Hürriyet efsanesi nasıl devrildi? Eski Hürriyet çalışanından inanılmaz tespitler!

Doğan Medya Grubu 'nun Demirören Grubuna satışı günlerdir kamuoyunun en çok ilgilendiği konuların başında geliyor.

Gündemdeki satış işleminin gerçekleşmesi ve Doğan ailesinin çalışanlarına veda etmesinin ardından, eski bir Hürriyet çalışanı gazete bünyesinde yaşananları satırlara döktü...

İşte o satırlar ve gündem yaratacak tespitler...

Doğan Medya Grubu’nun Demirören Grubu’na satışının ardından öyle ya da böyle herkes bir yorum yaptı. Uzatmadan içeride oynanan Bizans oyunlarını, medyanın amiral gemisi Hürriyet’in nasıl batırıldığını anlatayım.

Olayların başlangıcı çok ötesine gidiyor ama uzun lafın kısası yapalım, son yılları konuşalım. Bir gazete düşünün ki genel yayın yönetmeni (Ertuğrul Özkök) eski damadını (Ercan Saatçi) sporun başına getirsin (Bir ara Doğan Müzik Company’nin de başına atamıştı ama nereye koysa eski damat başaramadı), sekreterini (Şermin Terzi) yazar yapsın, kızı Gülümsün Özkök’ün (ki onu da yayın yönetmenliğinden sonra dahi kudret sahibi olduğundan TV2’nin başına getirdi, yakın dostu Özlem Gürses’i kızının yönettiği kanalda program sahibi yaptı) arkadaşını (Yonca Tokbaş) Kelebek’e yazar tayin etsin.

Özkök’ün tanıdıkları sağa sola yerleştirmesinin ne sakıncası olabilir demeyin. Gerçek medya emekçileri, gerçek yetenekler umutları kırıldıkça gitti Hürriyet’ten. Hürriyet tam da bu yüzden battı.

Özkök’ün gaz verip yükselttikleri arasında Ezgi Başaran’ı, Kanat Atkaya’yı, alemin ağzı en iyi laf yapanı Sebati Karakurt’u ve krallığının daha pek çok prensini, prensesini saymak mümkün.

Grubun Eyüp Can sevdası, Özkök’te de fazlasıyla görülüyordu. Yerine yetiştirdiği stajyer yayın yönetmeniydi Zaman gazetesi kökenli Eyüp Can.

Ankara Temsilcisi Enis Berberoğlu, yayın yönetmeni olarak atanınca küsüp yarattığı muhteşem Referans gazetesine dönen Eyüp Can’ın bunalımını atlatmak için odasını rekor bedelle dekore etmeye kalktığını da not düşelim buraya. Eyüp Can’ı en sevenler kervanında başı çeken Vuslat Doğan Sabancı bile faturayı görünce afallamıştı. Muhabirlerin 10 liralık taksi fişini bile dert eden bir gazete, şımarık yayın yönetmenlerinin, yazarların ve yöneticilerin lüks harcamalarını ödemekte sakınca görmemiştir.

Enis Berberoğlu’nun yayın yönetmeni olduğu gün ilk icraatı ise gazetecilik adına kayda değerdir. Kelebek yazarları Melike Karakartal ve Melip Alphan’a oda vermiştir. Şimdilerde kalemini satmadı, kırdı diye yüceltilen Melis Alphan’ın yükselişi apayrı bir yazı konusudur (Kısaca Aydın Doğan’ın en küçük kızı Begümhan Doğan Faralyalı’nın Londra’dan kankası olduğunu belirtelim. Hanzade Doğan Boyner ile de pek sıkı fıkıdır. Türk medyasının mafyasıdır Melis Alphan. Öyle ki Milliyet’teki yıllarında kimi gazetecileri işten kovdurmuş, yükselişine engel olmuş, kimi arkadaşlarını da köşe yazarı yaptırmıştır. Milliyet’in Demirören’e satışından hemen önce Hürriyet’e transfer edilmiştir. Allahı var patrona yakın olduğunu için yayın yönetmenlerine sırt çevirmemiştir. Kimi ayak kaydırma hamlelerini yakın dostluk kurduğu yayın yönetmenleriyle yapacak kadar alçak gönüllüdür. Öyle Türkiye’nin cesur kalemi filan değildir anlayacağınız, patronun adamıdır. Patron giderken o da gitmiştir. İlla medyadaki bir kalem olacaksa en şımarık kalemidir demeniz yeterlidir. Karakterine uygun olarak sağa sola çemkirdiği moda yazarlığından siyaset yazmaya cüret etmesi şımarıklık değilse nedir? Parantez içi paragraftan uzun oldu ama ayağını kaydırdığı Sibel Arna, Nilay Örnek gibi bütün isimleri yazmaya kalksak beş sayfa eder).

Bir Melis Alphan kolay yetişmiyor!

Enis Berberoğlu, sahip olduğu gazetecilik yeteneğinin tersine, bir gazla girdiği Hürriyet’te duman olmuştur. Ne gazeteyle yeterince ilgilenmiştir ne de çalışanlarla. Bütün beceriksizliğine ve ilgisizliğine rağmen beş yıl o koltukta oturmuştur. Onun pasif döneminde Referans’ı batıran kadro (Eyüp Can önderliğinde) Radikal’i ele geçirmiştir. Tek tek isimlerini yazmaya kalksak sayfalar eder nice değerli isimler kaçırılmıştır. Radikal’i de bildiğiniz gibi tarihin tozlu sayfalarına gönderen ekip, Hürriyet’in içine sızmıştır.

