İletişim Uzmanı Ali Saydam'dan referandum yorumu
Yeni Şafak Gazetesi yazarı ve iletişim uzmanı Ali Saydam, 16 Nisan’da yapılacak referandumla ilgili El Cezire Türk'ten İrfan Bozan'a açıklamalar yaptı. Saydam, “Evet” kampanyasını tek başına Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yürüttüğünü söyledi.
16 Nisan’da yapılacak olan Referandum öncesi anketlerde ciddi bir kararsız seçmenden bahsediliyor. Sizce “Evet” propagandasını yürütecek olanlar nasıl bir kampanya yapmalı? Hangi söylemleri öne çıkarmalı?
Muhalefet, bu değişikliğin Tayyip Erdoğan kişiliğinde bir tek adam iktidarını sağlamak için yapılan bir anayasa değişikliği olduğu algısını oluşturmaya çalışıyor. Değişikliği yapan ve “evet” oyu çıkmasını isteyen AK Parti ise bunun bir sistem değişikliği olduğunu bunun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bir alâkası olmadığını anlatmaya çalışıyor. Tayyip Bey’in şahsına kilitlenmiş bir antipropaganda, “hayır” propagandası daha güçlü ifade edilebilir halde. “Evet” tarafı da “hayırcı”ların terör gruplarıyla işbirliği halinde olma durumuna düşeceğini ifade ediyor. Ben bu stratejilerini ikisinin de doğru olmadığı düşüncesindeyim. İktidar tarafının kendisini ifade ediş biçiminde iki tane temel unsurdan hasarlandığını düşünüyorum. Bir tanesi “evet” tarafının çok güçlü bir lideri var ve bu güçlü lider bütün propaganda tarafını baskılıyor. Tayyip Bey’in tarzı üslûbu öne çıkıyor, bu nedenle muhalefetin ekmeğine yağ sürüyor. Muhalefet, “Tayyip Bey her şeyi seçecek” diyor. Oysa hesap var; Anayasa Mahkemesi’nin tamamını Erdoğan’ın belirlemesi için 183 sene gerekiyor. Ama bir tek Tayyip Bey öne çıkıp da siyasi propagandayı yürüttüğü zaman bu öbür tarafın iddiasını doğrular mahiyette bir hava oluşturuyor. Ben AK Parti tarafında çok güçlü bir kampanya görmedim. Oysa bu referandum Türkiye’nin yeni bir kırılma meselesidir. AK Parti’nin bunu anlatabilmesi lazım. Türkiye’nin demokrasinin önünü hız bağlamında kesen, nepotizme izin veren milletvekillerini iş takipçileri haline gelmesini sağlayan parlamenter yapı yerine bürokratik oligarşiyi de ortadan kaldıran bir yapıya geçişin hikâyesinin doğru dürüst anlatılmadığı kanaatindeyim.
Söylemlerde sistem tartışmaları pek öne çıkmıyor. Neden?
“Hayır” tarafının sistemi konuşmamasını anlamak mümkün. Tayyip Erdoğan kendi çıkarı için anayasa değişikliği yapıyor algısı yaratmak kolay. “Parlamentonun idaresi bir tek kişiye bağlanmak isteniyor” “rejim değişikliği olacak parlamenter demokrasiden kraliyete padişahlığa geçiş olacak” denmesi kolay.
Kampanyayı AK Parti'nin götürmesi lazım''
“Evet” tarafının söylemlerinde öne çıkan olgu “Hayır”cıların terör örgütleriyle aynı safta kalacaklarına dair sözler. Sizce bu doğru bir söylem mi?
Cumhurbaşkanının konuşmasını tane tane okursanız Cumhurbaşkanı “her ‘hayır’ diyen terörist veya 15 Temmuz darbe destekleyicisi” demiyor. “Teröre destek verenler ‘Hayır’ diyor” diyor. “Eğer sende ‘hayır’ dersen onlarla aynı cephede olmak durumunda olursun bunu bilesin” diyor. Cumhurbaşkanı bunu dedikten sonra Cumhurbaşkanı’nın bu lafının eğilip bükülmesine engel olmayan AK Partili siyasilerin büyük sorumluluğu var burada. Şunu da söylemeliyim. “Evet” kampanyasını AK Parti götürmüyor şu anda, Cumhurbaşkanı götürüyor. Oysa geçmişte olduğu gibi AK Partinin götürmesi lazım. Tek siyasi iletişim yapan lider eğer Cumhurbaşkanı olarak devam edecek olursa öbür tarafın getirdiği her antipropaganda etkili olur. Oysa bu adem-i merkeziyetçi bir şekilde olmalı. AK Parti’nin bir sürü hatibi, konuşmacısı var bunlar dört bir koldan kalkıp anayasa değişikliğini seçmene anlatmalılar.
''Ne demeliler,neyi öne çıkarmalılar?''
Şu yapılmalı bir hafta mesela bir madde üzerine gündem oluşturulmalı. Hepsini birden konuşmak yerine mesela bir hafta boyunca yeniden seçilme durumu konuşulmalı. Sonraki hafta denge denetleme, kontrol mekanizmaları gündem olmalı. İkna edilmeyi bekleyen yüzde 15’lik bir kesim var. Her hafta bir maddeyi anlatan bir kampanya yapılabilir. AK Parti’nin ittifaklarını ikna etmesi gerekiyor.
''İttifaklarından kastınız nedir?''
AK Parti’nin kemik oyu ne kadardır diye bana sorulursa derim ki yüzde 18-22 arasında bir yerdedir. Fakat parti yüzde 49-52 alıyor. Bunu ittifaklarla alıyor. Türkiye’nin gelecek tasarımı ile ilgili AK Parti ile ittifak eden Türkiye’nin istikrarını isteyen hatta milli bağımsızlık noktasında AK Parti ile aynı düşünen müttefikler var. Bu oranlar bunların ikna edilmesi ile oluyor. Bu ittifakları hamasi propaganda araçlarıyla tutmak mümkün mü? Bence hayır.
''Rehavet var''
AK Parti’nin iletişim araçlarına bir hâkimiyeti var. Bahsettiğiniz konular “evet” yönünde buralarda işleniyor. Sizce yeterli değil mi?
Bu iletişim araçları için ben farklı düşünüyorum. İletişim araçlarına 1950’de Demokrat Parti, 1983’de Anavatan Partisi, 2002’de de AK Parti hakim değildi ama kazandılar. Bir fikrin, bir dünya görüşünün halk tarafından benimsenmesi ve sizi iktidara taşıması için iletişim araçlarına hâkimiyet gerekmiyor. Marka yönetiminin iki kavramı vardır biri vaat biri güven. Bir vaatte bulunacaksanız ve o vaadi yerine getireceğinize dair güven sağlamalısınız sadece vaat yetmez. Bu vaadi ve güveni sağlamak lazım. Bu dengeyi kurduğunuz zaman o zaman medya size istediği kadar saldırsın bazen medyanın saldırması avantaja bile dönebilir. Şu andaki rehaveti çok tehlikeli buluyorum ben.
Nedir rehavetten kastettiğiniz?
Sayın Cumhurbaşkanı çıkar sahalara bir konuşur TV’lerde yayımlanır zaten biz yüzde 52’yi almışız bir yüzde 52 daha alırız.
AK Parti'de böyle bir hava mı gözlemliyorsunuz?
Ortada. Sayın Cumhurbaşkanı’ndan başka kampanyayı kim götürüyor? Birileri var da ben mi görmüyorum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan sahalara inecek il il mitingler yapacak. Bu aslında meselenin bir noktada Erdoğan üzerinden tartışılmasına da mahkûm olmak değil mi?
En büyük tehlike o. Bir adamın sırtına bu kadar yük nasıl yüklenir? AK Parti böyle değildi. Şu anda AK Parti içinde siyasi figür, aktör olarak sayacak olursak kimleri sayabilirsiniz. Ben bir tek Enerji Bakanını görüyorum. Başka kim var? Eskiden AK Parti içinde 10 tane falan Berat Albayrak vardı. Eski AK Parti kadrolarını hatırlayın çıkıp inandırıcı ve ikna edici siyasi iletişim çalışmaları yapanları. Şu anda bütün gözler Cumhurbaşkanı’nda. Numan Kurtulmuş’u Hükümet sözcüsü olarak Pazartesi akşamları görüyoruz. Başka kim var? Muhalefete bakmıyorum muhalefet zaten çok feci. Muhalefetin öne çıkan isimleri siyasi iletişimde neyin olmayacağına örnek olan isimler.