Hilafet açıklamaları nedeniyle linçlenen Prof. Dr. Naciye Selin Şenocak'tan cevap: Vatan hainliğidir!

İstanbul Galata Köprüsü'nde düzenlenen 'Şehitlere rahmet, Filistin'e destek, İsrail'e lanet' yürüyüşünde gündeme gelen 'hilafet' konusundaki sözleri nedeniyle linçlenen Prof. Dr. Naciye Selin Şenocak'tan cevap geldi."Hilafet makamı tüzel kişilik olarak İslam'ı değil Müslümanların haklarını temsil eden sosyolojik bir yapıdır " diyen Şenocak, "Manevî değerler üzerinden kin ve nefret söylemleriyle milletimizi ayrıştırmak vatan hainliğidir." ifadelerini kullandı. 

Prof. Dr. Naciye Selin Şenocak'ın İstanbul Galata Köprüsü'nde düzenlenen 'Şehitlere rahmet, Filistin'e destek, İsrail'e lanet' yürüyüşünde gündeme gelen 'hilafet' konusundaki sözleri yeniden gündem oldu. 

HİLAFET SÖZLERİ NEDENİYLE LİNÇLENDİ

Şenocak, 2015 yılında yaptığı konuşmada, hilafetin yeniden gündeme gelmesi gerektiğini söylemişti. 

Hilafet konusunda tezleri olan Şenocak'a o sözleri dolayısıyla linç kampanyası düzenlendi. 

Hilafet açıklamaları nedeniyle linçlenen Prof. Dr. Naciye Selin Şenocak'tan cevap: Vatan hainliğidir!

Hilafet açıklamaları nedeniyle linçlenen Prof. Dr. Naciye Selin Şenocak'tan cevap: Vatan hainliğidir! - Resim : 2

ŞENOCAK'TAN CEVAP: VATAN HAİNLİĞİ

Şenocak, 'Seküler hilafet' polemiğine cevap verdi. 

"On sene önceki açıklamamda, hilafet kurumunun Türkiye’de yeniden yürürlüğe konulmasından değil BM, özellikle de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi bünyesinde, Müslüman ülkelerin haklarını koruyacak ve temsil edecek yeni bir teşkilattan, Müslüman Ülkeler Birliği’nden bahsediyorum." diyen Şenocak, "Manevî değerler üzerinden kin ve nefret söylemleriyle milletimizi ayrıştırmak ve basında ve sosyal medyada dezenformasyona yol açmak vatan hainliğidir." ifadelerini kullandı. 

İşte Şenocak'ın polemikler sonrası yaptığı açıklama:

SEKÜLER HİLAFET POLEMİĞİNE CEVABEN

 Hilafet polemiği adı altında ülkenin gündemini değiştirerek halkımızı kin ve nefret söylemlerine itmek ve ayrıştırıp kışkırtmaya çalışan provokatör gruplar, 2015 yılında “Müslüman Ülkeler Birliği ve haklarının savunması” konulu bir çalıştayda verdiğim bir demeci hâlâ kötü amaçlarla gündeme getirmektedir.

Hilafet konusu, halkımız arasında, İslam düşmanlığı körüklenerek provokatif biçimde bir algı operasyonun aparatı olarak gündeme getirilmektedir.

On sene önceki açıklamamda, hilafet kurumunun Türkiye’de yeniden yürürlüğe konulmasından değil BM, özellikle de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi bünyesinde, Müslüman ülkelerin haklarını koruyacak ve temsil edecek yeni bir teşkilattan, Müslüman Ülkeler Birliği’nden bahsediyorum.

Öncelikle bilinmelidir ki “Hilafet makamı” tüzel kişilik olarak  Allah’ı (cc) ya da İslam’ı temsil eden bir makam değil, Müslümanları temsil eden seküler bir kurum yani sosyolojik bir yapıdır.  Bu makam dünyevi işlerle uğraşır ve Müslümanların çıkarları ve haklarını korur.

Halen sekülarizm ve laisizm arasındaki etimolojik kavram farklılıklarını bilmeyen şahıslar, bilinçli biçimde kışkırtıcı amaçlarla dezenformasyon yapmaktadırlar. Sekülarizm, toplumsal hayatta uhrevî ve diğer dini ruhanî meselelerden ziyade dünya hayatına odaklanılması yönündeki fikir ve akımdır. TDK sözlüğünde açıkça bu kavramlar açıklanmaktadır.

Hilafet şeriat değildir, Diyanet İşleri Başkanlığı gibi hükümeti bağlı kurumdur. Yani alternatif bir devlet yönetim sistemi, Türkiye Cumhuriyeti’ne bir alternatif veya saltanat değildir. Bu konuda bilgisizce ironi yapanlara, tehditkâr açıklamalar veya sosyal medyadaki dezenformasyondan ziyade hukuki kaynaklara ve Prof. Dr. Özden Zeynep Oktav Hocamızın akademik çalışmalarını okumalarını öneririm.

Dünyada 1.6 milyar Müslüman yaşamaktadır. 1990 yılından bu yana sadece Irak’ta 4 milyondan fazla Müslüman öldürülmüştür. Dünyadaki en kanlı çatışmalar Müslüman coğrafyada geçmektedir. Bu ülkelerin kaderleri sadece BM Güvenlik Konseyi’nde beş ülkenin kontrolüne bırakılmıştır. Bu, kabul edilemez bir durumdur. Bunlarla beraber, İslam düşmanlığını körüklemek ve Müslümanları baskı altında tutmak için İslam’la bağdaştırılan terör grupları kurulmaktadır.

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) sadece ekonomik ve kültürel bir birliktir. İİT’nin etkinliğinin olmadığını, Gazze’de “insanlık suçu” işlenirken görüyoruz. Türkiye gerek tarihsel gerekse jeopolitik konumu açısından, BM bünyesinde söz konusu teşkilatın kurulmasında öncülük edebilir. Artık reform sürecine giren Birleşmiş Milletler’de bu çerçevede yeni bir oluşum şarttır.

Manevî değerler üzerinden kin ve nefret söylemleriyle milletimizi ayrıştırmak ve basında ve sosyal medyada dezenformasyona yol açmak vatan hainliğidir. Türkiye Cumhuriyeti, dünya siyasetinde en üst mertebede söz sahibi olması gereken bir ülkedir. Ülkemiz, Türkiye Yüzyılına yakışacak şekilde son yıllardaki diplomatik adımlarıyla, dünyada barışın temin edilmesi için çok önemli roller oynamaktadır.

Bu açıklamamı, hilafet polemiği esnasında tarafıma yapılan saldırılara cevap vermek amacıyla yaptığımı ve bundan sonra bu konuda bir demeç vermeyeceğimi kamuoyuna bildiririm.

GÜNÜN VİDEOSU

Zalim ordusu saldırıyor! İsrail Gazze'de “Güvenli Bölge” ilan edilen çadırları vurdu

Gazze’nin Han Yunus şehrinde, İsrail işgal güçleri sivillerin sığındığı çadırları hedef aldı. Bombardımanda çok sayıda masum sivil hayatını kaybederken, yaralıların durumu kritik.