Her şeyi bildiğini sandığın an...

Her şeyi bildiğini sandığın an, her şeyi kaybetmeye de yakınsındır.

Adamım, düşünür Bauman, danışmanlık mekanizmasını ilginç bir ifadeyle tanımlar: “Saray soytarılığı.”

Politikanın çaresizliğini bu kavram üzerinden de açıklar.

Açayım.

Geçmiş zaman. Saflık dönemlerimiz.

Aktüel Dergisi benimle siyaset ve imajlar üzerine bir söyleşi yapmıştı.

“Bauman’a göre” demiştim, “günümüzde danışmanlık mekanizması, bir tür saray soytarılığı gibidir. Yöneticiler danışmanı dinlerler ama dediğini yapmazlar.”

Dergi bu ifadeyi öyle provakatif bir başlıkla vermişti ki, epeyce gerilmiş, tekzip yollamıştım.

Ömer Çelik’le, Egemen Bağış’la, Yalçın Akdoğan’la tanışmam o günlere rastlar.

Akif Beki de hatırlar.

Neyse.

Erdoğan, Bauman’ın saptamasına uygun düşmeyen bir lider oldu.

Danışmanları ne kadar yetkinse, Erdoğan da kendi dünya görüşü çerçevesinde o kadar güçlü yürüdü.

Erdoğan’ın danışmanlık mekanizmasına verdiği önem, ekibine büyük sorumluluk yükler.

Onların Erdoğan adına cümle kuran konuma gelmeleri risklidir.

Liderden çevresine iktidar transferinin olumsuz sonuçları olur.

Erdoğan’ın Kızılcahamam konuşmasında yer alan “Kimse benim adımı kullanarak iş yapmasın” uyarısı bu bağlamda okunmalı.

Tam da bu konuşmanın arifesinde Yalçın Akdoğan gibi güçlü bir ismin yeniden danışmanlığa getirilmiş olmasının altını çiziyorum.

Zira, sonuçlarını önümüzdeki günlerde hissedeceğiz.

TSK’NIN SURİYE OPERASYONU İÇİN İKİ ÖNERİ

Bir, Trump’ın açıklamaları medyaya yöneliktir. Strateji belirlerken unutmamak lazım.

İki, televizyonlarda operasyona dair haberler dışında ahkâm kesen yorumcular tv yöneticileri tarafından tatile çıkarılmalı.

Askeri operasyon, her konuda fikri olduğunu sanan yorumcuların geyiğine malzeme olmayacak kadar ciddi iştir.

BENCE

Millet ya da Cumhur ittifaklarının çatırdamasına, “yeni zamanlarda ittifaklar kalıcı olsun diye değil, geçici olsun diye kurulur” bilgisiyle bakmak lazım.

ABD Elçiliğinin “Bahçeli’siz siyaset” paylaşımını beğenmesiyle, Yiğit Bulut’un “Bahçeli Mehmet Haberal’a emanet edilmesin” fikrini paylaşması arasında zihinsel bir fark yoktur.

Özgüveni yaralayan “Cumhurbaşkanı seçim barajı 40’a çekilsin” önerisine Erdoğan’ın kesin nokta koyması da, Kılıçdaroğlu’nun “Dokunulmazlığımı kaldırmazsanız namertsiniz” meydan okuması da siyasi sonuçlar açısından değerlidir.

Ahmet Hakan’ın köşesini evdeki kedisine yazdırması, köşe yazarlığının geldiği nokta açısından bulunmaz örnektir.

Her halk direnişi kutsal değildir. Uzungöl’deki kaçak yapıların yıkımına direnenlerinki kirli bir direniştir.

Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, toplu taşım kullanma işini abartmasa iyi olur. Zira halkımız, kendisine benzeyeni hakir görmekte zırnık geri durmaz.

FETÖ toplantılarına katılan, para desteği sağlayan Emre Belözoğlu, FETÖ’den serbestse bu konu arap saçına dönmüş demektir.

Ressam Ahmet Güneştekin’in, her sergiye uçak dolusu gazeteci götürüp, günlerce medyada kalmayı sağlaması son kertede kendisine zarar verecek hale geldi. İyi sürücü gaza basan değil, ne zaman frene basacağını bilendir.

Altın Kelebek yarışması adaylığından Didem Arslan Yılmaz, Fatih Portakal, İrfan Değirmenci gibi isimlerin çekilmesi üzerinde düşünmek lazımdır. Ki, yılların emeği olan bu törene yazık olmasın.

Penti’nin marka yüzünü ışıklı Burcu Biricik’ten alıp ışıksız Özge Gürel’e vermesi, marka yönetimi açısından yanlış bir karardı.

Ebru Yaşar’ın Netflix’le film için anlaşması, Netflix’in hızla Flash Tv’leşmesi anlamına gelebilir. 

RTÜK’DEN RİCA

Ceza alması lazım programları görmeyip ceza almayacak programlara fatura kesen RTÜK’e öneri:

Gelişmiş ülkelerin prime time program içerikleriyle, bizimkileri karşılaştıran bir rapor hazırlasınlar.

Bakalım onlarda “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz”dan “Çukur”a limitsiz şiddet yarıştıran kaç dizi var?

RTÜK işe yaramak istiyorsa bu raporu hazırlasın.

HER ŞEY DOĞRU, BU MU EKSİK?

Türkiye gazetesinden Fatih Selek, haber spikerlerinin laf sokmasını ekrana yakıştıramamış.

