Osmanlı’da yaşanmış bir vakada; cadı olduğu iddia edilen kişi henüz üç ay önce ölmüş bir kadındır. Dolayısıyla merkezden tayin edilen ve erkek olduğunda hiç şüphe bulunmayan bilirkişinin cenazeye bakması mümkün değildir. Dört kadın getirilir ve bu kadınların şahitliği ile cesedin çürümemiş, renginin kırmızıya dönüşmüş olduğu merkeze bildirilir. Merkezden gelen cevapta, halkı korkudan kurtarmak için yapılması gereken her şeye izin verilmektedir.
İşte Osmanlı'nın cadıları!
Osmanlı'da yaşanan ürkütücü olaylar
1156 Cemâziyelâhırı sonlarında (Ağustos 1743) Terkos'a bağlı Yeniköy mezarlığında yaşanan cadı vakasında, vakanın yaşandığı yer ile merkez arasındaki yazışma, yukarıda değindiğimiz Edirne'deki hadise örneğinde olduğundan farklı ilerledi. Ne cadı meselesinin kesinleştirilmesi konusunu gündeme getirilmiş, ne de Terkos naibi cadıyı yok etmekte kullanılacak metod hakkında merkezin fikrini sormuştur. Cadı meselesini merkeze haber verdiği ilk ilamdan sonra, ikinci ilamında naib, doğrudan cadının yakılarak yok edildiğini bildirmiş, ayrıca bu yakma işinin onaylandığına dair bir hüküm gönderilmesini istemiştir.
Ebussuud Efendi'den önce, gömüldükten sonra mezarlarında kefensiz ve vücudu kızarmış vaziyette bulunan ölülere bir açıklama getirmesi istenmektedir. Şeyhülislamın açıklaması, bu durumun o kişinin hayatta iken kötü bir kimse olduğuna yorulabileceği şeklindedir. Sonraki soru, bu vaziyetteki bir ölüye ne yapılması gerektiği yönündedir. Ölüden bir zarar gelmeyeceğini belirten şeyhülislam açılan mezarın geri kapatılması gerektiğini söylemekte, bunun ardından gelen, cesedin mezardan çıkartılıp yakılmasının uygun olup olmayacağı şeklindeki üçüncü soruyu da tek kelime ile olumsuz yönde cevaplamaktadır.
Dördüncü soruda bu kez, Selanik köylerinden birinde yaşanan hadise üzerinde durulmaktadır. Bir gayrimüslim ölüp defnedilmiş, fakat çok geçmeden bu kişi gece yarılarında köydeki diğer gayrimüslim vatandaşların kapılarında görülmeye başlamıştır. Her kimin kapısına giderse ertesi gün o gayrimüslim de ölü bulunmaktadır. Bu şekilde ölenlerin sayısı hayli fazladır.Durumdan tedirgin olan müslüman vatandaşlar köyü terk etmelerinin şer‘ancaiz olup olmadığını merak etmektedirler. Ebussuud Efendi'nin cevabı yine kısa ve net bir şekilde müslümanların yerlerini terk etmelerinin caiz olmadığından yanadır. Ebussuud Efendi hadisenin hikmeti konusunda, bunu izahta aklın ve dilin yetersiz kalacağı, konu hakkında bilgi sahibi olanların bildirdiklerini nakletmenin ise lafı çok uzatacağı şeklinde kaçamak bir cevap vermiştir.