İdris Kardaş, tarihi referandum virajı öncesi Ali Fuat Başgil'i hatırlattı
aHaber.com.tr yazarı İdris Kardaş, Cumhurbaşkanlığı sisteminin oylanacağı referandum öncesi yakın tarihten çarpıcı anektodlar paylaştı.
1961'de Cumhurbaşkanı adayı olmasına vesayetçi odaklar tarafından mani olunan Ali Fuat Başgil'i hatırlatan Kardaş, "Ali Fuat Başgil'den bu yana devam eden bu krizlerin Türkiye'nin gündeminden çıkması gerekir. 367 krizine kadarki tüm süreçlerde askerin bizzat müdahil olduğu Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde artık söz milletin olmuştur. Halkın iradesinin egemen olduğu bir devlet yapısının önemini tarih sayfalarımızdan tekrar tekrar görüyoruz." diye yazdı.
İşte İdris Kardaş'ın o köşe yazısı;
- Gözlerimize bakarsanız, anlarsınız
"Seçildiğiniz anda Cumhurbaşkanı töreni için toplarınız atılmayacaktır. Sizi Cumhurbaşkanlığı arabası alıp Köşk'e götürmeyecek, aksine bir cipe bindirilerek Etlik'e götürüleceksiniz; orada yeriniz hazırlanmıştır. Belki de Etlik'te gömülebilirsiniz. Cemal Gürsel Paşa'nın karşısında başka bir adaylığa asla müsaade edemeyiz. Kabul etmezseniz sizin hayatınızı garanti edemeyiz. Ayrıca bununla da kalmayacak. Meclis açılmadan dağılacak, seçimler iptal edilecek, partiler kapatılacak ve askeri idare devam ettirilecektir. Siz bir hukukçu olarak bu neticeyi istemezsiniz sanırım."
Cumhurbaşkanı adayı Ali Fuat Başgil; Milli Birlik Komitesi üyelerinden General Sıktı Ulay ve Fahri Özdilek tarafından Başbakanlığa görüşme için davet edildiğinde, yukarıdaki alıntıladığım tehditle karşılaşmıştı. Sonrası malum. Başgil, adaylıktan çekildi ve Senato üyeliğinden istifa etmekle kalmadı, ülkeyi de terk etti. Türkiye'nin tekrar askeri bir yönetimle karşı karşıya kalmaması için böyle bir karar alan Başgil'in haklı sebepleri vardı.
Tarih 15 Ekim 1961. Adnan Menderes ve arkadaşlarının idam edilmesinin üzerinden henüz bir ay geçmişti. Türkiye'de genel seçim yaşanmış ve askeri yönetimin sona ereceği umudu doğmuştu. CHP'nin yanında DP'nin mirası olduğunu söyleyen üç parti de mecliste yer aldı. CHP yüzde 36, AP, YTP ve CKMP toplamda yüzde 62 oy almıştı. AP; DP'nin devamı olduğunu anlatmak için, Menderes ve arkadaşlarının hüznü ve isyanını "Gözlerimize bakarsanız, anlarsınız" temasıyla halktan oy toplamış, seçimde ikinci parti olmuştu. Bu sonuçlar darbecilerin, hem hükümet için hem de Cumhurbaşkanlığı için bekledikleri bir sonuç değildi. Silahlı kuvvetlerin bazı üst düzey komutanları tarafından ve seçimlerden sadece 6 gün sonra 21 Ekim'de İstanbul Harp Akademileri'nde "21 Ekim Protokolü" denilen belge imzalandı. Protokolde; Meclis açılmadan fiilen müdahale edileceği, siyasi partilerin kapatılacağı, seçim sonuçlarının iptal edileceği ve 25 Ekim'de müdahalenin gerçekleşeceği bildiriliyordu.
Aynı günlerde AP ve diğer partilerin desteğiyle Ali Fuat Başgil de Cumhurbaşkanlığı için adaylığını ilan etmişti. Ancak yazının başında da belirttiğim üzere askerler tarafından ölümle tehdit edildikten sonra adaylıktan geri çekildi.
