Kaftancıoğlu ve Kavala projesi mi?
Akşam yazarı Turgay Güler, bugünkü yazısında İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından kaldırılan ve tartışma konusu olan dikey bahçeleri yazdı. Güler, bu projenin Canan Kaftancıoğlu ve Osman Kavala'ya ait olduğunu belirterek, "Mesele dikey bahçe değil, sen hâlâ anlamadın mı?" dedi.
Yazısına DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan'ın Diyarbakır'daki sözlerindeki ayrıntıları kaleme alarak başlayan Akşam yazarı Turgay Güler, "Dikkatlerden kaçtı, bir AK Parti'li de çıkıp, ‘sen ne saçmalıyorsun’ demedi." ifadesini kullandı.
Babacan'ın “Bugünün Diyarbakır’ında konuşulması gereken en önemli konulardan birisi Kürt meselesidir. Biliyorsunuz, ‘Kürt sorunu’ lafı bugünkü rejimi en fazla rahatsız eden söz haline gelmiş durumda." açıklamasını eleştiren Güler, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Seçimle iş başına gelmiş meşru iktidarı ‘rejim’ olarak nitelendirmesine mi yanarsın yahut PKK terörünü ‘Kürt meselesi’ diye tanımlamasına mı?
Hem de çok değil iki adım ötede, evlatlarını PKK terörüne kaptırmış Diyarbakır Annelerinin oracığa bıraktığı gözyaşlarına rağmen!
Yazık!
‘Bu ne saçmalamış böyle’ diyerek konuşmasının içeriğine baktım.
Fecaat!
“Seçimlerin dahi anlamını yitirdiği bir döneme giriyoruz” diyor.
Yuh!
Bunu söylemesinin sebebi teröre destek veren HDP’li belediye başkanlarının görevden alınması. Bunları Diyarbakır’da söylüyor. ‘HDP ile omuz omuza, kol kola, gönül gönüleyiz’ mesajı veriyor. Akşener’in ‘kahvaltı’ hamlesinin bir başka versiyonu. HDP ile ittifakı resmileştirme çabaları. Zira HDP bu konuda diretiyor. Akşener teslim oldu, Babacan dünden teşneymiş.
‘Seçimler anlamını yitirdi ve rejim’!
Bu iki kavramı yan yana getirmek, bunun üzerine tehlikeli ve kirli bir siyaset inşa etmek Babacan’ın harcı değil. Olsa olsa Osman Kavala’nın son hamlesidir. Yazıp göndermiştir! Babacan da dillendiriyor.
PKK ormanlarımızı yakarken ‘Kürt meselesi’ demek terörü cesaretlendirmekten başka ne işe yarar? Hem de PKK’nın belinin kırıldığı bir dönemde. O belediye başkanları Kürt olduğu için mi görevlerinden alındılar.
Ayıp!
Dönelim şimdi en başa. Babacan diyor ki ‘seçimler anlamını yitirmiştir’.
Başka?
‘Türkiye’deki rejim’.
Peki, PKK ormanları yakarken, ocaklara ateş düşürürken ne diyor?
‘Faşist rejim’.
CHP ne diyor?
‘Dikta rejimi’.
Bir diğeri ‘korku imparatorluğu’.
Söylem de birlik tamam. Artık örtülü ittifak dönemi de bitti. Sırada ‘eylem birliği’ var.
Madem mevcut rejim(!) yüzünden Türkiye’de seçimler anlamını yitirdi, o halde ‘ateşi’ daha da büyütmeli. Ormanları yakmak yetmez, ülkeyi de ateşe verecekler.
Şimdi yeniden dönelim Osman Kavala’ya. Gezi olaylarının organizatörü, karanlık işadamı Kavala’ya.
Babacan Diyarbakır’da bunları söylerken İstanbul’da da tuhaf gelişmeler yaşanıyor.
İBB başkanı yol kenarlarındaki dikey bahçeleri söküp, yerine grafiti yaptırıyor. Gerekçesi ise ‘tasarruf’. Tabii ki yalan. Zira altyapısı hazır bir çalışma o. Siz sadece mevsim çiçeklerini yerleştirip bırakacaksınız. Öyle abartılı bir maliyeti de yok. Kaldı ki o kadar altyapı sökülüp çöpe atılıyor. Asıl israf bu. Neyse!
Dikey bahçelerin kaldırılıp yerine şehrin duvarlarını berbat eden grafiti çalışmalarına, birileri görülmemiş bir saflıkta itiraz getiriyor.
Oysa mesele dikey bahçe değil onlar hâlâ anlamamışlar.
Sahibinin izni olmadan her türlü mülke yazılan işaret ve sembole deniyor grafiti.
Otoriteye karşı gelme aracı.
Koskoca İstanbul, belediye başkanı eliyle gettolaştırılıyor. Hem de bir proje dahilinde.
Gezi olaylarını hatırlayın! Duvarlara yazılan ‘Zulüm 1453’te başladı’ zırvası bir grafiti çalışmasıydı. Gezi de grafitiden başka ne vardı? Küfürler, hakaretler, sloganlar… Kaldırım taşından, sokak lambasının direğine, Atatürk büstünden, AKM’ye kadar her yere.
Grafiti konusunda uzun uzadıya yazacak değilim, zira yerim de müsait değil. Merak eden açar bakar. Ama demem o ki, bu grafiti işi de İmamoğlu’nun harcı değil.
O da Canan Kaftancıoğlu’nun, dolayısıyla Osman Kavala’nın projesi.
Bir alt kültür oluşturma çabası. Tehlikeli bir çaba.
Yani mesele dikey bahçe değil, sen hâlâ anlamadın mı?"