İkinci Yeni şiir ne demek?
İkinci yeni şiiri nedir, özellikleri nelerdir? 1960 öncesinde İkinci Yeni şiir hareketi Garip’e tepki olarak doğmuştur. İlhan Berk, Cemal Süreya, Edip Cansever, Turgut Uyar, Sezai Karakoç, Ece Ayhan, Ülkü Tamer akımın belli başlı şairlerdir. Oktay Rifat da Perçemli Sokak’ı çıkararak yeni arayışa katılır. Vatandaşlarımızın merak ettiği soruların cevaplarını haberimizde bulabilirsiniz. Peki, İkinci Yeni şiiri nedir, özellikleri nelerdir, şairleri kimlerdir? Detayları haberimizde bulabilirsiniz.
Merakla araştırılan İkinci Yeni şiiri ne demek? Vatandaşların merak ettiği soruların cevaplarını haberimizde bulabilirsiniz. İkinci Yeni, garip’in tam tersi bir noktadan yola çıkar, söyleyişteki rahatlığın şiir dilini zorlamayı, anlaşılırlık yerine anlamca kapalılığı, somuta karşılık soyutlamayı getirip halk şiirine sırt çevirir. İkinci Yeniciler için önce biçim gelir. Cemal Süreya “Biçimi önemsiyoruz, bunu da gerekli görüyoruz.” der. Peki, İkinci Yeni şiiri nedir, özellikleri nelerdir, şairleri kimlerdir? Detayları haberimizde bulabilirsiniz.
İKİNCİ YENİ ŞİİRİ NEDİR?
1960 öncesinde İkinci Yeni şiir hareketi Garip’e tepki olarak doğmuştur. İlhan Berk, Cemal Süreya, Edip Cansever, Turgut Uyar, Sezai Karakoç, Ece Ayhan, Ülkü Tamer akımın belli başlı şairlerdir. Oktay Rifat da Perçemli Sokak’ı çıkararak yeni arayışa katılır.
İkinci Yeni, garip’in tam tersi bir noktadan yola çıkar, söyleyişteki rahatlığın şiir dilini zorlamayı, anlaşılırlık yerine anlamca kapalılığı, somuta karşılık soyutlamayı getirip halk şiirine sırt çevirir. İkinci Yeniciler için önce biçim gelir. Cemal Süreya “Biçimi önemsiyoruz, bunu da gerekli görüyoruz.” der.
İkinci Yeni, Garipçilerin tersine birbirinden çok farklı olan şairlerin tek tek arayış ve sezgileriyle dağınık uçlar vermiş bir şiir akımıdır. Mehmet H. Doğan, bu şiirin doğuşunu Garip şiirinin zamanla yozlaşmış olmasına bağlar.
İkinci Yeni Şiirinde Öne Çıkan Temalar
Boşluk duygusu, sıkıntı, yalnızlık, yabancılık, yenilmişlik, içe kapanma, bunalım, bezginlik, şüphe, tiksinme İkinci Yeni şiirinde en çok öne çıkan temalardır. İkinci Yeni, kapalı, sezdirmeli üslubu ile halktan, folklordan, türkülerden, tabiat güzelliklerinden uzak bir şiirdir.
Bu edebî hareket, II. Dünya Savaşı’nın getirdiği toplumsal yoksulluk ve tek parti yönetiminin dayatmacı politikaları sonucunda bunalan aydının kendisini ifade ediş tarzına uygundur. II. Yeni şairleri kapalı ve kilitli bir dili tercih ederler. Kendi içlerine kapanarak bir dil dünyası kurarlar. Metinler arası ilişkilerle şiirin anlam ve anlatım olanakları çoğaltılır. Bu yoğun şiir dilini çözmek için kültürlü, donanımlı okur kitlesi gerekir.
İKİNCİ YENİ ŞİİRİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ NELERDİR?
İmgeci bir şiirdir.
Günlük konuşma dili dışlanarak kurulu dilin yapısı bilinçli olarak bozulmuştur.
Şiir, diğer sanatlarla yakın ilişki içerisindedir.
Bilinçaltına yönelim vardır.
Dadaizm ve Sürrealizm akımları İkinci Yeni şiirine kaynaklık eder.
Bireyci bir şiir anlayışı hakimdir.
Daha çok betimleme yöntemi kullanılır.
Nükte, şaşırtmaca ve tekerlemelerden uzaklaşılmıştır.
