Kan donduran ifadeler: Radarda Erdoğan'ı aradık!
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminde görev aldıktan sonra tutuklanan ve Türk Silahlı Kuvvetlerinden (TSK) ihraç edilen, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin önünü bombaladığını itiraf eden pilot Müslim Macit'in ek ifadesine başvuruldu.
Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığı, geçen günlerde Macit'in ek ifadesine başvurdu. İfade tutanağına göre Macit, daha önce de Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığında şüpheli sıfatıyla ifade verdiğini ancak bu ifadesindeki bazı kısımların eksik olduğunu söyledi.
Macit, ek ifadesinde FETÖ ile nasıl tanıştığını, Hava Harp Okulu yıllarında örgüt ile olan ilişkisi, mezuniyet sonrasındaki ilk görev yerindeki irtibatlarına ve ilişkilerine dair anlatımlarda bulundu, kurmaylık sınavları sorularının kendisine önceden verildiğini ve bu sayede sınavı kazandığını itiraf etti. Darbe günü öncesinde FETÖ üyeleri ele yaptıkları görüşmeleri, 15 Temmuz gecesi ve ertesi Sabah yaşananları anlatan Macit, "Olay günü HASAN Hüsnü Balıkçı'nın 'Hükümetin bizleri tek tek görevden uzaklaştıracağını, hatta birkaç generalin alındığını, bu işi yapmamız gerektiğini' söylemesi nedeniyle eylemin darbe olduğunu anladım." iddiasında bulunarak "çok pişman olduğunu" dile getirdi.
Ek ifadesinde darbe girişiminden önce Akıncı 4. Ana Jet Üs Komutanlığında pilot üsteğmen olarak görev yaptığını belirten Macit, "İlk ifademde savcı beye uçmadığımı söylemiştim ancak darbe girişiminden sonra 14 gün dışarıda kaldım. Dışarıda televizyon izlediğimde haberlerde benim attığım bomba ile insanların öldüğünü öğrendim. Bunu kimseye söyleyemedim." dedi.
"Lisede katıldım"
FETÖ'ye nasıl katıldığına ilişkin bilgi veren Macit, şöyle konuştu:
"Alparslan, Ramazan ve Mehmet isimli kişiler 2005 yılında tanıştığım şahıslardır. Soyisimlerini hatırlamıyorum. Bu şahısların şu anda ne iş yaptıklarını ve nerede olduklarını bilmiyorum. Ben liseden itibaren Fethullah Gülen cemaatine katıldım. Mehmet isimli şahıs Adanalıydı. Yanlış hatırlamıyorsam Gazi Üniversitesi otomotiv bölümünde okuyordu. Biz aralık ayının sonlarından itibaren üniversiteye hazırlık amacıyla Ramazan, Alpaslan ve Tahir ile ders çalışmak için gittik. Bizi Mehmet ve başka kişiler de çalıştırıyordu. Ben harp okuluna gitmeyi istiyordum. Mehmet isimli şahıs da grupta bulunan herkesin harp okuluna gitmesini istiyordu. 2005 yılında üniversite sınavına girdim ve 334 puan aldım. Kendi isteğim ve Mehmet'in yönlendirmesiyle girebileceğim tüm askeri okullara başvurdum, tüm mülakatlara girdim. Deniz Harp Okulunda yedekte kaldım. Hava Harp Okulu, hava astsubaylık ve Jandarma astsubaylık bölümlerini kazandım. Mehmet bana sınava girmeden önce 'Bizim tanıdıklarımız var, sana yardımcı olacağız.' diye bir şey söylemedi ancak ben bilmeden böyle bir girişimde bulunmuş ise de onu bilmiyorum."
