Kadın gazeteciden 'Emine Bulut' isyanı
Gazeteci Neşem Yaşar, Türkiye'yi derinden sarsan Emine Bulut cinayeti ile ilgili dikkat çeken bir yazı kaleme aldı. Yaşar, "O görüntüleri izlediğimizde bir an o çocuk kadar çaresiz, bir an o anne kadar ölüm şaşkınlığı içinde hissettik kendimizi. O çocuğun, o an yaşadıkları ve sonrasını düşünmek kahretti" ifadelerini kullandı.
Tüm Türkiye'yi tek yürek yapan Emine Bulut cinayetinin yankıları sürüyor. Gazeteci Neşem Yaşar da bir yazı kaleme alarak cinayeti kınadı.
Yaşar'ın yazısı şöyle;
Sizlere daha keyifli bir yazı ile merhaba demek isterdim ama aklım şu an sadece Emine Bulut’un son anlarında…
Bugüne kadar ülkemizdeki “Kadın Cinayetleri” hakkında yüzlerce, binlerce yazı yazıldı. Akademisyenler pek çok araştırma yaptı, makaleler yazıldı. TV’lerde konuşuldu. Konu ile ilgili bir sürü STK var. Kaldı ki konu hep sıcak. Kadına Şiddet… Hiç soğumuyor.
Ama Yok… Olmuyor, durmuyor. Durduramıyoruz.
Size bir şey soracağım.
Bugüne kadar pek çok Kadın Cinayeti haberi okudunuz. Darp edilen kadınları medyada pek çok defa haber olarak izlediniz.
Peki, Bugün Emine Bulut cinayetinde içinizi yakan, yüreğinize dokunan asıl şey ne oldu? Neye isyan ettiniz?
38 yaşındaki Emine Bulut’un eski eşi tarafından bıçaklanarak öldürülmesi mi? Yine bir kadının canının namus adı altında yitip gitmesi mi? Bir kadın daha diye başlayan bir cümlede yer alması mı? Okurken bile alışıldık geliyor değil mi?
Ben size samimiyetle söyleyeyim mi?
Annesinin ölüşüne şahit olan çocuğun acısıydı yürekleri dağlayan. Kelimeleri kifayetsiz kılan ve yürekleri parçalayan bir çocuğun çaresiz çığlıklarıydı. Öylesine gerçek bir acıya dokundurdu ki bizi o çığlıklar…
O görüntüleri izlediğimizde bir an o çocuk kadar çaresiz, bir an o anne kadar ölüm şaşkınlığı içinde hissettik kendimizi.
O çocuğun, o an yaşadıkları ve sonrasını düşünmek kahretti. Sayesinde şiddeti hücrelerimize kadar içselleştirdiğimiz sosyal medyaya attık kendimizi. Göz göre göre çocuğunun çığlıkları arasında, hayata sıkı sıkı tutunacak gücü olan bir kadının ölüme gidişini lanetledik. Yoksa bu cinayet de, üçüncü sayfa haberi olarak zamana gömülüp gidecekti.
“Yeter Artık” diye yırtınmak geldi kadınların içinden.
Yeter, çünkü tehlike büyüyor.
Yeter, çünkü bu cehalet canlara mâl oluyor.
Kadına yönelik şiddeti önlemek için yapılan mevcut yasal düzenlemelerle Kadın Cinayetleri’nin önüne geçemiyoruz. Ve Evet, mutlaka eğitim şart. Çünkü “ŞİDDET ÖĞRENİLEN BİR DAVRANIŞ”tır ve bu yönüyle de adeta bir kısırdöngü gibidir. Şiddet içeren davranışlar sergilemenin “Erkek” olmakla da ilgisi yok. Söyleyen ben değilim, bilim insanları.
Eğer kadına yönelik şiddette, ŞİDDET’in kendisini CİDDİ BİR HALK SAĞLIĞI SORUNU olarak ele almazsak bu kısırdöngüyü kıramayacağız. İnsanlara, şiddetin bir güdü olmadığı anlatmadığımız sürece, tecavüz ve kadın cinayetlerinde iyi hal indirimi gibi toplum vicdanını yaralayan unsurlar olduğu sürece, mevcut konularla ilgili en caydırıcı cezalar verilmediği sürece bu cinayetler ve teşebbüsler bitmeyecek.
Madem kadınları illa koruyasınız var,
Bir çocuk daha bunları yaşamadan, bir anne daha çocuklarının yanında öldürülmeden koruyun...