Jeofizik Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Ercan: Deprem bölgesini ayağa kaldıracak TOKİ'dir
Jeofizik Yüksek Mühendisi Prof.Dr. Övgün Ahmet Ercan TOKİ'nin sağlamlığını vurgulayarak "TOKİ, bir Türk mucizesidir" dedi. Prof. Dr Ercan, Depremde büyük yıkım yaşayan 11 il ile ilgili ise "Bu deprem bölgesini ayağa kaldıracak TOKİ'dir" dedi. İşte detaylar...
Jeofizik Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, Haber Global ekranlarında yayınlanan 'Buket Aydın ile Yüz Yüze' programında depreme ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
Depremde büyük yıkım yaşayan 11 il ile ilgili "Bu deprem bölgesini ayağa kaldıracak TOKİ'dir" diyen Ercan şu ifadeleri kullandı:
"TOKİ kurulduğu yıldan itibaren mükemmel çalışıyor. Sağlam yerde sağlam konutlar yapıyorlar. TOKİ bir Türk mucizesidir. Bunu sadece Türkiye'de değil Türkiye dışında da yapıyor. Şimdi ben Anadolu'ya gittiğim zaman TOKİ'nin ve Kiptaş'ın yaptığı bütün evler hem zemin hem yapı olarak hepsi sağlam. Bu deprem bölgesini ayağa kaldıracak bence TOKİ'dir."
Ercan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
'Aslında 3 deprem oldu'
Biz bu deprem olduğu zaman kendi içimizde bir tartışmaya girdik ve araştırmalara yaptık. Aynı zamanda yabancı bilim insanlarıyla hemen görüş alışverişi yaptık. Bu büyük bir felaketti. İlk görüntüler gelince hayretler içinde kaldık. Depremin yıkım gücünün yaklaşık 12 olduğunu gördüm. Bu, Erzincan ve Gölcük'te bile olmamıştı. Ben 8 gibi bir değer bulmuştum. Kırık işleyişiyle ilgili çalışmalar yaptığımız zaman, 2 değil de 3 deprem olduğunu gördük, İlk deprem Pazarcık ilçesinde oldu. Malatya'ya doğru bir yönseme gösterdi. Bu yönsemenin hızı önden bir kırmaya başladı. Bir de burkucu dalgalar gelmeye başladı. Öndeki giden kırıcı çok büyük bir hızla Malatya'ya doğru yöneldi ve orayı kırdı geçirdi. 20 saniye sonra 20 km ötede bir deprem daha oldu. Bu çok ender görülen bir olay. Sonra bir yönseme oldu. Tam karşısında Hatay vardı. 1999 Gölcük depreminde gördük biz bu tür bir yönseme olayını. Önden bir cephe kırarak gidiyor, arkasından da dalgalar geliyor.
'Antakya'da evler sağlam olsa bile kökünden söktü'
Bu yönseme Hatay'a doğru gitmeye başladı. Normalde dalgalar giderken sönümlenir, beklenen bir olay. Burada ise sönümleneceğine dalgalar köpürerek ve büyüyerek gitti Hatay'a doğru. Nedenini bilmiyoruz, bu olağanüstü bir olay. Vuruş gücü arttı. Antakya'da belki hiç yıkım da yapmayabilirdi ama öyle olmadı. Antakya'ya vurduğu zaman ivmesi 1300 santimetre bölü saniye kare oldu yani yer çekiminin ivmesini yendi. Antakya'daki evler sağlam olsa bile kökünden söktü, kaldırdı, havaya fırlattı ve tepetaklak itti. Rönesans bunlardan bir tanesi. Hiç çökme yok, kolon kiriş bağlantılarından kopma yok. Arka arkaya kapaklanmış. Yani ev sağlam. İnşaat mühendisi arkadaşlarımız, yapının her 5 katı için temelin altında perde betonlu 1 kat olsun derler. Temel derinliği benim gördüğüm burada (Rönesans Rezidans) 3 buçuk metre, oysa 10 metre kadar olması lazımdı. Bu yapıların temelleri derin olsaydı, burada kimse ölmeyecekti aslında.
Rönesans rezidans neden yıkıldı?
