İstanbul'da 'zamanda yolculuk' hizmeti
En son 1994 yılı öncesinde konuşulan 'çöp dağları' konusu, geride bıraktığımız hafta yeniden İstanbul'un gündemine yerleşti. 1994 yılından bu yana çevre sorunları ile ilgilenen Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar, yaşanan bu durumu değerlendirdi. Birpınar, "Adeta 1994 öncesini yaşıyor gibi olduk. Bizler o zamanları gördük. Ne tür badirelerden geçtiğimizi yeni nesile de ifade etmeye çalışıyorduk." dedi.Recep Tayyip Erdoğan’ın İBB Başkanı seçildiği 1994 yılından bu
Recep Tayyip Erdoğan’ın İBB Başkanı seçildiği 1994 yılından bu yana aldığı görevlerle şehrin çevre sorunları ile yakından ilgilenen Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar, İstanbul'daki 'çöp dağları'nı değerlendirdi.
1994 yılındaki başarı öyküsünün yakın tanığı olan Birpınar, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'na da önemli mesajlar verdi.
Sabah gazetesinden İsa Tatlıcan'a konuşan Birpınar, 1994 seçimlerinin bir dönüm noktası olduğunu ifade etti.
"Döneme damga vuran İSKİ skandalı gibi birçok yolsuzluğa bulanmış belediye, adeta hizmet etmeye fırsat bulamıyordu. Yıllarca ihmal edilen çevre, kadim şehri yaşanmaz hale getirmişti. Çöpler toplanmıyor, musluklar akmıyor, hava kirliliğinden nefes alınmıyor, çöp dağları etrafa mikrop ve kötü kokular salıyor ve Haliç boğuluyordu. Atıksular arıtılmadan denizlere, derelere veriliyor. Oradaki canlı yaşamı yok ediyordu. El bekleyen onlarca sorun vardı; Susuzluk, kanalizasyon sorunları, derelere, denizlere akan zehirli atıklar, kokuya boğulmuş Haliç ve daha birçok sorun emin ellerde tek tek çözülüyor. Dev yatırımlarla İstanbul yeniden inşa ediliyor. Şehir küllerinden tekrar doğuyor adeta." ifadesini kullanan Birpınar, sözlerini şöyle sürdürdü:
ÇÖP SORUNU 1995'TE ÇÖZÜLDÜ
"Bugün olduğu gibi 1994 öncesinde de İstanbul'un en büyük sorunlarının başında çöpler yani atıklar geliyordu. Şehrin ortasında her an patlama riski taşıyan atıkların sağlıklı toplanması ve depolanması için hem Asya hem de Anadolu yakasına birer Modern Katı Atık Düzenli Depolama Tesisi yapıldı. Toplama maliyetlerini optimum düzeyde tutmak için belirli noktalarda Aktarma İstasyonları kuruldu. Asya yakasında 4, Avrupa yakasında 4 istasyon faal olarak hizmet veriyor. Aynı zamanda trafik yoğunluğunu azaltarak hava ve gürültü kirliliğini de önleyen bu uygulama 1995'ten beri devam ediyor.
İMAMOĞLU'NUN "TEMEL ATMAMA" AYIBI
Ancak, 2019 yerel seçimleri ile başa gelen mevcut yönetim siyasete alet edilmemesi gereken çevresel bir yatırımı bu zemine çekmiş ve tarihe kara leke olarak geçen "temel atmama" organizasyonu ile hafızalara kazınmıştır. Silahtarağa Arıtma Tesisi'nin durdurulmasına gerekçe ise rapor olarak addettikleri ve hala kamuoyu ile paylaşamadıkları birkaç sayfalık görüş yazısı. Halbuki bir arıtma tesisi mecburiyetten, ihtiyaçtan kurulur. Hem kurmak hem de işletmek büyük sorumluluk, uzmanlık ve mali kaynak ister.
YATIRIMLAR DURDU HALİÇ YOK OLUYOR
Ne var ki Sayın İmamoğlu, bu tesisi gereksiz görürken, kendi seçim vaadinde de iki tane bu nitelikte tesis yapılacağını belirtmiş. "Marmara'nın kirlenmesine engel olacağız" deniliyor. Böyle mi engel olunacak acaba? Yatırımlara "Dur" diyerek mi olacak bu iş... Evet, Marmara kirleniyor, Boğaz kirleniyor, Haliç yeniden kirleniyor. İstanbul ne yazık ki geriye gidiyor. Arıtma tesisi olması yetmiyor. Arıtma tesislerinin düzenli ve etkin çalıştırılması da önem arz eden bir konu. Ne yazık ki bunlar şu anda suistimal ediliyor. Riva'da görülen kirlilik nedeni de tam olarak bu esasında.
SEÇMEN GERÇEĞİ GÖRÜYOR
Adeta 1994 öncesini yaşıyor gibi olduk. Bizler o zamanları gördük. Ne tür badirelerden geçtiğimizi yeni nesile de ifade etmeye çalışıyorduk. Ancak insanımızın aklı gözünde. Yani görmeyince inanmıyor ne yazık ki. Şimdi üzülerek görüyorlar. Esasında görünen köy kılavuz istemez misali bu günlerin geleceğini "temel atmama"dan beri biliyorduk.
20 AYDA İSTANBUL'A BÜYÜK ZARAR VERDİLER
20 ay gibi büyük bir zaman geçmesine rağmen çevre namına önemli bir yatırımın yapılmadığı gibi "temel atmama" ve mirasyedilik örnekleri dışında bir faaliyette bulunmadıklarını görüyoruz. Yine İstanbul'un yeşiline can katan, her geçen gün artan trafiğin yol açtığı hava ve gürültü kirliliğini önlemek maksadıyla yapılan dikey bahçelerin sökülmesi, yerine yine çevreye son derece zararlı emisyonlar saçan boyama işleminin yapılması çevreye bakışlarının bir tezahürü olarak yorumluyoruz. Çevreye destek olacaklarına yapılan yatırımları da etkisiz kılarak köstek olmayı tercih ediyorlar. Böyle devam etmesi halinde İstanbul'un 94 öncesine ulaşması çok da zaman almaz.
1993'TEKİ ÇÖP DAĞLARI GERİ GELDİ
Biz İstanbul'u saran çöp dağlarını 1994'te bırakmıştık. Tam geçti diyecektik ki yine sokakları saran çöp dağları manzarasıyla karşılaştık. Medyada boy boy pozlar verip asgari ücreti şöyle yaptık, böyle yaptık demekle olmuyor. Şimdi görüyoruz ki söylenenler göz boyamadan ibaret. Çalışanlar da hak ettiklerini, vaat edileni almadığından greve gittiler. Ancak bunu çözmek de yine bu soruna yol açan yönetimde olmalı."