Hayrettin Karaman işin özüne değindi: Bu ülkede Müslümanları sevmeyenler var
Nüfus Hizmetleri Kanunu’nda değişiklik yapan kanun tasarısı ile büyük bir devrime imza atılarak din görevlilerine evlendirme yetkisi veriliyor.
Bu uygulama kamuoyunda şimdiden tartışmalara neden oldu. "Laik" hassasiyeti olan kesimler uygulama ile "şeriat geleceği" endişesine kapıldı.
Hatta, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, müftülere nikah kıyma yetkisinin verilmesinin bölünmeye yol açacağını bile ileri sürdü!
Bu endişelere bugün Yeni Şafak'taki köşesinde yanıt veren İslâm Hukuku Profesörü Hayrettin Karaman, uygulamanın laikliğe aykırı olmadığını anlattı.
Karaman, din görevlilerine evlendirme yetkisi verilmesine karşı çıkılmasının arkasında yatan zihniyeti ise; "Bu ülkede Müslümanları sevmeyenler var" diyerek özetledi.
İşte o köşe yazısı;
- Müftülere nikah yetkisi
Meclis’e sunulan bir kanun tasarısı ile Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 22. maddesindeki “evlendirme yetkisi bulunan görevliler” arasına il ve ilçe müftüleri de eklenmek isteniyor. Bu maddenin gerekçesi de şöyle: “Vatandaşlarımızın evlenme işlemlerini kolaylaştırmak ve daha kolay ve seri bir şekilde hizmet almalarını sağlamak…”.
Bu konu yıllardan beri gündeme geliyor, tartışılıyor, lehinde ve aleyhinde yazanlar ve konuşanların haddi hesabı yok.
Gerekçede “kolaylık, izdihamı ve beklemeyi önleme” varsa da öteden beri bunun ötesinde bazı sebeplerin ve gerekçelerin bulunduğunu biliyoruz.
Bu sebeplerden biri Müslümanların dini hassasiyetleriyle ilgilidir.
İslam hukukunda evlilik akdi ibadet ve kutsal değildir, ancak Müslümanın her davranışı gibi evlilik akdi ile ilgili de dinin kuralları vardır, bu kurallara riayet edilmediğinde kimi zaman akit gerçekleşmez, kimi zaman sakat olarak gerçekleşir. Ayrıca kasten kurallar çiğnenirse günah da devreye girer; yani muâmelât dediğimiz hukuk alanında dinin koyduğu kurallara riayet edilmediğinde günah işlenmiş olacağından dünyadaki yaptırımdan başka başka ahirette de ceza görme tehlikesi vardır. İşte bu sebeple hassas Müslümanlar nikah akitlerinin de dinin koyduğu kurallara uygun olarak yapılmasını isterler.
Laik bir ülkenin kanunları vazedilirken kimseyi mecbur etmeksizin dini hassasiyetlerin de tatmini gözetilse problem olmayacak, ancak laiklik değilse de laikçilik buna engel olduğu için mevzuatta ve uygulamada dinden, vebadan kaçar gibi kaçmak söz konusudur.
Nikah akdinin dince de sahih olmasını isteyen bir Müslüman bu amacına, mesela Belediyelerin yaptıkları akit merasiminde bazı durumlarda ulaşamayınca veya bundan emin olamayınca ya resmi nikahtan önce veya sonra bir din hocasına gidip onun kontrolünde ikinci bir nikah akdi daha yapıyorlardı. Bu tasarı kanunlaşırsa isteyen Belediye memuruna, isteyen müftüye gidecek. Müftüye giden burada yapılacak nikah akdinin, farklı şartları ve gerekleri bakımından İslam hukukuna da uygun olacağı kanaatini taşıyacağı için ikilemden kurtulacak, huzura kavuşacak, bir taşla iki kuşu vurmuş olacaktır.
Aslında mesele bu kadar basit, makul ve din hürriyetine uygun olduğu halde tartışmaları dinleyince şaştım kaldım!
Bu tasarının aleyhinde olanlara göre “Türkiye’ye şeriat geliyor, kadın hakları çiğneniyor, vatandaşlar Müslüman olan ve olmayan diye ayrıma tabi tutulacak ve milli birlik bozulacak…”
Konuşanlar okumuş yazmış adamlar, içlerinde sosyoloji ve hukuk okumuş olanlar da var. Şimdi onlara soruyorum:
TC.Anayasası’nın “demokratik, laik, sosyal hukuk devleti” maddesi orada durduğu sürece bir ülkeye nasıl şeriat geliyor?
Belediye memuru ile müftü aynı mevzuatı uygulayacaklarına göre “Medeni kanun yerine şeriat kanunu geliyor” sözü nasıl söylenebiliyor?
Müftünün kıyacağı nikahın hukuki sonuçları ve kadına kazandırdığı haklar belediye memurununkinin aynı olacağına, başka türlü olması mümkün bulunmadığına göre “kadın hakları nasıl ihlal edilmiş oluyor”?
Muhalefetin asıl sebebi ne o ne bu; bu ülkede başkalarının hak ve özgürlüklerine zarar vermeksizin Müslümanca yaşamak, dinin emirlerini yerine getirmek isteyen Müslümanları sevmeyenler var, onlara demokrasilerde tanınan hakların tanınmasına karşı çıkanlar var, bu ülkede isteyenlerin İslam’ı yaşadıklarını gösteren uygulamalardan (İslam’ın, dini hayatın görünür olmasından) nefret edenler var, her fırsatta “şeriat geliyor, bu iktidar ülkeyi adım adım İslam Cumhuriyetine götürüyor” diyerek içeride ve dışarıda belli çevreleri tahrik etmek, iktidarı yıpratmak ve zinde güçleri harekete geçirmek isteyenler var…
Onlara diyorum ki: Gelin bu inattan, bu bağnazlıktan, bu dar görüşlülükten vaz geçin; insanların hak ve özgürlüklerini antidemokratik yollarla ellerinden alarak sevgi, barış ve huzur yerine nefretin, kinin, kavganın zemin bulmasına sebep olmayın. Amacına ulaşmak için ülkenin düşmanlarıyla işbirliği yapmak hıyanettir, bu ağır vebali asla omuzlamayın. Halka güvenin, madem demokrasi diyorsunuz sandıktan çıkan sonucu hazmedin; iyi okuyun, iyi düşünün, iyi yapın da halk sizi de demokratik usullerle iktidara getirsin, oyunbozanlık yapmayın, bindiğiniz dalı kesmeyin!