Aslında Hatay'da bir deprem falan olmadı, oraya bir kırık geldi. ABD'li bilim insanlarıyla tartıştık, biz böyle bir olay görmedik diyorlar. Bazı arkadaşlarımızın kuşkusu acaba burada bir deprem daha mı var dediler. Orada 4. bir deprem daha görünmüyor. Rönesans'tan karot alıp baksanız belki çok sağlam bir bina olarak çıkacak. Ana sorun beton değil, temelin sığlığı. Ben bunları savunmak için söylemiyorum. Ben olsam rezonansa bir bakın derim. Hasar tespiti yaparız deyip fırtına gibi gidiyorlar ama doğru yapmıyorlar. Birçok insanı mağdur edebilirler. Hasar tespitleri doğru şekilde yapılmıyor. Buradan uyarıyorum. Hasar tespitinin iyi yapılmadığı nedeniyle soruşturma yaptırabilir herkes.
Moloz artıklarına dikkat
İnsanları boşu boşuna ne suçlayın, ne de affedin. Bu kadar hızlı davranmanın ne nedeni var? Bir taraftan enkazlar hızlıca kaldırılıyor. Altlarında hala canlı insanlar var. Enkaz altında en az 250 bin kişi var diye hesapladım, bazen 300 bin çıkıyor. AFAD'ın verilerine göre hesaplıyoruz bunu. Şu ana kadar aşağı yukarı 150 bin kişi ölü ya da yaralı olarak çıktı. Göçük altında en az 100 bin kişi daha var. Enkaz kaldırma emri nasıl veriliyor? Neden acele ediyorsunuz? O yıkılan yapıların yerine yapı yapamazsınız, dünya afet yasasına aykırıdır. Bu molozları önce gidip kuş gölüne atmışlar, yazık değil mi? Moloz atıkları tarım alanlarına atılırsa bunlar bize kanser olarak döner. Türkiye'deki tarımsal ürünlerin yüzde 21'i deprem bölgesinden geliyor. Kısa zamanda sebze meyve ürünlerinin fiyatı çok artacak. Zaten çok pahalı. Eğer böyle yapılırsa son 10 yıl içinde çok fazla kanser vakasıyla karşı karşıya kalacağız. Her molozun ayıklanması gerekiyor.
'Kasap, bakkal, pastaneci gelip inşaat yapabiliyor'
Bir evin yıkılması, yüzde 20 yerden gelen sorunlarla, yüzde 80 yapısal sorunlarla ilgilidir. İnşaat yapan kişiler deprem bilimi dersi almaz. İnşaatçı eğer uzman değilse yapının depremde nasıl ayakta kalacağını bilmiyor. Deprem mühendisi dediğimiz kişiler bilir. Kasap, bakkal, pastaneci gelip inşaat yapabiliyor. Her şeyden önce bunun durdurulması gerekiyor. Yapımcısının sadece mimar ve inşaat mühendislerinin olması gerekiyor. Her fakültenin inşaat bölümüne mutlaka jeofizik dersini açın. Sismoloji dersi alsınlar. Bu vatan bizim, bir yerde yanlış yapıyorsak inat etmeyin. Bu zavallı insanların yazgısı mıdır göçük altında kalmak? Ben buna deprem senfoni orkestrası diyorum. İnsanların bir psikolojisi var. Sağlam bir yerde oturmanın bedeli 10 bin liradan başlıyor. Zaten bundan sonra ev sahibi olamazsınız. Demek ki kimler ölmeye hazırmış depremde? Dar gelirliler. Bir insanın geçim parasının olmamasının ne kadar acı olduğunu biliyor musun? Patatesi 1 kilo değil de 2 tane alırsın, peki oturduğun ev kötüyse ne yapabilirsin? Sonra gelip deprem takdiri ilahidir diye nasıl dersin? Neden yoksulların alın yazısı oluyor? Eğer bir ülkede ekonomi bozuksa dar gelirlilerin depremden kurtulma olasılığı yoktur. Tek gördüğüm yıkılan yapıların hepsi dar gelirlilerin yapıları.
Hatay'da yeni bir deprem olabilir mi?