Halbuki yakıştırma eşiğini aşalı çok oldu.

Seda Öğretir gibi yüz akı birkaçı hariç spikerlerin giyimleri, estetikten patlayacak bedenleri, ağır makyajları, beden dilleri habere yakışıyor da, bir laf sokma mı yakışmıyor?

İlahi Fatih Selek?

 ERTUĞRUL ÖZKÖK’E SORU

Geçen hafta “Bazı Ergenekon mağdurları kindarlaştı” diye yazdınız.

Ahmet Yavuz da “Bizim kimse hakkında kinimiz, intikam duygumuz yok. Sadece adalet istiyoruz” cevabını verdi ya.

Ertuğrul Bey, kindarlık nerede başlar, adalet talebi nerede biter bir açıklasanız…

Bileyim ki, duygularımı yeniden gözden geçireyim.

BUDUR

“İmaj Yönetimi” dersinde öğrencilerimden Ceren, GSM şirketlerinin deprem anında yok oluşu konusunda aynen şöyle dedi:

“Turkcell afetler için geliştirdiği Droncell reklamında ‘hiçbir zaman kullanmamak dileğiyle’ demişti, haklıymış, kullanmadı.”

KAFA

Futbolcuyla dizi oyuncusunun evlilik haberine “müjdeli haber geldi” diyen muhabir, neyin kafasını yaşıyorsun? Hangisini evlat edindin de haberimiz olmadı?

Eski sevgilisinden dayak yiyen Sıla, yeni sevgili olarak aşçıyı seçmiş. Kafa hep aynı: Dayak yiyen kadın mutfağa kaçıyor. 

SAKIN SAKIN SAKIN HA

Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras genç ve heyecanlı biri. Bu iyi.

Ancak, arada bir Ajda Pekkan’ın “sakın sakın sakın ha, inanmayın siz ona” şarkısını mırıldansa diyorum.

Geçenlerde, zenginler heyetinden bir grup kendisini ziyaret etmişler.

Kimler yok ki?

Oğuz Satıcı, Hamdi Akın, Bahattin Yücel, Sahir Erozan, Gökhan Avcıoğlu, Önder Halisdemir, Ali Güreli ve daha başkaları.

Yani. “Creme de la creme” isimler.

Başkan Aras’a fikir vermişler, “Bodrum kitle turizmi mi, üst sınıf turizmi mi istiyor karar vermeli” demişler.

“Üst sınıfa karar verirsen sana para veririz” türü şeyler de var.

Başkan Aras’a önemli tavsiyemdir, siyasi kariyeri zenginler kulübüyle arasına koyacağı mesafeyle yakından ilgilidir.

Önceki başkan Kocadon’un düştüğü hatalara kendisi düşmesin.

Bodrum’un özü 75 Tl’ye lahmacun satanlarda değil, Halikarnas balıkçısının sürgün yeri olmasında yatar. 

PARA OKSİJEN YAPMAZ

Kırşehir’de iki akasya ağacını kesen adama 50 Bin TL ceza kesilmiş. Az bile.

Bu hesaptan gidersek, Kaz Dağlarındaki ormanların karşılığında Kanadalı Şirketin ödemesi gereken cezayla ülkemizi baştan sona parayla kaplarız.

Da.

Para doğaya oksijen sağlamaz.

FUTBOLUMUZDA DEĞİŞMESİ GEREKEN ŞEYLER

Bir, spor medyasının haber verme şekli sorunlu.

Üç büyükler tel tel dökülüp Anadolu kulüpleri destan yazarken.

Maç sonuçlarının üç büyükler üzerinden verilmesindeki adaletsizlik bir benim mi dikkatimi çekiyor?

Tamam, taraftar sayısı hesabı yapıyorlar ama kendi tiraj sayıları zayıflıyor.

Antalya Fenerbahçe’yi yeniyor.

Manşetler “Ve Kadıköy düştü”, “Evinde yenildi”, “Kadıköy’de Hüsran” falan filan.

“Antalya sildi süpürdü” diyen yok!

Bu haksızlık karşısında Kulüpler Birliği, Anadolu kulüp yönetimleri ve de Futbol Federasyonu neden susuyor?

İki, transferlerden takım kurmaya menajerlerin futbolu yönetmesine son verilmeli.

Üç, teknik direktörler puan kaybettiği maçtan sonra susmasını bilmeliler. Özellikle Ersun Yanal hiç konuşmamalı.

Dört, Fatih Terim iyi maçı kendisine, kötü maçı kendisi dışında herkese fatura eden egosunun balonuna çuvaldızı hızlıca saplamalı.

AKLIMDA KALAN

Bir, “Vefasızlık dersi”: Köşe komşum, sevgili İzzet Çapa Instagram’da, Fikret Şeneş albümüne, onun şarkılarıyla şöhret olan Ajda Pekkan’ı neden almadığını yazdı. Fikret Hanım hastayken Ajda Pekkan ne aramış ne sormuş. İzzet’e söylediğimi burada da yazıyorum: “Üç beş albüm daha fazla satmak için vefasızlığa prim vermediğin için seni kutluyorum.”

İki, “23 Nisan’ın 100. Yılı”: Zaman daralıyor. 23 Nisan’ın 100.yılını sokaklara taşarak hep birlikte kutlamalıyız. Kaldı 200 gün! ? [email protected] @23nisanin100u #23nisanin100ü

Diğer Yazıları