İsrail - BAE işbirliğinde asıl hedef kim?
ABD Başkanı Donald Trump, dün yaptığı açıklamada İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri'nin ilişkilerini “tamamen normalleştirmeleri” için bir anlaşma imzaladıklarını duyurdu. Bu anlaşmayı yorumlayan Yeni Şafak Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, anlaşmanın Türkiye'ye karşı olduğunu belirtti.
ABD Başkanı Donald Trump, İsrail ve BAE ikili ilişkilerin tamamen normalleştirilmesi için anlaşmaya vardığını duyurdu. Trump, İsrail ve Birleşik Arap Emirlikleri arasındaki anlaşmanın isminin 'İbrahim Anlaşması' (the Abraham Accord) olduğunu söyledi.
Bu anlaşmayı sosyal medya hesabından değerlendiren Yeni Şafak Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, anlaşmanın sanıldğı gibi Filistin'e değil, Türkiye'ye karşı olduğunu belirtti.
ANLAŞMA TÜRKİYE'YE KARŞI
Sosyal medya hesabından açıklamada bulunan Karagül, "BAE-İsrail anlaşmasının ilk sonucunu; Sanıldığı gibi, Filistin'de değil. Türkiye'ye karşı göreceksiniz... Libya, Suriye, Irak, Akdeniz ya da başka bir yerde. Terör, saldırı ya da başka bir şekilde." ifadelerini kullandı.
TÜRKİYE'YE KARŞI CEPHE KURANLAR KİM?
Öte yandan köşe yazısında 'Türkiye’ye karşı Arap cephesi kuranlar kim?' sorusuna yanıt veren Karagül, "Arap olmayan Müslüman ülkeler yükselirken, Arap olan Müslüman ülkeler, özellikle Körfez Araplarının etkisindeki ülkeler (Burada BAE, Suudi Arabistan, Sisi yönetimindeki Mısır ve onların etkisindeki ülkeleri kastediyorum) geriliyor hatta çöküyor." dedi.
Karagül, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Arap olmayan Müslüman ülkeler, hızla Batı’nın himayesinden çıkarken, vesayetten kurtulurken, kendi dinamiklerini ortaya çıkarırken Arap ülkeler daha da Batı himayesine giriyor, daha da bağımlı ilişkiler kuruyor.
Arap olmayan Müslüman ülkeler, İslam dünyasının, Müslüman toplumların haklarını daha güçlü savunurken, söz konusu Arap ülkeleri bu iddialardan, mirastan hızla kaçıyor. BAE öncülüğündeki yeni cephe, bunu açıktan yapıyor, İslam siyasi mirasını açıktan reddediyor.
BAE, SUUD VE SİSİ, BATILI ORDULARI COĞRAFYAYA TAŞIYOR.
Arap olmayan Müslüman ülkeler, Batı’nın Ortadoğu’da, Asya’da “cephe ülke” konumunu reddediyor. Türkiye, Pakistan, Endonezya bir zamanlar Sovyet ve Çin komünizmine karşı “Güney Kuşağı”nı oluşturuyor, Batı’nın çıkarlarını koruyorlardı. Bu üç ülke de şimdi bundan fersah fersah uzaklaştı.
Ama Arap ülkeleri, özellikle Suudi Arabistan, Mısır, BAE ve onların oluşturduğu cepheye mensup ülkeler; ABD’nin, Avrupa’nın, İsrail’in bölgemizde ve Asya’da tehdit gördüğü ülkelere karşı kendilerini garnizona dönüştürüyor. Hem coğrafyamızda, hem Güney Asya’da kurdukları ittifak ilişkileri, çevrelerini tehdit edercesine, Batılı güçleri o bölgelere taşıyor.
DIŞARININ GÜCÜYLE İÇERİDEKİLERİ VURMAK
Arap olmayan Müslüman ülkeler, dışarıdan gelen saldırılarla boğuşurken, kendini buna kurarken Arap olan Müslüman ülkeler kendi içleriyle ve bölgeleriyle savaşıyor, bunu yaparken de Batılı ülkeleri yardıma çağırıyor.
Arap olmayan Müslüman ülkeler, içeriden dışarıya doğru bir güç inşa ederken, mücadele ederken, kendi güçlerini harekete geçirirken Arap Müslüman ülkeler, dışarıdan içeriye saldırıyor, kendi doğal imkanlarına ve güçlerine karşı dışarıdan güç tahkimatı yapıyor.
NEDEN SAVAŞLAR HEP ARAP TOPRAKLARINDA?
İran-Irak savaşı bir Arap-Fars savaşıydı. 1991 Irak işgali aslında bir Arap-Fars savaşıydı. 2003 Irak işgali de, niteliği itibariyle, öyleydi. Bütün bu savaş ve işgallerde Arap dünyası kaybetti. Coğrafyamızda otuz yıldır bütün savaşlar Arap topraklarında oluyor ve bu savaşlar hep kaybediliyor.
Bunun nedeni Arapların zayıflığı değil. Yönetimlerin Batı ile kurduğu tek yanlı bağımlılık ilişkisidir. Bu ilişki hemen her zaman Arap milletlerinin, vatanlarının aleyhine olmuştur.
İKİ PRENS, BİR DİKTATÖR: TÜM ZAMANLARIN EN YIKICI OLANI GELİYOR
Şimdi bu bağımlılık ilişkisi yenileniyor. Daha yıkıcı bir hal alıyor. Bunun öncülüğünü de Muhammed Bin Zayed (BAE), Muhammed Bin Selman (Suud) ve Sisi (Mısır) aldı.
Arap rejimlerini önce İran’a karşı kullandılar. Ama bu kullanma biçimi onların çıkarlarına değil, İsrail önceliklerine, ABD hesaplarına dayanıyordu. Bu çerçevede otuz yıldır savaşıyorlar ve hep kaybediyorlar.
Çünkü kaybetmeleri isteniyor. Onları kullananlar diğer taraftan onların güçlerini de eritiyor.
Bu yüzden Arap-Fars sınırı İran-Irak sınırından gerileye gerileye Akdeniz’e kadar geldi. Irak ve Suriye’yi kaybettiler, Şimdi Lübnan ve Yemen’i kaybedecekler.
ŞİMDİ “TÜRKİYE CEPHESİ: İLAN EDİLMEMİŞ BİR SAVAŞ!
Aynı akıl, Arap gücünü bu sefer Türkiye’ye karşı harekete geçirdi. BAE, S. Arabistan, Körfez ülkeleri ve Sisi’nin Mısır’ından oluşan bir “Türkiye Karşıtı Cephe” kurdular.
Bu cephe, coğrafyanın tamamında Türkiye’ye karşı akılsızca hareketlere girişti. Terör örgütlerini yönetmek, ekonomik saldırılar, suikast ve infazlar dahil, Afrika’dan Güney Asya’ya kadar her alanda Türkiye’yi zayıflatmaya çalışıyor.
Libya’da, Doğu Akdeniz’de, Kafkaslar’da, Basra Körfezi’nde, Kızıldeniz çevresinde, Orta Afrika’da Türkiye ile ilan edilmemiş bir savaş yürütüyorlar. Bunu yaparken de İsrail’le, Fransa ile, ABD ile, Avrupa ile, hatta Yunanistan ve Rum Yönetimi ile ortaklık kuruyor."
KARAGÜL'ÜN YAZISININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