Macit, 2005 yılında Hava Harp Okuluna kayıt yaptırdığını belirterek, şöyle devam etti:
"Mehmet ile Sincan Fatih'teki bir evde Hava Harp Okulunu kazandıktan sonra görüşmeye devam ettim. Kendisi beni Mustafa isimli cemaat üyesine devretti. Mustafa da Gazi'de okuyordu. Mustafa iki haftada bir İstanbul'a gelip benimle değişik adreslerde buluşuyordu. Kur'an, cevşen ve Kitap okuyup Fethullah Gülen'in vaazlarını seyrediyorduk. Mustafa'nın gerçek adı olduğunu düşünüyorum ancak nereli olduğunu bilmiyorum. Birinci sınıfın sonuna kadar Mustafa ile görüştüm. Birinci sınıfın sonunda Abdullah Özen ile tanıştık. O da benimle birlikte aynı okulda devremdi. O da cemaate üyeydi. Benimle birlikte evlere gidip gelirdi. İkinci sınıfa geçtiğimizde Mustafa bizi cemaatten olan Abdullah Özen'in cemaat ağabeyi Fatih isimli şahsa devretti. İkinci sınıf boyunca Fatih ile Kur'an okuma, namaz kılma, Fethullah Gülen kasetlerini izleme gibi faaliyetlerimizi sürdürdük. Birinci ve ikinci sınıfta okulda öğretmenlerimizden hangisinin cemaatçi olduklarını bilmiyorum. Okulda da diğer arkadaşlarımız cemaatçi oldukları hakkında bilgi verilmedi. Biz sadece Abdullah Özen ile irtibatlıydık. Daha sonra üçüncü sınıfta bizi soyismini bilmediğim Kırşehir veya Kırıkkaleli olan Halil İbrahim isimli ağabeye devrettiler. Bu da Ankara'da okuyordu. Ankara'dan gelip bizimle görüşüyordu. Bu şahısla İstanbul'da Vatan Caddesi'nde bir yerde buluşuyorduk. Üçüncü ve dördüncü sınıf bu şekilde devam etti. Ara sıra bizim yanımıza Tahsin isimli ağabey geliyordu. Tahsin daha üst bir ağabeydi. Muhtemelen bu kişi cemaat üyesi diğer öğrencilerle de görüşüyordu. Çünkü okulda olan olaylardan bahsediyordu. Kendisi Abdullah Özen'den okuldaki diğer öğrencilerle ilgili bilgi alıyordu. Bize hep 'Disiplinli olun, ders çalışın.' diyordu."
"İma ile namaz kılıyorduk"
Mezuniyetinden sonra tayininin çiğli'ye çıktığını anlatan Müslim Macit, "Sağlık problemi olmayan herkes Çiğli'ye atandığı için dördüncü sınıfı bitirmeden 3-4 ay kadar önce cemaat üyesi ağabeylerden olan Yavuz isimli şahıs İstanbul'a gelerek 'Çiğli'ye gelince beni arayın.' dedi ve telefon numarası verdi. Çiğli'ye gidince Yavuz ile irtibat kurduk." ifadesini kullandı.
Yavuz'un kendisini Cem isimli bir öğretmen ile tanıştırdığını aktaran Macit, ifadesini şöyle sürdürdü:
"Cem ile birlikte onun yönlendirmesiyle bir ev kiraladık, evin kirasını biz ödedik. Eşyaları kendimiz aldık. İlk maaşımızı eşyaların parasını ödemesi için Cem'e verdik. Eşyaları onunla beraber almıştık. Daha sonra maaşımızın yüzde 15'ini himmet olarak cemaate verdik. Paraları elden, önce Cem'e sonra da bizimle ilgilenen Hasan isimli şahsa verdik. Hasan isimli şahıs Yamanlar Kolejinde tarih öğretmeniydi. 14-15 ay kadar Çiğli'de durduk. Çiğli'de cemaatle bağlantılı kişilerle irtibatımız olmadı."
