İzzet Çapa'ya 'Fazıl Say' tehdidi!
Ünlü piyanist Fazıl Say, geçtiğimiz günlerde eğlence mekanlarındaki müziğin sesinin kısılması gerektiğini belirten bir yazı yazmıştı. İzzet Çapa da o yazıyı eleştirince kimi kesimlerce tehdit edilmeye başlandı. Çapa, sosyal medya hesabından bir açıklama yaparak, "Fazıl Say’ın üslubuna yaptığım bir eleştiriden dolayı konunun buralara getirilmesi, WhatsApp gruplarında organize edilen bir toplu lince dönüşmesi de nedir!" ifadelerini kullandı.
İzzet Çapa, ünlü piyanist Fazıl Say'ın eğlence mekanlarındaki sesin kısılmasını istemesine tepki göstererek, o kalibrede bir sanatçının meselesini çok daha zarif cümlelerle ifade etmesi gerektiğinin altını çizmişti.
Bu açıklamasının ardından kimi kesimlerce linç edilmeye çalışılan Çapa, sosyal medya hesabından bir açıklama daha yaparak, kendisini eleştirenlere Sezai Karakoç'un ‘Anlamak masraflı iştir; emek ister, gayret ister, samimiyet ister. Yanlış anlamak ise kolaydır oysa. Biraz kötü niyet, biraz yetersizlik kâfidir…’ sözleriyle seslendi.
İşte Çapa'nın o yazısı:
‘ANLAMAK MASRAFLI İŞTİR, EMEK İSTER, SAMİMİYET İSTER…’
"‘Dünyada bana ‘ne istiyorsun’ diye sorsalar hiç düşünmeden vereceğim cevap şudur; ‘Anlaşılmak istiyorum’ demiş ya Sabahattin Ali…
İşte tam da böyle bir sabaha uyandım bugün.
Sonra Sezai Karakoç’un o çok sevdiğim cümlesi geldi aklıma..
‘Anlamak masraflı iştir; emek ister, gayret ister, samimiyet ister. Yanlış anlamak ise kolaydır oysa. Biraz kötü niyet, biraz yetersizlik kâfidir…’
Dönelim düne…
Fazıl Say’ın Instagram’da paylaştığı ‘sesi kısın’ cümlesi üzerine kurgulanan yazısını eleştirdim.
Onun kalibresinde bir sanatçının, derdi bu olsa bile meselesini çok daha zarif cümlelerle ifade etmesi gerektiğinin altını çizdim.
Hala da aynı fikirdeyim…
Ve fakat hiç beklemediğim bir fırtına koptu ardından.
Alaçatı’ya bizden önce yerleşenler, hani misafir misafiri sevmezmiş derler ya, Fazıl için ettiğim laflardan yola çıkıp, demediklerini bırakmadılar.
Ne yaptığımız işin varoşluğu kaldı, ne pavyonculuğumuz.
Yetmedi, eksik olmasınlar bizi cehenneme yollamaya kalkanlar bile çıktı…
İşitmediğim hakaret, duymadığım kötü söz kalmadı…
İyi de, yazdığım yazıda Alaçatı ile ilgili tek bir cümle yok…
Cahide’ninse adı bile geçmiyor.
Tamam, ses yüzünden etraftan rahatsız olanlar olabilir ki bu da oturup, konuşulup, tatlı dille gayet kolay çözülebilecek bir meseledir.
Ama Fazıl Say’ın üslubuna yaptığım bir eleştiriden dolayı konunun buralara getirilmesi, WhatsApp gruplarında organize edilen bir toplu lince dönüşmesi de nedir!
Bizi Alaçatı’dan sürmelere kalkmalar, ‘dağdan gelip bağdakini kovduğumuzu iddia etmeler, ‘ya bu deveyi güdeceksin, ya bu diyardan gideceksin’ diyenler, sorarım size bu nasıl bir akıl tutulmasıdır!
Toplasan sadece iki aydır Alaçatı’dayız oysa.
Bu güzel beldenin yıllardır yaşadığı sıkıntıların bizim üzerimizden tartışılması, bize fatura edilmeye kalkılması haksızlık değil mi!
Hele de bunu tehdidvari cümlelerle söylemek de neyin nesi?
Tekrar altını çiziyorum, yazdığım şey Fazıl Say’ın paylaşımına bir eleştiriydi.
Buna da hakkım olduğunu düşünüyorum.
‘Önyargıları parçalamak, atomu parçalamak zordur’ demiş ya Einstein.
Yıl olmuş 2019, ne hazin ki birileri hala aynı kafada, bakın ben işte en çok buna üzülüyorum..."