Eski Referansçıların en büyük kalesi Hürriyet ekonomi olmuştur.
Zaman gazetesinden gelen Eyüp Can’ın en has adamı Sefer Levent ekonomi müdürü olduktan sonra servisi yavaş yavaş tasfiye etmiştir. Ekonominin en parlak kalemlerinden Demet Cengiz’i mobbing yaparak kaçırmıştır. Son kurbanı ise Gila Benmayor’dur. Yerlerine Referans’ın renksiz, vasat eğitimli, dil bilmez isimleri getirilmiştir. Keza Hürriyet eklerde de durum buna benzerdir. Neyyire Özkan zamanından kalan kadro tümüyle yok edilmiştir. Berberoğlu’nun ilk günlerinde, eklerin başındaki Emre İskeçeli yazı işlerine çekilmiş, yerine Fatih Çekirge’nin referans olmasıyla İskender Baydar getirilmiştir. İskender Baydar gösterdiği iyi performansa rağmen görevinden alınmış ve beklemede bırakılmıştır. Babali’de bir göreve tayin edilmesi unutulan tek isim İskender Baydar olabilir. Mehmet Yılmaz’ın yeğeni Çınar Oskay eklerin başına geçmiştir (Hürriyet’te öyle amcan, dayın, arkadaşının babası filan yoksa bir kariyer tabiiki hayal edemezsiniz). Oskay’ın yönetiminde çıkan ekler okurun ilgisini çekmemektedir.

Berberoğlu, yayın yönetmenliği sırasında tüm bu olup bitene seyirci kalmış, yenen haklara sahip çıkmamıştır.

Berberoğlu yayın yönetmenliğinden ayrılınca koltuk boş kalmıştır. Türk medyasının amiral gemisinin bir yayın yönetmeni adayı dahi yoktur. Saçma sapan isimler havada uçarken, Oray Eğin işaret edince akıllarına Sedat Ergin gelmiştir. Detaylarda boğulmaktan büyük resme bakmayı asla beceremediği Milliyet’i yönettiği yıllardan bilinen Sedat Ergin ise Hürriyet’in içini eski Milliyetçiler doldurmuştur. İleride Hürriyet’e yayın yönetmeni olmasına kesin gözüyle bakılan, yaşında dolayı (genç olmak suç sanki) bekletilen Emre İskeçeli ise Sedat Ergin’in mobbingine uğrayarak Hürriyet’le yollarını ayırmıştır. Yani bugün elinize alıp okuduğunuz Hürriyet’in içinde, fosil yakıt olabilecek yaştaki bazı yazarları çıkarırsanız, Hürriyetçi kalmamıştır.

Aydın Doğan helallik istedi giderken. Onun bir suçu yok tabi ki. Giderken başına 10 bir liralık gül dökülen Vuslat Doğan Sabancı’nın da aşağıda dönen dolaplardan haberi yoktur tabi ki. Ancak iyi yöneticiler seçmek de sizin sorumluluğunuz değil mi?

Hürriyet TV’yi uçuran Orhan Can gibi efsane bir ismi kapıya koyarlarken sizin sorumluluğunuz vardı. Mustafa Kutlay gibi dahi bir gazeteci geçim darlığından, kariyerinde yükselemeyişinden ayrıldığında sizin sorumluluğunuz vardı. Röportaj fikrini beğenip ama bunu Ayşe Arman yapsın deyip dış haberlerin en yetenekli ismi Rezzan Hasanbeşeoğlu’nu kaçırdıklarında sizin sorumluluğunuz vardı. Nurettin Kurt’un kıymetinin bilinmemesinde sizin sorumluluğunuz vardı. Havaalanının efsane muhabiri Faik Kaptan’ın kovulmasında sizin sorumluluğunuz vardı. Koray Peközkay yetenekli bir fotoğraf editörüydü. Künyeye fotoğraf editörü olarak onun yerine tepeyle kurduğu iyi ilişkilerden dolayı Sebati Karakurt’un ismi yazılınca çekip gitmişti. Onda da sizin sorumluluğunuz vardı. Ferai Tınç gibi sağduyulu, bilgili bir kalemin küsmesinde sizin sorumluluğunuz vardı.

Eşini dostunu gazeteye dolduranlar yüzünden battı Hürriyet. Gazeteye doldurduğunuz şarkıcı, türkücü köşe yazarı-röportajcılar yüzünden öldü gazetecilik. Akçeli işlere girenleri bile hakkaniyetle ayıklayamadınız. Namusuyla düzgün, doğru gazetecilik yapanlara sahip çıkamadınız. Bunda sizin sorumluluğunuz var.

Hürriyet efsanesi nasıl devrildi? Eski Hürriyet çalışanından inanılmaz tespitler! ile ilgili etiketler Hürriyet Aydın Doğan doğan medya amiral gemisi nasıl battı
GÜNÜN VİDEOSU

Acı detay belli oldu: Boğaz'da denize düşüp kaybolan 2 gencin kimlikleri belli oldu!

İstanbul Beşiktaş'ta, denize düşen bir kadın ile onu kurtarmak için peşinden atlayıp kaybolan erkeğin abla-kardeş oldukları belirlendi.