Başgil'in Başbakanlık'ta tehdit edildiği gün, yani 24 Ekim'de Çankaya'da da önemli bir toplantı vardı. Bir gece önce kendi aralarında toplanan dört siyasi parti lideri, Çankaya'da, Cemal Gürsel başkanlığında bir toplantıya katıldılar. Toplantıya katılanlar arsında Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları ve Jandarma Genel komutanı da vardı. Ana konu, 21 Ekim Protokolü'ydü. Sonuç olarak siyasiler yeni bir darbe tehdidiyle karşı karşıya kaldılar ve "Çankaya Protokolü"nü imzaladılar.
Bu protokolün önemli maddeleri ise; Kimse Cumhurbaşkanlığı için aday çıkarmayacak ve Cemal Gürsel seçilecek ve Yassıada'da mahkûm edilenler affedilmeyecekti. Yazılı olmayan bir diğer madde de İsmet İnönü'nün Başbakan olması konusuydu.
Askerler hedeflerine ulaşmış, Menderes'in ruhunu temsil edecek bir hükümet kurulmamış, Cumhurbaşkanı da Cemal Gürsel olmuştu. Gürsel'in Cumhurbaşkanlığı oylamasında Meclis'in içi ve dışı silahlı subaylar tarafından kuşatılmış, garnizondaki birlikler de alarm durumuna geçirilmişti. Cemal Gürsel, 26 Ekim 1961 tarihinde, kapıların dışarıdan kilitlendiği ve oy sayımının sonuçlanmasından önce kimsenin dışarı çıkılmasına izin verilmediği bir Meclis oylamasında Cumhurbaşkanı seçilmişti.
Sıra, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk koalisyonunu kurmaya gelmiş, Gürsel, hükümet kurma görevini İnönü'ye vermiş ve CHP ile AP arasında Türkiye'nin ilk koalisyonu kurulmuştu. Çoğu AP'lilerin güvenoyu vermediği hükümetin ömrü ise sadece altı ay oldu.
Sonrasında İsmet İnönü iki kez daha, farklı parti ve bağımsız milletvekilleriyle koalisyonlar kurdu. Bu süreç içinde Talat Aydemir iki darbe girişiminde bulundu. 1965'te Adalet Partisi'nin tek başına iktidar olmasına kadar geçen süreçte tam üç hükümet kuruldu. Yani her bir yıla yaklaşık bir hükümet düşüyor demekti bu. Darbe girişimleriyle, siyasi krizlerle, ordunun nefesini her daim ensesinde hissederek, Menderes ve arkadaşlarının hatırası henüz çok tazeyken yaşanan 1961-1965 süreci, Türkiye demokrasisi açısından ibretlik köşe taşlarından biridir.
Türkiye'nin koalisyon krizleri; maalesef askeri darbelere, kapalı kapılar ardında dönen pazarlıklara, vesayet odaklarının müdahalelerine, üretilen ekonomik krizlere, Bakan pazarlıklarına, 4 aydan 1 yıla kadarlık ömürlere, milletin iradesinin tam olarak yönetime yansımamasına neden olmaktaydı. Türkiye, AK Parti iktidarları dönemlerinde hükümet krizleri yaşamadı. 14 yıllık istikrarlı bir iktidar pratiği Türkiye için çok değerliydi. Zira günümüz dünyasında belirsizliklerle geçireceğimiz bir gün bile yok. Türkiye'nin yaşadığı bu ivmenin devam etmesi açısından, milletin merkeze alındığı ve krizlerin çözüm yerinin millet olduğu, AK Parti ve MHP tarafından teklif edilen Cumhurbaşkanlığı sistemi elzemdir.
Koalisyon sorunları ile birlikte Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaşanan krizler de 94 yıllık Cumhuriyet ve demokrasi tarihimizde ciddi yaralar açmıştır. Ali Fuat Başgil'den bu yana devam eden bu krizlerin Türkiye'nin gündeminden çıkması gerekir. 367 krizine kadarki tüm süreçlerde askerin bizzat müdahil olduğu Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde artık söz milletin olmuştur. Halkın iradesinin egemen olduğu bir devlet yapısının önemini tarih sayfalarımızdan tekrar tekrar görüyoruz.