İTTİHATÇILAR VE BOLŞEVİKLER
Birinci Dünya Savaşı Osmanlı Devleti aleyhine sonuçlanınca 14 Ekim 1918'de Talat Paşa kabinesi istifa etti. 1 Kasım 1918’de ise İttihat ve Terakki Cemiyeti gerçekleştirdiği bir kongre ile örgütsel yapısını sona erdirdi. Nihayet Enver, Talat ve Cemal Paşa partili arkadaşlarıyla birlikte bir Alman torpidosuyla yurt dışına kaçtı.
İttihatçı liderler önce Odessa'ya, oradan da Berlin'e gitti. Talat Paşa Almanya’da kalıp Avrupa’da dolaştı. Enver ve Cemal Paşa ise Doğu’ya ve Rusya'ya geçti. Enver Paşa Moskova'ya kadar giderek, Sovyet Dışişleri Bakanı Çiçerin ve Lenin ile görüştü. Rusya ve tüm Asya’daki Türkleri antiemperyalist ve Turancı amaçlar etrafında birleştirmeye yönelik faaliyetlerde bulundu.
Talat Paşanın Avrupa’daki çalışmalarının temel amacı Sovyetler Birliği ile Türkiye arasında anlaşma sağlamaya yönelik oldu.
Bu tarihlerde ABD Yakın Doğu İstihbaratı da boş durmamakta, İstanbul'dan kaçarak Almanya'ya sığınan İttihatçı liderleri yakından takip etmekteydi. ABD kaynaklarına göre İttihatçı liderler Rus Bolşevik hareketiyle yakın ilişkiler kurmak üzere yeni bir dönemin faaliyetini başlatmışlardı. İstanbul’dan uzakta kalan İttihatçılar ile Bolşevikler arasında özellikle Enver Paşa önceliğinde tabii bir ittifak oluşmaya başlamıştı. Her iki tarafın da bu ittifaktan elde edecekleri avantajlar mevcuttu.
Aranan, yargılanarak askerlik silkinden ihraç edilen sabık İttihatçı liderlerin mevcut koşullar altında iktidara gelmeleri artık pek olası değildi. Dolayısıyla da, ABD Yakın Doğu İstihbaratının değerlendirmelerine göre, tek umutları Bolşeviklere katılmak ve Avrupa koşullarını baltalamakta yatıyordu. Avrupa’nın devrimin sancıları içinde kıvrandığı bir sırada Jön Türklerin yeniden iktidara gelmeleri fark edilmeyecekti.
Kafkasya ve Türkistan'ın Türkçe konuşan nüfus arasında kendilerine karşı oluşan güçlü muhalefete karşı koyabilmek adına söz konusu ittifakın gerçekleşmesi Bolşevikler için de önem arz etmekteydi. Talat, Enver ve Nazım gibi entrikacı ve liderlerin yardımıyla Bolşevikler, Kafkasya bölgelerinde önemli propagandalar yapabilecek ve anlaşma her iki taraf için de kazanç sağlayacaktı.
Diğer taraftan bu bağlamdaki gelişmeler özellikle Berlin'deki Jön Türk faaliyetlerini yakından takip etmek üzere daha fazla ABD istihbarat elemanı görevlendirilmesi gerekli kılmıştı.
ABD istihbaratına göre Almanya'daki İttihatçılar sınır geçişlerindeki zorluklara rağmen dokunulmazlık kalkanı altında İsviçre'ye oldukça rahat bir şekilde girip çıkabilmektelerdi. Ancak dikkat çeken önemli husus ise İttihatçıların İsviçre'ye sadece yalın bir surette girip çıkmamaları, Almanya'dan getirdikleri büyük meblağlardaki parayı Zürih'te muhtelif bankalara yatırmalarıydı.
ABD istihbaratının değerlendirmesine göre İsviçre bankalarına yatırılan bu paralar müttefik ülkelerinde Bolşevik propagandası yapmak üzere kullanılacak gibi gözükmekteydi. Yine ABD istihbarat raporlarına göre bu tarihlerde Türk Genelkurmay Başkanlığı tarafından aktif bir propaganda yürütülmekteydi. Bu anlamda Enver Paşanın Türkistan'da 80.000, Nuri Paşanın ise Dağıstan’da 40.000 kişilik bir ordu kurdukları dillendirilmekteydi. Bolşeviklerin de Azerbaycan’a silah desteğinde bulunduğu belirtilmekteydi.
Enver ve Nuri Paşalar emrindeki bu kuvvetler, Denikin'in Bolşevikler tarafından yenilgiye uğratılmasının ardından Türkiye üzerine yürüyecek ve İtilaf devletlerini Anadolu’dan kovmak için Milli Kuvvetler ve Türk düzenli ordusu ile iş birliği yapacaktı.
Anadolu sınırları haricindeki İttihatçıların Bolşeviklerle olan ilişkisi bu minvaldeyken Bolşevikler ile yakın bir temas içerisinde olunması dahilde Kemalistlerce de gerekli görülmüştü. Bu noktada örneğin Anadolu’nun kapıları Bolşevizm fikrine aralanmış, Bolşevik ve Anadolu’daki milliyetçi kuvvetler arasında bir dayanışma oluşturulmuş ve ayrıca Anadolu’nun Yunan işgalinden ve müttefik devletlerin işgalinden temizlenmesi konusunda müzakerelerde bulunmak üzere Bolşevik 5 subay Kayseri üzerinden Ankara’ya gelmişti.