İsim vermedi ama kimi işaret ettiği belli...

İbrahim Karagül muhalefet cephesi hakkında "Temsil değil, teslim için hazırlık yapıyorlar" diye yazdı!

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, AK Parti'den istifa eden Ali Babacan'ın yeni parti hazırlığını Alman DW Türkçe'ye değerlendirdi.

İlginç açıklamalar yapan İmamoğlu, "Umarım hep birlikte güzel işlere imza atarız." dedi!

Muhalefet cephesinin son yıllarda, dünya görüşü fark etmeksizin gösterdiği bu "dayanışmaya" bugün Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül köşesinde geniş yer verdi.

Muhalif siyasi partilerin tek çatı altında birleştirildiğini ve bir “paket” gibi servis edildiğini belirten Karagül, "Bence asıl paralel devlet yapılanması şimdi başlıyor. Daha önce sadece FETÖ üzerinden yürütülürken şimdi çok daha geniş bir çevre üzerinden, cemaat yapılarını da aşan bir toplumsal derin 'cephe' üzerinden yürütülüyor." ifadelerini kullandı.

Meselenin AK Parti meselesi olmadığını ve bunun çok ötesinde hesaplar bulunduğunu vurgulayan Karagül, "Kimin iktidar olacağı değil, kimin Türkiye’yi kime ve nasıl 'teslim' edeceği meselesidir. 'Temsil' değil, 'teslim' için hazırlık yapıyorlar." diye yazdı.

İşte Karagül'ün o köşe yazısı;

* ‘Suriyeli’ tartışması 2. tuzaktır. * Asıl ‘paralel devlet’ yeni başladı. * İhale alıp ihanet etme yarışı: * Muhalefet değil müdahale. * Temsil değil teslim arayışı. * Parti değil Türkiye pazarlığı. * Yerli değil çokuluslu karakter. * Müthiş, sinsi, yaygın kadrolaşma…

Türkiye’deki yeni muhalefet hareketlenmesinin bir iç muhalefet oluşumuyla iç muhalefet arayışıyla, iç politik rekabetle, daha iyi yönetme vaadiyle, daha etkili siyasi tezle alakası yoktur.

Muhalefet dili, söylemi, amacı nitelik değiştirmiştir. “Türkiyeli” olma özelliğini yitirmiş, “dışarıdan bir el”e dönüştürmüştür. Böyle olunca da masumiyetini kaybetmiş, o oluşum ve hazırlıklara yabancı bir gözle bakmanın yolunu açmıştır.

“GÖRÜNMEYEN, GİZLENEN AĞI” VE DERİN DARBE KADROLAŞMASI

Öyle “dışarıdan” ajandalara sarıldılar ki, normal yollardan muhalefetin de önünü kesmiş, yollarını kapatmış, masumiyetini kirletmiş oldular. Onlarca yıldır “iktidar” üzerinden Türkiye’yi formatlayanlar, artık “muhalefet” adı altındaki örgütlenme ve ittifaklar üzerinden bunu yapar hale gelmiş, bu da yeni tür bir “tehlike”yi önümüze getirmiştir.

Aslında görünen muhalefet ittifakı ve “görünmeyen, gizlenen işbirliği ağı” bir derin darbe teşkilatlanması, örgütlenmesidir. Buna 15 Temmuz’dan sonra ikame yapılar üzerinden yeni müdahale hazırlıkları da diyebilirsiniz. Uygulanan şey; devlet ve toplumu yeniden formatlayıp çokuluslu vesayetin tekrar tesis edilmesiyle, Türkiye’nin denetim altına alınmasıyla ilgili bir projedir.

“PAKET”İN İÇİNDE KİMLER YOK Kİ.. SİYASİ KİMLİKLERİ SADECE HİKÂYE!

Yönetime talip olmaktan çok; “dışarıdan iktidar devşirip” Türkiye’ye ayar vermeyle, dışarıda iktidar inşa edilip Türkiye’ye dayatılmasıyla, ülkemizin yeniden kayıtsız şartsız Atlantik eksenine hapsetmeyle, 21. yüzyıl boyunca da denetim altında tutmayla, kendi tarih havzasına dönen milletimizin cezalandırılmasıyla alakalı bir durumla karşıyayız.

Muhalif siyasi partilerin tek çatı altında birleştirilmesi, hepsinin birlikte terör örgütleriyle aynı paydaya sokulması, bir “paket” gibi servis edilmesi bundandır.

Şimdilik “görünmeyen” ya da çok dikkatli izleyenlerin fark edeceği daha derin, daha tehlikeli bir örgütlenme var ki, onlar bu “paket”in içinde değil ama aslında aynı projenin örtülü yapılanmaların daha da merkezinde yer alıyor.