Ardından Konya'ya geçtiklerini, burada 9 ay burada kaldıklarını belirten Macit, "Konya'daki ağabeyimizin ismi Yusuf'tu. Bu şahıs bilgisayar öğretmenliği mezunuydu ancak çalışmıyordu. Biz Abdullah Özen ile devam ettik. Yusuf da bizi eve çağırıp önceki ağabeylerimiz gibi namaz kıldırıyordu. Vaaz dinletiyordu. Toplandıktan sonra ayrılmadan önce bir sonraki toplantının nerede yapılacağını kararlaştırıyorduk. Telefon ile görüşmüyorduk. Bir telefon numarası veriyorlardı, bunu ezberimizde tutuyorduk. Tedbir amaçlı numarayı yazdırmıyorlardı. Ayrıca kendisi bize 'Namaz kıldığınızı belli etmeyin.' diyordu. Namazı ima ile kılıyorduk. Bu şu demekti, namazın bütün rükunlarını göz önüne getirip, okunması gerekenleri içimizden okuyorduk. İma ile namaz kılarken biri bir şey söylerse namazı bozup sonra tekrar kılıyorduk. Kimsenin olmadığı zamanlara denk getiriyorduk." dedi.
Akıncı günleri
Daha sonra Akıncı'ya geldiklerini anlatan Macit, "2011 yılının eylül aylarında, Akıncı'ya gelince Melih kod isimli şahısla irtibat kurduk. Melih ile buluşmamızı Altınpark'ta yaptık. Bu şahsı ODTÜ'de bilgisayar mühendisi olarak biliyorum. Ankara'da Öncel Filoyu bitirdik. Daha sonra 142. filoya atandık. Melih ile görüşmeye devam ettik. Daha sonra 2013 yılında Serdal ile tanıştık. Bu da kod isimliydi. Bu şahıs Maltepe Dershanesinde öğretmenlik yapıyordu. Sonra memur oldu. Onunla da aynı şekilde görüşmelerimizi sürdürdük. Daha sonra Hakan kod isimli cemaat ağabeyiyle görüşmeye devam ettik. Bu şahıs Samsunluydu. Cemaatin okullarından birinde öğretmendi. 17 Aralık'tan sonra cemaat Ak Parti'yi daha çok konuşmaya başladı." ifadelerini kullandı.
"Verdiğimiz emeğin karşılığını ödeyeceksiniz"
Daha sonra, kurmay subaylık için akademi sınavlarına katıldıklarını belirten Macit, "Burada Mahmut kod isimli M.A. ile tanıştık. Mahmut, ismini bilmediğim bir ağabeyle gelerek 'Kimseye söylemeyeceksiniz.' diyerek yemin ettirip, 'Size bir SD kart vereceğim. Buna çalışın.' dedi. Biz de Abdullah ile buna çalıştık. Çalıştığımız belgede sınav soruları vardı. Bu sorular sınavda aynen çıktı. Yanlış hatırlamıyorsam 88 veya 90 civarında not aldım. Bana, 'Soruların hepsini çözme. 88 veya 90 alacak şekilde yap.' dediler. Bunu da test sınavlarından 10 veya 12 yanlış yaparak ayarladık. Yazılı sınavda ise bazı yerleri yanlış yazarak ayarladık." şeklinde konuştu.
Darbe girişiminden bir gün önce...
