İsmail Küçükkaya nasıl "gazeteci" oldu?
6-7 Ekim olaylarının yıl dönümünde Başak Demirtaş'ı ekranlara çıkartarak büyük tepki toplayan FOX TV programcısı İsmail Küçükkaya'nın sicil deflerleri aralanıyor... Küçükkaya'nın nasıl "gazeteci" olduğu, medyada koşar adımlarla tırmandığı basamakların perde arkası, o skandal yayın sonrası bir kez daha medya kulislerinde konuşulmaya başlandı... İşte Küçükkaya'nın medya "tilki"likleri...
FOX TV'de "Çalar Saat" isimli programı sunan İsmail Küçükkaya'nın, 6-7 Ekim olaylarının yıl dönümünde, canlı yayına olayların baş aktörü Selahattin Demirtaş'ın eşi Başak Demirtaş'ı çıkarmasının yankıları sürüyor.
Konuyla ilgili son olarak Radyo ve Televizyon Üst Kurulu devreye girdi. RTÜK, FOX TV'ye söz konusu program gerekçesiyle inceleme başlattı.
Küçükkaya'ya medya camiası içinden en sert tepki ise SuperHaber programcısı Nedim Şener'den geldi. Şener, "Medya soytarısı" olarak tanımladığı İsmail Küçükkaya'nın bu yayın ile "şehitleri bir kez daha öldürdüğünü" söyledi.
İSMAİL KÜÇÜKKAYA'NIN SİCİL DEFTERİ
Bu tepki toplayan yayın nedeniyle İsmail Küçükkaya'nın "gazeteciliği" tartşma konusu olurken, sicil defterleri de yeniden aralandı. Geçmişte, hakkında gazetecilik namusu ile bağdaşmayan pek çok iddianın basında yer aldığı Küçükkaya'nın, Star Gazetesi'nden Akşam Gazetesi'ne transferi de o esrarengiz olaylardan bir tanesi...
Bir dönem çok konuşulan bu ilginç transfer nedeniyle, Ankaralı gazeteciler, İsmail Küçükkaya'yı Basın Konseyi'ne şikayet etmiş ve hakkında inceleme başlatılmıştı. Fehmi Koru, Melih Aşık ve Zülfikar Doğan gibi gazeteciler de Küçükkaya hakkındaki o ağır suçlamaları köşelerine taşımıştı.
Peki neydi bu iddia?
Dönemin ünlü medya sitesi Dördüncü Kuvvet Medya'da yer alan habere göre, Küçükkaya beraberindeki bir başka gazeteci ile, Ulaştırma Bakanlığı'ndaki kaynaklarından edindiği bilgilerle bir dosya hazırladı. Ancak bunu yayımlanmak yerine haberin kahramanı olan iş adamına bu bilgileri jurnallemeyi tercih etti!
O iş adamı ise kendisini uyaran İsmail Küçükkaya ve gazeteci arkadaşını ödülsüz bırakmadı, sahibi olduğu medya grubuna transfer etti. Küçükkaya bir süre sonra da grubun gazetesinde genel yayın yönetmeni olarak görev yapmaya başladı.
Haberlerde ismi verilmese de söz konusu iş adamı, o dönem Turkcell'in ve Akşam Gazetesi'nin sahibi olan Mehmet Emin Karamehmet'ten başkası değil.
Fehmi Koru da bu garip medya transferi hakkında kaleme aldığı köşe yazısında Küçükkaya'nın "gazeteciliğine" sicil notunu şöyle vermişti;
"'Ne yapıyorlar?' diye sordum şimdi çalıştıkları gazeteden bir tanıdığıma, 'Henüz haber yazmaya başlamadılar' cevabı geldi. Yazmadıkları haberin daha fazla para ettiğini öğrendikten sonra haber yazacak değiller ya?"
İŞTE "DÖRDÜNCÜ KUVVET MEDYA" İNTERNET SİTESİNİN HALA WEB ÜZERİNDE YAYIMDA OLAN O DİKKAT ÇEKİCİ HABERİ;
-İŞTE SİZE İLGİNÇ BİR HİKAYE... (28.07.2005)
Akşam Gazetesi Ankara Temsilciliği'ne kuruluşundan beri SKY Türk'ün Ankara Temsilciliğini yapan İsmail Küçükkaya getirildi. Küçükkaya'nın tercih edilmesi ilgi çekici bir durum.
2000 yılında İsmail Küçakkaya hakkında Ankaralı gazeteciler Basın Konseyi'ne şikayette bulunmuşlardı. İsmail Küçükkaya'nın iki kere savunmasını alan Basın Konseyi iddialar hakkında kesin bir karara varamamış ancak ikiliyi dikkatli olmaları konusunda uyarmıştı.
Peki konu neydi?
İsmail Küçükkaya o zamanlar Star Gazetesi'nden 750'şer milyonar lira maaş alırken Akşam Gazetesine 400 milyon lira maaşla geçmişlerdi. Küçükkaya bu durumu, "Akşam Gazetesi bize köşe yazarlığı verdi bu nedenle bu paraya razı olduk" diye açıklamışlardı.
Evet doğruydu... İsmail Küçükkaya köşe yazarı yapılmışlardı. Ancak "Kapalı Kapılar Ardında Ankara" isimli köşede yazmaktaydı. Fotoğrafları da yan yanaydı. Neden ayrı ayrı değil de tek bir köşe verilmişti?
Bu tartışmalar 2000 yılının Nisan ayına denk gelmekteydi. O dönemde Finansal Forum'dan Zülfikar Doğan Milliyet'ten Melih Aşık ve Yeni Şafak'tan Taha Kıvanç köşesinde Fehmi Koru, Ankara'daki garip bir transfer hikayesinden bahsetmekteydiler. Olay Küçükkaya'yla ilgili iddiaların Basın Konseyi'ne taşındığı döneme denk geliyordu.
