"İsmail Cem’de olmayan Ali Babacan’da da yok!"
Habertürk yazarı Oray Eğin, yeni parti kuracağı iddialarıyla gündemden düşmeyen eski Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın, 1997 - 2002 yılları arasında Dışişleri Bakanı olarak görev yapan ve o dönem sık sık parti kuracağı iddialarıyla gündeme gelen İsmail Cem'le benzerliğini yazdı. Eğin, "İsmail Cem’de olmayan lider kültü Ali Babacan’da da yok. " ifadelerini kullandı.
"İlk kez dikkatimi yıllar önce Can Dündar’ın hakkında yazdığı övgü dolu yazılardan sonra çeken Ali Babacan’ı bir lider adayı olarak duyduğumdan beri aklıma sadece İsmail Cem geliyor." diyen Oray Eğin, yazısının devamında şu ifadeleri kullandı:
"Nasıl ki şimdi Ali Babacan’ın adı konuluyorsa 90’larda da İsmail Cem’e “Solda umut” diye bakılırdı.
Medyada yakın dostları olan, Türkiye’nin en bilindik ailelerinden birine mensup İsmail Cem kağıt üzerinde mükemmel bir liderdi. Yabancı dili olan, Batı’yla iyi geçinen, medyanın tam desteğini almış, uluslararası alanda saygınlığı bulunan falan… Bugün hemen hemen Ali Babacan hakkındaki övgülerin hepsi zamanında İpekçi için söylenirdi. Bugün Babacan’ı destekleyen liberal kadro İsmail Cem’i överdi.
Ancak İsmail Cem hiçbir zaman bir kurtarıcı olmadı, kendisine yüklenen bu kadar beklentiye rağmen solda bir yıldız olarak parlayamadı. Epey bir süre konuşulduktan sonra tek başına alternatif bir parti kurmaya başladığında da başarıya ulaşamadı. Gecikmiş miydi, yoksa resmi tarihin yazdığı gibi Kemal Derviş’in son anda bu yeni hareketi bırakması mı etkili oldu?
TÜRK TİPİ LİDERLİK
Kuşkusuz türlü nedenler öne sürülebilir, ama ben hep İsmail Cem’de Türk tipi bir liderlik kumaşı olmadığını düşündüm. Sanki bu kadar tereddüt etmesinde, başkalarının ona yüklediği misyona rağmen epey gecikmesinin nedeni kendisinin de bunu bilmesiydi. İyi bir dışişleri bakanı mıydı, mükemmel bir TRT genel müdürü müydü; bunlar ayrı tartışmalar. Ama asla ve asla Türkiye’de siyaset yapabilecek, yükselebilecek bir lider prototipine uygun değildi. Amerika’da Demokrat Parti’de ya da bir kuzey ülkesinde öne çıkan bir siyasi figür olabilirdi, ama oralarda bile “lider” denebilir miydi, emin değilim.
İsmail Cem’in en büyük handikabı herkes tarafından sevilmeye oynamasıydı. Fazla sakin, aşırı tedbirli bir siyasetçi oldu hep. Ufuk Güldemir onun bu halini cesaretsizliğine bağlamıştı; gazetecilikten beri İpekçi soyadını kullanmamasını, adeta İpekçi soyadını gizlemesine dikkat çekmişti. İsmail Cem soyadının getireceği türlü riskleri bile almak istemiyordu örneğin. Üstelik tanıdığı herkes ona “Cem” diye hitap ederken. Belki şahsi nedenlerden dolayı haklıydı, ama siyasette risk almadan yükselmek mümkün mü?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kaderini değiştiren bir televizyon söyleşisini hatırlıyorum. 1994 yerel seçimlerinden önce Show TV’ye çıktı ve gecekonduları yıkmayacağını açıkladı. Hiç kimsenin kazanmasına ihtimal vermediği bir isim o gece hiç beklenmedik, başka hiçbir adayın dillendirmeye cesaret bile edemediği bir meydan okumayla o gece siyasette yolunu açtı. Diğer adaylar kendi aralarında Beyaz Türkler’in gündemini paylaşıp gecekondulara savaş açarken, Erdoğan görmezden gelinen bir oy deposunun desteğiyle aradan sıyrıldı. Aynı geceyi rakip aday İlhan Kesici de hatırlıyor, çünkü bölünen oylarda bu yayının oynadığı kritik rolü ekranda ilk fark edenlerdendi.
Erdoğan’ın siyaset yaptığı sürede 15 Temmuz’daki FaceTime görüşmesinden “One minute” olayına aldığı risklerin kendisine olumlu getirisini hep beraber gördük.
KİTLELERİ PEŞİNDEN SÜRÜKLEMESİ ZOR
İsmail Cem bunları yapamazdı, çünkü yapısı buna müsait değildi. Zaten Türkiye’de seçmenler ideolojiye ya da politik görüşe değil lider kültüne göre oy veriyor; adı ister Bülent Ecevit, Süleyman Demirel, ister Turgut Özal olsun kendi kültünü yaratan siyasetçi alıp başını yürüyor. Aralardaki isimlerse bir başka lider kültü doğana kadar dolgu malzemesi olarak geçici görev yapıyor.
İsmail Cem’de olmayan lider kültü Ali Babacan’da da yok. Babacan’ın İsmail Cem’e benzerliği ise aşırı tedbirli oluşu. 2015’ten beri hiç tweet atmamış birinden bahsediyoruz Ali Babacan’dan konuşurken. Sarsıntının ve tartışmanın hiç eksik olmadığı Türkiye’de net, keskin bir pozisyon almamış bir siyasetçi; hep güvenli kıyılarda kaldı, hiç göze batmadı, hiç risk almadı. Böyle bir siyasetçinin Türkiye gibi bir ülkede kitleleri alıp peşinden sürükleme, yeni sisteme göre yüzde 50 artı bir oy alabilme ihtimali var mı? Arkasında istediği kadar medya ya da dış destek olsun…
Olmadığını Ali Babacan da biliyor, ama yine de bu yola giriyor.
Yazının tamamı için tıklayınız...