BENCE ASIL PARALEL DEVLET YAPILANMASI YENİ BAŞLIYOR

Siyasi lider çıkarmak, siyasi parti kurmak öncelikli değil artık. Toplumun, milletin sinir uçları üzerinde denemeler yapılıyor. Toplumsal psikoloji yönetilmeye çalışılıyor. Devletin ve ülkenin esaslı meseleleri üzerinde zihinsel operasyonlar yapılıyor.

Bu da, artık muhalefet karakterinin uluslararası proje haline geldiğini, Türkiye ile ilgili olmadığını, çokuluslu karaktere büründüğünü ortaya koyuyor.

Bence asıl paralel devlet yapılanması şimdi başlıyor. Daha önce sadece FETÖ üzerinden yürütülürken şimdi çok daha geniş bir çevre üzerinden, cemaat yapılarını da aşan bir toplumsal derin “cephe” üzerinden yürütülüyor.

“PARALEL DEVLET”TEN ÖTE PARALEL TOPLUM, “TEMSİL DEĞİL, TESLİM” HESABI VAR.

İşin daha da vahimi var: Paralel devletten de öte, paralel toplum inşa edilmeye çalışılıyor. Milletin iradesi, hassasiyeti, duruşu tersine çevrilip, bugünkü “milli” duruşa karşı çok daha yaygın ve köklü bir “karşı darbe” hesabı yapılıyor.

Mesele AK Parti değildir. İş, partilerin çok ötesinde ve üstündedir. Tehlikeli tarafı da budur. Kimin iktidar olacağı değil, kimin Türkiye’yi kime ve nasıl “teslim” edeceği meselesidir. “Temsil” değil, “teslim” için hazırlık yapıyorlar.

Bunu da, kimsenin itiraz edemeyeceği, haklı ve masum görünecek bir “muhalefet” arayışı ile kamufle ediyorlar. Dolayısıyla AK Parti’nin kendini yenilemesi tartışması, bu gerçeği gizlemek, örtbas etmek için bu kadar alevlendiriliyor.

“NEDEN BÖYLE İHALE ALIYORLAR” DİYE KİMSE NEDEN SORAMAZ!

“Muhalefet neden böyle, neden bu tür roller, ihaleler üsleniyor, neden çokuluslu cepheden ateş ediyor” sorgulamasını gizlemenin en iyi yolu bu çünkü. O söylem, o “organize eleştiri” sadece uygulanacak projenin toplumsal pazarlanması için servis ediliyor.

Bu örgütlenme Türkiye’nin geçmişi ve geleceğiyle, kaderiyle ilgilidir. Kendi havzasına yerleşen bir ülkenin yeniden “yabancı” coğrafyaların çıkarları için tetikçilik rolüne sürüklenmesidir. “Türkiye’nin durdurulması” için içeriden müdahaledir.

MÜTHİŞ, SİNSİ, YAYGIN KADROLAŞMA..

Bunun için devlet bürokrasisinden STK’lara, medyadan (devlete ait medya kuruluşları da buna dâhil) bazı cemaatlere, liberalinden solcusuna, İslâmcısından muhafazakârına kadar yaygın, ince bir örgütlenme ve kadrolaşma yürütülüyor.

Birbirinden farklı görünen siyasi kimlikler, karmaşık bir eşleştirmeyleaynı hedefe sabitlenen çevreler üzerinden müthiş bir zihinsel operasyon uygulanıyor. Yeni dalganın altyapısı hazırlanıyor. Hep FETÖ hep PKK diye bakarsanız, bu yapılanmayı görmeniz mümkün değil.

Bugüne kadar devletten devlete yürütülen, sonra terör örgütleriyle denenen ardından FETÖ gibi muhafazakâr görünümlü yapılarla teşebbüs edilen “içeriden işgal” girişimlerine, şimdi çok farklı siyasi çevrelerin, kimliklerin ortak bir amaç etrafında formatlanmasıyla devam ediliyor. Ve yakın gelecekte bunun denemelerini göreceğiz.

“İÇERİDEN MÜDAHALE” CEPHESİ: PKK’YA SİNYAL GÖNDERİR, TÜRKİYE SIKINTIYA GİRSİN, BİZE ALAN AÇILSIN DER.

Bu “içeriden müdahale” cephesi; Fırat’ın Doğu’suna operasyona kesin karşı. PKK’ya sinyaller gönderiyor. Gizliden gizliye o bölgedeki Türkiye karşıtı cepheyi destekliyor. Çünkü iki tarafa da ihale verenler aynı.

Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin tezlerini destekleyen tek cümle etmezler. KKTC, Akdeniz’deki silahlanma, Suriye’nin kuzeyindeki koridorun Akdeniz’e uzatılması konusunda hiç konuşmazlar. İçten içe “Türkiye dara düşsün, sıkıntıya grisin, bize alan açılsın” derdindeler. Bu sadece bir kötü niyet değil, söyleyemeseler de ABD, İsrail, BAE tezlerine destek verirler. İhale oradan gelir, ihanet orada pişirilir çünkü.

S400’DE AMERİKA SAFINDADIR, ‘RUSYA-TÜRKİYE SAVAŞSIN’ İSTER. İHALE ALIP İHANET ETME YARIŞI…

S400 meselesinde hiçbir zaman Türkiye’nin yanında olmadılar. F35’te tam bir Amerika’nın sesi oldular. FETÖ’ye Rusya uçağını düşürtüp Türkiye-Rus savaşı çıkarmak isteyenlerle bugün onlar aynı yerde çünkü. Türkiye-Rusya yakınlığını bozup, ABD/İsrail’e alan açmak isterler. Hesaplarına göre kendilerine iktidar ABD tarafından verilecek çünkü. İhale alıp ihanet etme burada da kendini gösterir.

Ekonomik krize yatırım yaptılar. Böylece milletin isyan edeceğini, Erdoğan’dan yüz çevireceğini düşündüler. Kriz, onların patronları tarafından pazarlanıyordu, onlar da içeride psikolojik müdahaleyi üslenmişlerdi.

Faizin düşmesini kendi bürokratları tarafından engellediler. Faiz, enflasyon, döviz yüksek olacak, ekonomi rehin alınacak. Operasyonla daha da kırılgan olacak, kitle memnuniyetsizliği artacak, içeriden müdahalenin zemini hazırlanacaktı.

SURİYE SAVAŞINI ÇIKARAN “AKIL”LA ‘SURİYELİ’ KRİZİNİ ÇIKARAN AKIL AYNI. İKİSİNİN PAZARLAMACILARI DA AYNI.. ŞİMDİ TAMAMI ERDOĞAN KARŞITI OLDU.

Daha çok örnek sayabiliriz. Ama son bir örnek vermeden edemeyeceğim. Bugünkü “Suriyeliler” tartışmasını da onlar yönetiyor. Öncelikle bu tartışmayı çıkaran akılla Suriye savaşını çıkaran akıl aynı.

Bu tartışmayı Türkiye içinde pazarlayanlarla Suriye savaşını Türkiye içinde pazarlayanlar aynı çevreler.

Her iki örnekte yer alan çevrelerin hemen tamamı bugün içerideki muhalefet yapılanmasının da içinde.

Bu tartışmayla Türkiye’ye ikinci kez tuzak kuruyorlar. Coğrafyada inşa ettikleri Türkiye düşmanlığını kıran tek yapı Suriyelilerdi. Şimdi onu da Türkiye’nin elinden alıyorlar. Ne gariptir ki, bu projede etkin biçimde muhafazakâr çevreler kullanılıyor. Tıpkı Suriye savaşının onlar üzerinden pazarlanması gibi.

“MUHALEFET” DEĞİL “MÜDAHALE”.. “PARTİ” DEĞİL “TÜRKİYE”.. “YERLİ” DEĞİL “ÇOKULUSLU”..

Bütün bu örneklerin tamamı yeni “muhalefet” arayışı daha doğrusu “içeriden müdahale” kadrolaşmasının eseri. Sinir uçlarıyla oynuyorlar, zihin karartıyorlar, siyasi körlük yapıyorlar, toplumsal bilinci yaralıyorlar, bir çokuluslu müdahalenin altyapısını hazırlıyorlar.

“Muhalefet” değil “müdahale” yapılanması bu.

“Temsil” değil “teslim” arayışıdır bu.

“Parti” değil “Türkiye” pazarlığıdır bu.

“Yerli” değil “çokuluslu” karakterdir bu.

Öyleyse milletimiz bu hesabın da defterini dürecek demektir.

O zaman kimler tarih dışına itilecek, izleyelim.

 

 

 

İsim vermedi ama kimi işaret ettiği belli... ile ilgili etiketler AK Parti FETÖ Ekrem İmamoğlu Yeni Şafak İbrahim Karagül
GÜNÜN VİDEOSU

Diyarbakır'da üzücü olay: Yolda yürürken bir anda yere yığıldı! Gerçek sonradan ortaya çıktı...

Diyarbakır'da bir vatandaş, kaldırımda yürüdüğü sırada kalp krizi geçirerek yola yığıldı. Hastaneye kaldırılan vatandaş, tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetti.