"İnanma pencerelere bayım, gece hepsi ayna oluyor..."
Bazen şarkılar seni söyler, kimi zaman da şiirler beni...
Didem Madak söylemiş bak başlıktaki nefis dizeyi; kırk yıl arasam bulamayacağım naiflik ve derinlikle...
Merkür mü, Satürn yoksa Ay mı bilmiyorum nedeni hangisi...
Hangi göksel hareket hapsediyor bu kadar bana beni...
Şu sıralar bir tuhaf ağırlık üzerimde ve ne yapsam bırakmıyor peşimi, korkarım yok çaresi...
Tek bir adım atmadan kilometrelerce yol yürümüşüm gibi...
Tek bir cümle kurmadan saatlerce konuşmuşum misali...
Hayallerimi yokluyorum şükür hepsi yerli yerinde duruyor...
Öfkelerime sesleniyorum, hepsi taşıp çağlamak için benden işaret bekliyor...
Yaşama gücü bulduğum yaralarım, yeni işler yapma konusundaki en büyük yardımcım acılarım hepsi de yerlerinde...
Peki ama bana her sabah kendime bu acayip yoklamayı yaptıran ne?
Kolayca yaptıklarım zorlaşıyor, zorlandığım şeyler sanki artık imkansız...
En uyanık olmam gereken anlarda bir uyku hali, gecenin sabaha varan saatlerindeyse zihnim inadına pazar yeri...
Akortsuz gitar gibi sinirlerim, gerilmiş yay gibi beynim, oysa bedenim adeta pelte...
Beklemek en beceremediğim iştir, sanırım şimdiki sınavım beklemekte...
Hayatı hızlandırmayı iyi bilirim ben ama galiba evrenin yeni dersi yavaşlayabilmeyi öğrenmekte...
Allah bana zihin açıklığı versin...
Aradığım o eski İzzet, biliyorum sen buralarda bir yerlerdesin...
Elbette bulacağım...