Irak ve Ukrayna’nın başına gelenler bizim başımıza gelseydi ne olurdu?
Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar 'Irak ve Ukrayna’nın başına gelenler bizim başımıza gelseydi ne olurdu?' sorusu üzerine dikkat çeken değerlendirmelerde bulundu.
Son 10 gün içerisinde, Türkiye’de savunma ve uzayı ilgilendiren bir dizi gelişmenin yaşandığını hatırlatan Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar tv100'deki bugünkü köşe yazısında dikkat çeken konuları ele aldı.
"ABD’nin Irak’ı işgal ve istilası ya da Rusya’nın Ukrayna’yı işgal ve istilasını aklınıza getirin" diyen Ağar, Irak ve Ukrayna’nın başına gelenler bizim başımıza gelseydi ne olurdu? sorusunu değerlendirdi.
"Bırakın stratejik inisiyatifi ele geçirmeyi, kendimizi savunmak için (orta ve yüksek irtifada) hava savunma ve hava taarruz sistemlerimiz var mıydı? Yoktu!" diyen Ağar şöyle devam etti:
"Yani birileri de bizi Irak ve Ukrayna gibi, konvansiyonel silahlarla işgal etmek istese, vatanımızı ve vatanımızı savunacak ordumuzu ve yapacağı hareketleri korumak için (orta ve yüksek irtifada) hava savunma sistemimiz var mıydı?
Yoktu!
Yine Ukrayna ve Irak’ın kendilerini savunabilecek, "kullanma zorlukları, becerisi, yeterlilik baskı ve mütekabiliyet ayrı konu" son derece etkili hava savunma sistemleri vardı.
İnanın bizim orta ve yüksek irtifadan gelen füzelere karşı yapabileceğimiz hiçbir şeyimiz yoktu. Alçak irtifa için ise kısa menzilli hava savunma sistemleri ve stratejik bazı tesisleri korumak adına Hawk gibi bazı eski nesil bataryalar.
Bir Patriot istiyorduk, 40 dereden 40 su getiriyorlardı. Vermiyorlardı. Zoraki gelenlerin ise hepsi problemdi, nazlıydı, sürekli sorun üretiyorlardı, olası bir durumda bizim için ne yapacakları meçhuldü.
Satın alalım dedik, onu da vermediler.
Sonra Çin’den almaya kalktık. Hiç unutmam, Antalya’da G-20 zirvesi vardı. Allem edip, kallem edip onu da engellediler.
Sonra Türkiye Ruslardan S-400 aldı, kızılca kıyameti koparttılar.
Sonra yaptırım üstüne yaptırım, engelleme üstüne engelleme, yalnızlaştırmalar, ötekileştirmeler, şeytanlaştırmalar, bağımlılıklarımız, zafiyet ve hassasiyetlerimizi silah olarak kullanmalar.
Anlıyorsunuz değil mi?"