ZÜLFİKAR DOĞAN / 13 NİSAN 2000 - FİNANSAL FORUM
Başkentin medya dünyasında güncel ve sıcak bir konu. tüvatürler ve dolar bazlı meblağlar muhtelif lakin olay gerçek. Bir mevkuteden öbürüne trans çeken meslektaşlarımız geçtiğimiz günlerde oradan da bir başka mevkuteye trans çekmişler. her iki geçiş de trans olduğu için kendilerine bir miktar toplu ödeme yapılmış. Hadi birinci geçiş neyse. Daha iyi koşullarla bir başka yere geçmişler. Ancak ikinci geçiş nahoş... Konuşulan arkadaşlarımız gittikleri yeni yere geldikleri yer şirket ile ilgili bazı resmi ve mühim evrakı götürmüşler. Daha doğrusu gidecekleri yerin patronuna ayrılacakları yerin patronu ile ilgili bazı dosya ve müştemilatın ellerinde bulunduğu haberini uçurmuşlar.
Onlar da bu dosya içindeki bilgi belgeler karşılığında yüklü bir transfer bedeli ödeyerek bu arkadaşlarımızı ve ellerindeki dosyayı kendi mevkutelerine almışlar..
MELİH AŞIK / 14 NİSAN 2000
Şantaj dengesi
Tosunlar iki genç "gazeteci!"dir. Bir süre önce transfer oldukları gazeteden, geçenlerde aniden bir başka gazeteye transfer yaparlar. Ortada dolaşan transfer parası birkaç yüzbin dolar, maaş da birkaç milyar liradır. Bu paraların onda birine talim eden eski çalışanlar dev rakamları duyunca bunun nedenini araştırmaya başlarlar ve bulurlar.
Efendim, bu iki işbilir meslektaşımız (!) eski gazetelerinde çalışırken cep telefonu işinden köşeyi dönmüş bir gazete patronunun canını hayli sıkacak bir dosyayı ele geçirmişlerdir. Normalde gazetecinin yapması gereken şey, dosyadaki bilgileri haber haline getirip kamuoyunun bilgisine sunmak iken, işbilir kahramanlarımız öyle yapmazlar. Ya ne mi yaparlar? Ellerinde böyle bir dosya olduğu haberini, daha sonra transfer olacakları gazetenin patronuna lisan - ı münasiple bildirirler. Mesajı (!) böylece alan patron da gazetesinin Ankara Bürosu yetkilisine talimatını verir; Bu iki arkadaş, şu kadar milyar maaşla işe alınmışlardır, gereği yapıla... Tabii transfer ücreti, patronla söz konusu iki gazeteci (!) arasında yapılan özel bir görüşmeyle anında halledilir.
Bu olayı arkadaşımız Zülfikar Doğan dün sütununda isim vermeden anlattı. Şantajcı gazetecilerle rüşvetçi patronun oluşturdukları saadet zincirini kamuoyuna duyurdu. Gazeteciler Cemiyeti ve Basın Konseyi'nin de ilgisine sundu. Tabii ilgilenirlerse... (http://www.milliyet.com.tr)
TAHA KIVANÇ / 17 NİSAN 2000
Şu sıralarda Ankara'da anlatılan 'muhabir transferi' olayı çok ilgi çekici. İki genç muhabir, aldıkları maaşın neredeyse on katına bir başka gazeteye geçmişler; ayrıca biri 200, diğeri de 100 bin dolar 'transfer ücreti' almış yeni gazeteden...
İlk duyduğumda, "Herhalde önemli haberlere imza atmış muhabirlerdir" deyip adlarını sordum, benim belleğimde pek bir iz bırakmadıklarını anladım. Biri genç bir kadın, onu daha önce çalıştığı İzmir'deki yerel gazetede yaptığı 'irtica' haberlerinden çıkardım; erkek olanı ise "Hani, bayram dolayında Ericson haberi yapmıştı ya!" dediklerinde hatırladım...
Önemli haberler yazmamışlarsa çalıştıkları gazetenin ayrılmalarını umursamaması doğal, peki ama yeni geçtikleri gazete bu iki muhabirde ne bulmuş da onca maaşı, üstelik bir de transfer parası ödeyerek, vermeyi uygun görmüş? Parayı alınca eşleriyle birlikte İspanya'ya tatile gitmişler...
Merakımın cevabını Melih Aşık'ın 'Açık Pencere' sütununda buldum, gözlerime inanamadım. Orada anlatıldığına göre, bu iki muhabir, Ulaştırma Bakanlığı'ndaki kaynaklarından edindikleri bilgilerle bir dosya hazırlamış ve bunu yayınlanmak üzere haberleştirecekleri yerde haberin kahramanı olan işadamının kapısını çalmışlar... İyi mi? O işadamı da, aleyhinde haber yapacakken kendisini uyaran bu iki gazeteciyi, sahibi olduğu gazeteye transfer ederek ödüllendirmiş... Yakında o işadamının tv kanallarından birinde programa da çıkarlar...
"Ne yapıyorlar?" diye sordum şimdi çalıştıkları gazeteden bir tanıdığıma, "Henüz haber yazmaya başlamadılar" cevabı geldi. Yazmadıkları haberin daha fazla para ettiğini öğrendikten sonra haber yazacak değiller ya? ( http://www.yenisafak.com.tr )
DAHA SONRA...
İsmail Küçükkaya; 2002 yılında SKY Türk kurulduğunda kendisine televizyonculuk deneyimi olmamasına rağmen Ankara Temsilciliği verildi.
Bu görevi aralıksız bu güne kadar sürdürdü.
İlginç değil mi?...