İstanbul'daki hafriyat mafyasının perde arkası
2003 yılında İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü'ne atanan eski Orman Bölge Müdürü Faruk Çebi, maden ocaklarının hafriyat toprağıyla iyileştirilmesi projesini başlatmıştı. Ancak hafriyat çetelerine savaş açan Çebi'nin başına gelmeyen kalmadı. İşte kendi kaleminden eski Orman Müdürü'nün yaşadıkları
2003 yılında İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü'ne atanan Faruk Çebi, maden ocaklarının hafriyat toprağıyla iyileştirilmesi projesini başlatmıştı.
FETÖ'yle birlikte hareket eden çetelerin iftiralarına maruz kalan Çebi, kendisini bir hukuk savaşının içerisinde bulmuştu.
Çebi, İstanbul’da inşaat sektörünün hızla geliştiği son yıllarda hafriyat toprağına döküm yeri bulunması sorununun yıllık en az “100 milyon dolar” değerinde büyük bir ranta dönüştüğünü vurguladı.
Faruk Çebi, bu rantında "hafriyat mafyasını" ortaya çıkardığını vurguladı.
İşte Faruk Çebi'nin kendi kaleminden yaşadıkları...
İSTANBUL’DA ORMANLARI İŞGAL EDEN HAFRİYAT OLAYININ PERDE ARKASI
Gün geçmiyor ki İstanbul’da kaçak hafriyatın neden olduğu çevre kirliliğiyle ile ilgili basında haber çıkmasın. Belgrat Ormanları moloz ormanına dönüştü, Kilyos Plajı molozlarla işgal edildi, Sazlı Dere baraj havzasındaki molozlar, İstanbul ormanlarının baş belası kaçak hafriyat ve şimdi de Aydos ormanları moloz çöplüğüne dönüştü haberleri. Yerleşim yerlerinden de görülecek kadar orman içlerinde oluşan devasa hafriyat tepeleri. Ne oldu da İstanbul ormanlarını bu denli moloz istila etti. Ormanlar da dâhil su havzaları adeta hafriyat çöplüğüne dönüştü. Olayın perde arakasında neler yaşanmıştı.
İstanbul’daki ormanlarda madencilik çalışmaları ile bozulmuş 100 bin dönüm büyüklüğünde ve “1.5-2” milyar metreküp hacminde çukurlaşmış sahanın ormanlaştırılması Anayasal bir zorunluluktu. Söz konusu zorunluluğun yerine getirilmesinde yetki ve sorumluluk tamamen Orman Teşkilatına aitti ve hiçbir şekilde devredilemez ya da engellenemez olduğu yargı kararlarıyla da tescil edilmişti.
İstanbul’da inşaat sektörünün hızla geliştiği son yıllarda hafriyat toprağına döküm yeri bulunması sorunu yıllık en az “100 milyon dolar” değerinde büyük bir rant’a dönüşmüştü. Söz konusu ranttan daha fazla pay almak amacıyla bürokrat-siyasetçi ve işadamı birliğinde rant çetesi oluşmuştu. Emek ve sermaye gibi ekonomik faktörlerin etkisinin fazla olmaması rant çetesinin iştahını kabartmıştı. Orman dışındaki kamu arazilerinden kaynaklanan hafriyatın tüm geliri rant çetesine akıtılırken, ormandaki maden ocaklarının rehabilitasyonunda kullanılan hafriyatın geliri de 2007 yılının son çeyreğine kadar ihale yöntemiyle tamamen kamuya aktarılmıştı.
İstanbul’daki değişik projeler adı altında (mezarlık projesi, mera ıslah projesi, çevre düzenlemesi ve bahçe tanzimi projesi, yol bakım ve onarım projeleri vb. gibi) kamuya ait sahalardaki hafriyattan sadece rant çetesine gelir sağlanırken; ormanlardaki eski maden ocaklarının rehabilitasyonu amacı ile gerçekleştirilen hafriyat ihalelerinden ise sadece kamuya milyonlarca dolar gelir sağlanmıştı. Bundan dolayı hafriyat ihaleleri rant çetesinin hedefi olmuştu.
