Kamu güvenliği ve virüs
Terör ve güvenlik uzmanı Hacı Murat Dinçer, SuperHaber için kaleme aldığı yazısında, koronavirüs salgınına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Dinçer, ölümcül virüse karşı polis ve jandarmanın evde kalamadığını belirterek, kamu güvenliği alanında da sıkı önlemlerin alınması gerektiğini ifade etti. İşte Dinçer'in o yazısı...
Ülkemiz 11 Mart 2020 tarihinden bu yana Covid-19 belasıyla imtihanda; geçen kısa zamana rağmen vaka ve vefat sayılarında artış devam ediyor. Devletimizin kadim yönetim geleneğiyle örneklerine parmak ısırtacak bir kriz yönetimi sergilemesinin yanı sıra hain hainliğinden de kalmıyor: Evde kal önlemine inatla direnenler, Sayın Cumhurbaşkanımızın himayesine aldığı milli yardım kampanyasına alternatif arayanlar, virüsten siyasi rant kotarmaya çalışanlar… Mahsulü bol tarlanın arsızı misali her taşın altından iki ayaklı bir virüs çıkıyor.
Krizin ilk günlerinde Kamu Sağlığı açısından alınan önlemler yerini hızla Kamu Güvenliği alanındaki önlemlere bırakmaya başladı. Tarihteki salgın vakalarına bakınca işin doğasının bu olduğu açık, her pandemide olayın kısa zamanda güvenlik alanına kaydığının örnekleri çok. Ülkemizdeki; kısıtlı sokağa çıkma, seyahat ve sosyal mesafe kurallarına uymayan ‘’aydın’’ tanımlı kör cahil bir kitlenin yeni ve sert önlemlere sebep olması kaçınılmaz görünüyor.
Kamu Güvenliği alanında pandemi temelli alınan ve alınacak önlemlerin iki tarafı var: Birincisi bunu uygulayacak olan Polis ve Jandarma diğeri de kısıtlamalara muhatap olacak Vatandaş. Polis ve Jandarmanın evlere erzak taşımasından, sokakta müzik çalmasına, traktörle tarla sürmesine kadar daha önce şahit olmadığımız, durumun doğası gereği memnuniyetle karşıladığımız moral ve motivasyon temelli davranışları hep birlikte izledik. Öte yandan Polis ve Jandarma kuvvetlerinde virüs vakası olduğu bilgileri de maalesef Devlet ağzıyla onaylandı.
Cicim günleri bitti. Kolluğun kendini izole etmek kaydıyla gücünü muhafaza etme zamanı geldi. Öncelikle polis ve jandarmada virüs yayılımının sert önlemlerle önüne geçilmeli ve kuvvet kaybına müsaade edilmemeli; sıklet merkezinin değiştiği sinyalleri geliyor. Normal vatandaşlarda dahi durumun meydana getirdiği agresif davranış örnekleri çoğalmakla birlikte her zayıf anı kollayan hain cephelerde de hareketlenme var. PKK’nın son bir haftada engellenen sızma ve saldırı girişimlerinin yanı sıra kendi eylemi neticesi ölen sanatçı kisveli DHKP-C militanı bir kadının cesedi üzeriden nabız yoklamaları yapılıyor. Bunları iyi okuyarak FETÖ/PKK ve DHKP-C üçlüsünün hiçbir boşluğa müsamaha göstermeyeceğini tekrar hatırlamak zorundayız. Bu kriz günlerinde vücudumuzu ele geçirip öldüren virüsle mücadele eden sağlık çalışanları gibi kapımıza dayanmak için fırsat kollayan terör örgütlerine karşı da polis ve jandarmadan başka bir dayanağımız yok.
Unutmayın; polis ve jandarma evde kalmıyor, bizler evde huzurla kalalım diye canla başla sokakta görev yapıyor. Yarın hem asayiş olaylarında hem de Devlete karşı muhtemel eylemlerde krizi fırsata çevirmek isteyecek hain odaklara karşı tek kalkanımız onlar. Polis ve jandarmanın mevcut salgından etkilenmemesi için virüs önlemlerinde ‘’kendisini de ‘’düşünmesi gerekiyor. Öte yandan ‘’normal vatandaşların’’ da polis ve jandarmanın işini kolaylaştırmak için her zamankinden daha itinalı davranması da zaruri: Kurallara uyalım, yasaklamaları içselleştirerek etrafımıza da uyması yönünde uyarılarda bulunalım. Polis ve jandarmanın vaktinden çalmayalım. Polis ve jandarmayla vara yoğa tartışmayalım. Mevcut salgın tablosunun kötüye gitmesini isteyen ve bu durumu fırsat bilip yağmadan, tecavüze, hırsızlıktan, tefeciliğe, terör eyleminden, sokak nümayişine kadar hazır bekleyen iki ayaklı virüslerinde olduğunu unutmayalım. Muhtemel bir kaostaki tek kas gücümüz olan Polis ve Jandarmayı yormadan, üzmeden görevlerini kolay yapmaları için elimizden gelen desteği verelim. Polis ve Jandarmaya bu günlerdeki her angarya her tartışma her karşı çıkma kendi kolumuzu kesmek gibidir. Su uyur, düşman uyumaz.