Asım Bezirci, İkinci Yeni şiirini “imgeye kapıları sonunu kadar açarak, edebî sanatlara özgürlük tanımak, sıradanlıktan ayrılmak, halk kültüründen uzaklaşmak, nükteden kaçmak, duyguya ve çağrışıma yaslanmak, olayı atmak, aydın azınlığa seslenmek” diye tanımlar.
İKİNCİ YENİ ŞİİRİNİN BAŞLICA ŞAİRLERİ KİMLERDİR?
Turgut UYAR (1927–1985)
Turgut Uyar gerek öz gerekse biçim bakımından sürekli değişen, halk şiirinden, divan şiirine geniş bir kültür birikimini değerlendirdi. Kendisi olabilen bir şiiri geliştirdi. Memet Fuat onun şiirini şöyle değerlendirir: “Turgut Uyar’ın soluklu, uzun dizeli, düz yazı görünümlü şiiri, din kitaplarını çağrıştıran havasıyla öyküsünü anlatışıyla, yücelik duygusu veren bir şiirdi. İkinci Yeni akımı içinde imgelerle, kapalı söyleyişlerle anlamı, derinleştirmeye, yoğunlaştırmaya çalışan bir şair olarak yer aldı. Şiiri hep içerikte aradı. Toplumsal sorunlara yönelişi de, şiirinin bütünlüğü içinde hiç yadırganmayan bir görkemlilikte ürünler getirdi.”
Cemal SÜREYA (1931 – 1990)
İlk şiirlerinde biçim kaygısı ağır basar. Eski şiirle bağını sesten çok imge yoluyla kurar ve çağrışımlardan yararlanır. Şiiri ince buluşların, duygulanımların, yaşanan gerçekliğin kendine özgü bir söyleyişin toplamıdır.
Edip CANSEVER (1928–1986)
Anlatılmayan, anlatılamadan kalan şeyleri bulup çıkarmaya çalıştı şiirinde. Soluklu, uzun şiirlere eğilim duydu. Çağdaş insanın yabancılaşmasını düşünce yanı ağır basan bir anlayışla işledi Divan şiirinden etkiler taşıyan şiirini resim sanatıyla özdeşleştirerek zenginleştirdi. Yaşama tedirginliğinin getirdiği bilinçaltı birikimlerini başarıyla ifade etti. Uzun soluklu şiir serüveninde insanın sıkıntılarını, bunalımlarını gelecekten duyduğu endişeleri büyük bir incelikle dile getirdiği şiirlerinde mitolojiye de yer verdi. En çok da insanın yalnızlığını anlattı şiirlerinde.
Ece AYHAN (1931–2002)
İkinci Yeni şiirinde dilin aşırı uçlarında dolaşan kendine özgü yeni bir dil kurmaya çalışan şair Ece Ayhan’dır. Şiiri okuyucuyu şaşırtma ve sarsma anlayışı üzerine kuruludur. Asım Bezirci, Ece Ayhan’ı İkinci Yeni’nin en özgün şairi olarak görür. Sürrealist teknikleri şiire en ciddi biçimde uygulayan şairdir.
Sezai KARAKOÇ (1933)
Sezai Karakoç, İkinci Yeni’ye has dil ve söylem özelliklerini kullanarak İslam dinini esas alan konulara yöneldi. Onun şiiri İslam’ın geleneksel metinlerinde görülen merkez çevre ilişkisinin üzerine kurulmuştur. İslam mitolojisini kucaklayan Sezai Karakoç şiirinin sağlam bir metafizik zemini vardır. O, şiir dilindeki semboller aracılığıyla geleneği güne ve geleceğe taşır. Şiiri aşk, hürriyet ve yaşam olgularını anlatmaya çalışır.
İlhan BERK (1918)
Şiirimizin yenileşmeye her zaman açık şairi İlhan Berk 1940’ların başından günümüze her şiir akımının, her şiir hareketinin içinde yer almasına rağmen kendi çizgisini hep korudu: Kapalı, imgeci şiirden eski çağları, mitolojiye, tarihe bir dönüş, kent düşkünlüğü, anlamın yitişi, minyatürlerde eski kitaplarda, izlerini bırakarak dolaşan bu şair oldu.
İlhan Berk şairliğini şöyle anlatır: “Şairlik bir çeşit dervişliktir. Yıllarca bir yer altı suyunu, yalnızlığını, unutulmuşluğunu, ezikliğini yaşayacaksın; bunu hiç yaşamamış gibi de alçakgönüllülüğünü elden bırakmayacaksın; yeryüzüne çıkma özlemini yitirmeden dayanacaksın; sonra bir gün, gün ışığını gördüğünde asıl da bu zaman bir kıyıya çekilip bakmasını bileceksin.”