırıyor. Yok saydığımız bizim duygularımız (korku, öfke, acı, kırgınlık, hayal kırıklığı, arzu, vb.), travmalarımız, ailemiz, eşimiz, işimiz, patronumuz, meslektaşımız, azılı rakibimiz ve hayatımızdaki diğer önemli insanlar olabilir. Sonuca ulaşmanın tek yolu her rakamı olduğu gibi kabul etmek.
Kabulden sonra öncelik geliyor. Matematik soruları çözülürken işlem önceliği/sırası vardır. Bu takip edilmezse yanlış sonuca varılır.
Habercim, hayatındaki unsurları kabul etmediği gibi neyin öncelikli olduğunu da bilmiyordu.
İşte kendimce büyük keşfim bu: Sana verilen tüm rakamları kabul et ve öncelik sırasına göre işlemi yap; sonuca git.
Hayatın matematiği bu kadar kolaymış işte!
Ancak kimsenin sorusu diğeriyle eşit değil, bunu da kabul edelim.
Bazılarımıza daha kolay, bazılarımıza daha karmaşık ve zor sorular denk gelmiş olabilir.
Sonuçta dünya okulundayız ve bir gün hepimiz mezun olacağız, ister sorunun cevabını bulalım ister bulmayalım.
Mesajı aldım, şimdi haberciyi serbest bırakıyorum.
Matematikte hiç iyi olmayan, basit bir toplama işlemini bile parmaklarıyla sayarak yapan birinin bu yazıyı yazması da manidar.