Hafriyat rantından dolayı orman dışındaki kamu arazilerinde yoğunlukla yaşanan kaçak hafriyata 2007 yılının son çeyreğine kadar ormanlık alanlarda asla müsamaha gösterilmemişti. Bundan dolayı, İstanbul’da orman dışındaki kamu arazilerinde büyük bir çevre katliamına neden olan kaçak hafriyata ormanlarda rastlanmasına söz konusu tarihe kadar hiçbir zaman tanık olunmamıştı.
Orman dışındaki hafriyatın rantından beslenen hafriyat çetesi tekelleşmeye dayalı aşırı fiyat artışını da önleyen hafriyat ihalelerinin durdurulmasını ve tıp ki orman dışındaki hafriyatta olduğu gibi ormandaki hafriyat gelirlerinin de ihalesiz sistemlerle doğrudan kendilerine akıtılmasını istemişlerdi. Bunun için de masumane kılığa girerek yapmadıkları çirkeflik bırakmamışlardı. 2010 yılında da orman kanunu değiştirilerek tüm istekleri yerine getirilmişti. Yasal değişiklikten sonra ormandaki maden çukurlarının iyileştirilmesine yönelik hafriyat işlerinde de inisiyatif büyük ölçüde kontrollerine geçmişti.
Tekelleşmeye dayalı yüksek fiyatın kalıcı olması için İstanbul’un hafriyatını en az 50 yıl süreyle karşılayabilecek ormanlardaki devasa maden çukurlarına rağmen yeni hafriyat alanlarının hizmete sunulmasına yasal gerekçesi olmayan suni gerekçelerle çoğu zaman engel olunmuştu. Yasal değişikliğe rağmen Anayasal ve yasal yetkisi devam eden kamu kurumlarına da yetki gaspıyla daima müdahale edilmişti. Bu durum Eylül-2013 tarihinde 2000 hafriyat kamyonunun eylemiyle de protesto edilmişti. Bahsedilen olumsuzlukla birlikte yasal değişikliğe gidilerek rant çetelerine teslim edilen İstanbul ormanlarının yakın bir gelecekte hafriyat çöplüğüne dönüşebileceği öngörüsü de yıllar önce kaleme alınarak yetkili makamlara gönderilen rapor, ileti ve mektuplarda ısrarla dile getirilmişti.
Yaşanan tüm olaylar dışında kesinleşen yargı kararları da yıllar önce dile getirilen ifadelerin doğruluğunu tamamen onaylamıştı. Fakat ne acıdır ki kamu gücünü elinde tutanlar yargının da onayladığı doğruları ranttan dolayı hiçbir zaman anlamak istememişlerdi. Tıpkı bugün hafriyat rantından dolayı kural tanımayan hafriyat kamyonları gibi tüm yasa, hukuk ve inanç değerlerini ezerek doğruları söyleyenleri adeta linç etmişlerdi.
İyi ki Allah’tan Allah var! Yıllar önceki haklı uyarılara televizyon ekranlarında, gazete sayfalarında ve meclis kürsüsünde “hafriyat, ormancılığın işi değildir” gerekçesiyle itiraz ederek ormanlardaki hafriyat işlerinin rant çetelerine teslim edilmesine destek verenler bugün İstanbul ormanlarında yaşanan kaçak hafriyatın orman kanunu ile önlenmesi için orman teşkilatına talimat vermişlerdi. Söz konusu talimat hatalarını ispatlamıştı ama yaşanan sorunlara hiçbir çözüm getirmemişti.
Rant çetelerinin haksız talepleri için tüm kamu gücünün niye seferber edildiği, işini iyi yapan uzman kişilerin haklı feryatlarının niçin dikkate alınmadığı 15 Temmuz darbe girişiminden sonra daha net anlaşılmıştı.
Faruk ÇEBİ E. Bakanlık Müşaviri