Adana Kozan'ın bulunduğu kesim, bir de Adıyaman'a doğru bir yönseme gördük. Kuzeyde ise Palu, Bingöl'ün bulunduğu yerler, Muş Varto, Bitlis, Erzincan, Erzurum, buralar yeni gerginliğin biriktiği yerler olarak görünüyor. Buralarda deprem olacak diye algılanmasın, gerginliğin oralara doğru aktığını söylüyorum. buralarda ilerde deprem olabilir ama zamanı ve büyüklüğü hakkında bir fikrimiz yok. Hatay'da yeni bir deprem olabilir mi? Bunu yanıtlamak çok zor. Eğer oradaki kırık boyu Amanos'lara kadar yani Suriye sınırına kadar gelmişse ben orada yeni bir deprem beklemem. Doğru yanıtı verebilmemiz için bize 1 hafta daha versinler, üzerine çalışıyoruz. Malatya'da kırılmayan bir bölüm kalmadı. Karlıova-Bingöl en korktuğum kısım. Bu kadar büyük bir deprem olmaz ama yıkıcı olur. Malatya kırığı etkin bir biçime geldi. Bir yerde büyük bir deprem olmuşsa, gelecekte orada o büyüklükte bir deprem daha olacaktır. Hakkari, Van'ın İran sınırı, buralarda deprem bekliyorum.
'İstanbul'da hemen deprem beklemiyorum'
İstanbul'da hemen deprem beklemiyorum. Şu anda deprem kestirimi yapan arkadaşlarımız, aynı zamanda "deprem önceden bilinemez" de diyorlar ve İstanbul depremi için tarih veriyorlar. Depremle ilgili bilgiler, haftalık meteoroloji raporları gibi verilmez. Benim çalışmalarıma göre 2045'e kadar olmaz. Kuzey Marmara'da deprem olmama olasılığı yok. Burada kaç deprem olacak olayı var. Marmara yoruldu, daha ileri gitmeye gücü kalmadı. Yeniden enerji toplayıp kırması gerekiyor. Fiziği ve mekaniği bilmeyen bir insan sürekli deprem olacak diyebilir. Depremsel dönemsel olmaz. 30 yıl olayı şuradan çıkmıştır, dünya üzerinde 30 yılda bir deprem oluşunda bir artış görülmüştür. Bunu yanlış yorumladılar. 1999'da deprem oldu diye 2029'da deprem olacak demek çok ilkel. Bütün bunları söylediğim için çok üzülüyorum. Yoksul insan nasıl önlem alabilir? 24 yıldır önlem alındı mı? İstanbul'da her gün insanlar korkuyla yatıyor. "Her an deprem olabilir" demenin bir sorumluluğu yok, o yüzden yıllardır söylüyorlar, olmaz demenin bir sorumluluğu var. Kanıtınız yokken sürekli insanları korkutmanın anlamı ne? İstanbul'un nüfusunun azaltılması gerekiyor. İnsanlar makine gibi çocuk yapıyor. İstanbul'da yaşayan kadınların yüzde 30'u hiç deniz görmemiş, biliyor musunuz? Bir kişinin İstanbul'a göçünün maliyeti 30 bin dolardır. Eskiden bu yapılar TMMOB tarafından denetleniyordu, bu yönetim denetimi kaldırdı. Yapı denetim kuruluşları kadrolarında jeofizik, jeoloji ve geoteknik mühendisi barındırmak zorunda.
'Yapı güvenlik belgesinin alınması şart koşulmalı'
Her yapı ve oteller için "yer yapı güvenlik belgesi"nin alınmasını şart koşmalılar. Bu yapı güvenlik belgeleri tapulara işlenecek. Kişi o evi satmak isterse tapuya gittiği zaman bu yapı güvensizdir ibaresini gören bu işten vazgeçecek. Dolayısıyla kişi kendi denetimini de yapacak. Kimse böyle evleri almayacak, satmayacak. Bu böyle yapılırsa gelecekte hiçbir ev yıkılmaz.
Yer ne kadar kaydı?
Biz bu kaymayı 6-7 metre olarak bulduk. 3 depremin kayması toplamda 19 buçuk metre oldu."