"İlahlaşmış köşe yazarları ile TV yüzlerine veda edeceğiz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "İslamcılar" tartışmasına dair yaptığı "Tekkeye mürit aramıyoruz" açıklaması tartışılmaya devam ediyor.
Star yazarı Ardan Zentürk, bugün konuyu köşesine taşıyarak, Erdoğan'ın mesajının medyada yeni bir değişimin ayak sesleri olduğunu belirtti.
Zentürk, "“Olimpos Dağı’nın zirvesinde”oturan medya patronlarına ve o dağın eteklerindeki “ilahlaşmış köşe yazarları ile TV yüzlerine” veda edeceğimiz bir dönemin ayak seslerini duyuyorum..." diye yazdı.
İşte o köşe yazısı;
- Medya tabii ki değişecek
Çünkü, siyaset değişiyor. “Cumhurbaşkanlığı sistemi”nin giderek yerine oturması sürecinde, 57 yıldır, “vesayet sisteminin” zorladığı kalıpların hızla ortadan kalktığını göreceğiz.
Referandum kampanyasını “tek adamlık” sloganına oturtan CHP’de parti içi tek adamlık tartışması çıktı bile...
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “partiye yakın” olarak adlandırılan köşe yazarlarının “İslamcılık” tartışmasını yorumlarken, “İslamcı olmak ya da olmamak şeklinde bir ayrım yapmak zaten yanlış. Biz tekkeye mürit aramıyoruz ki. Siyasi parti için esas olan, dürüst, ilkeli, vatanını, milletini seven, parti ilkelerine uyacak insan aramaktır”demesi çok önemli bir işaret.
Siyaset büyük bir dönüşüme hazırlanıyor, bunun etkileri, siyasetle bağlantılı tüm kurumlarda, görülecektir.
Her parti bir koalisyon
Siyasete yön veren beyinlerin refleksleri, her şeyi masa başında çözdüğünü sanan kıymeti kendinden menkul kibirli aydınların tahminlerinin ötesinde hızlı ve geleceği şekillendirmekte de kararlıdır.
Siyaset, yeni sistemde, her partinin kendi içinde “geniş tabanlı koalisyona” dönüşeceğini çoktan gördü...
Sistem, “küçük olsun benim olsun” veya “çamurdan olsun benim adamım olsun” anlayışına kapı aralamıyor. Siyasetin Meclis’te esas olarak 2 büyük ana akım partili yapılanmaya doğru evrileceğini, toplumun içindeki tüm siyasi duruşların da bir partiden çok “siyasi koalisyon bloğu” olarak bu partilerin içindeki yerini alacağını görüyor.
Lider oligarşisinin sonu
“Vesayet anayasalarının”getirdiği “hibrid parlamenter sistemin” anti-demokratik zemini, partilerin “lider oligarşisine” olanak yaratmasıydı. Fikri Sağlar, 8 seçimi kaybetmiş ama makamını koruyan Kılıçdaroğlu’na haklı bir çıkış yaptı, “tek adamlıktan söz ediyorsun ama asıl tek adamlığı sen oynuyorsun” dedi. Kılıçdaroğlu cevabı parti grubu kürsüsünden “gerekirse kapının önüne koyarım” diyerek verdi.
Artık, kapının önüne falan koyamaz...
Aksine, “aşırı muhafazakar” kimliğini bir kenara koyarak, partisini, sahillerden İç Anadolu, Karadeniz sahilleri ve daha da önemlisi Güneydoğu oylarına açacak yeni manevralar geliştirmek zorunda. Bu, bugüne kadar partisinin dışında tutmaya çalıştığı siyasi hareketlerle şu veya bu şekilde koalisyon oluşturmasını, parti yönetimine hakim olan fraksiyoncu anlayıştan kurtulmasını, makamın karar verme mekanizmalarını paylaşmasını zorluyor.
Yapmazsa ne olur, CHP diye bir parti kalmaz.
Aynı gerçek AK Parti için de geçerli. Son referandumun ortaya çıkardığı haritada gelen mesajı iyi değerlendirmek, “siyasi kimliğini tabulaştıran” unsurların manevra alanını daraltarak yükselen kent orta sınıfının tüm renklerini kucaklamak durumunda.
Bu nedenle MHP ile sürdürülen uzlaşma zemini önemli çıkış noktası, bunun fiili koalisyona dönüşmesi, kuşkusuz toplumun farklı kesimlerine önemli mesajlar iletecektir.
'Mahalle barikatı'na veda
Gelişme, medyadaki önemini “mahalle” kavramına bağlamış meslektaşlar için alarm zilidir. Toplumsal-siyasal geçişkenliğin arttığı, geniş tabanlı siyasi koalisyona dayalı “parti içi demokrasinin” güçlendiği bir dönemde, barikatların arkasında kalamazlar, toplum ve siyaset, uzlaşma kültürünü öne çıkarttıkça, sepetinde gerçek bilgi ve çözüm olanların da öne çıkması kaçınılmazdır.
Siyaset, iki yıl gibi kısa bir süre içinde “karşı tarafa saydırma” kolaycılığını ortadan kaldıracak vasata doğru ilerleyecek, “mahalle” olarak gördükleri alanda hiç beklemedikleri portrelerle karşılaşacaklar.
Ya mahalleden çıkıp bir meydanda -siyasetin agorası-tartışmayı sürdürecekler ya da kendi sokaklarının kabadayısı olmayı tercih edip kaybolup gidecekler.
Değişim kaçınılmazdır
Eğer bir toplum, yaşadığı belalı coğrafyanın tüm zorlu baskılarına karşın sandıkta demokratik hakkını çok geniş bir katılımla kullanıp, barışçı bir süreçte “değişim” kararı aldıysa, “eski müesses nizamın” tüm kurumları için değişim kaçınılmazdır.
Sivil-asker bürokratik oligarşinin sivil siyasetin tam kontrolüne gireceği, Meclis’teki siyasetin pazarlık-uzlaşma geleneğine sarılarak karar mekanizmalarında en geniş tabanlı mutabakatı arayacağı bir dönemde, medya da değişecektir.
“Olimpos Dağı’nın zirvesinde”oturan medya patronlarına ve o dağın eteklerindeki “ilahlaşmış köşe yazarları ile TV yüzlerine” veda edeceğimiz bir dönemin ayak seslerini duyuyorum...