Macit, şöyle devam etti:
"Darbe eyleminden bir gün önce gece uçuşundan saat 23.30 gibi indim. Devrem olan Adem Kırcı, bana 'Çavur Binbaşı not bırakmış, sen, ben ve Mehmet Çetin Kaplan ile görüşmeye gideceğiz.' şeklinde mesaj çekmiş. Üçümüz birlikte Mehmet Fatih Çavur'un lojmandaki evine perşembeyi cumaya bağlayan gece gittik. İlk başta evde eşi yoktu. Çocukları da uyuyordu. 'Yarın üste çok farklı bir harekat olacak, üs kalabalık olacak. Merkez burası olacak, dışarıdan asker olarak katılacak birlikler de olacak. Katılmak ister misiniz? Siz bugüne kadar bunlar için yetiştirildiniz. Verdiğimiz emeğin karşılığını ödeyeceksiniz. Ben bugüne kadar savaşvari günler olmasını bekliyordum. Vatan için bunu yapmamız gerekiyor. Bunu bilen 5 kişi var, bugün de siz öğrendiniz. Üs komutanın da haberi yok.' dedi. Diğer 5 kişiyi söylemedi. Biz, 'Üs komutanının haberi yok' deyince Ahmet Özçetin'in bu işin planlayıcıları arasında yer aldığını düşündük. Ancak Mehmet Fatih Çavur böyle bir şey demedi. 'Darbe yapacağız, sıkı yönetim olacak, terörle mücadele harekatı olacak' şeklinde bir şey de söylemedi. Terörle mücadele harekatlarını genelde üs komutanının bilgisi dahilinde harekat komutanı yönetir."
"Harekat gizli olacak. Kimseye söylemeyin"
Söz konusu görüşmede "normal tayin işlerini" de konuştuklarını belirten Macit, şu ifadeleri kullandı:
"Ayrıca 'Harekat gizli olacak. Kimseye söylemeyin. Ülkenin halini görüyorsunuz. Bu harekatı yapmak zorundayız. Ben sizin evlere gidip geldiğinizi biliyorum.' dedi. Çavur Binbaşı'nın bu konuşmasında bizimle ilgili daha önceden cemaat evlerine gidip geldiğimiz bilgisinin kendisine verildiğini anladım. Biz eve girdikten 10 dakika sonra eşi geldi. 'Hoşgeldiniz.' dedikten sonra yanımızdan ayrıldı. Yanlış hatırlamıyorsam evde yarım saat kadar oturduk. 'Benim de sizlerin de çocuğu var. Onları da feda edin harekat için.' dedi. Çavur Binbaşı'nın bizi evine çağırıp gece yarısı bu konuşma yapması, bende onun da cemaat üyesi olduğu kanaatini oluşturdu. Zira konuşmalar bir mensubiyet ve güven ilişkisini kapsıyordu. Cemaatte hiç kimse 'Ben cemaat üyesiyim' demez, ancak Ordu içinde alkol kullanmayan, sohbetlerinde cinsel içerikli konuşmalar yapmayan kişilerin bu duruşlarından cemaat mensubu olma ihtimallerini değerlendiririz. Son olarak 'Yarın saat 17.00 sıralarında 141. Filoda olun. Şahsi silahlarınız yanınızda değilse, yanınıza alın.' dedi. Daha sonra arkadaşlarla birlikte Çavur'un evinden ayrıldık. Herkes kendi evine gitti. Eve giderken kendi aramızda bu konuşulanlara pek bir anlam veremedik. Biz darbe mi olacak, Suriye ile bir savaş mı, yoksa terörle mücadele harekatı mı olacak anlam veremedik."
"Bizim isim listemiz var, hepsi ellerinde... Onlardan önce davranmamız gerekiyor"
Darbe girişimi günü saat 11.30 gibi üsse gittiğini beyan eden Müslim Macit, depoda bulunan silahını alıp eve döndüğünü, bu arada kimseyle görüşmediğini aktardı.
Macit, öğleden sonra 141. Filoya geçtiklerini dile getirerek, "Gittiğimde Hakan Karakuş, Hakan Evrim ve Çavur, komutan odasında konuşuyorlardı. Kapı açıktı. Bizim geçtiğimizi gören Çavur Binbaşı
'Gazinoda bekleyin.' dedi. Biz gazinoya geçtik. O arada devrem Mustafa Erez'i görmek için eğitim odasına gittik. Eğitim odasında Ahmet Tosun ile Erez vardı. Pazartesi yapılacak uçuşu planlıyorlardı. Daha sonra Erez ve Mehmet Çetin Kaplan ile gazinoya geçtik." diye konuştu.
Saat 18.00 sıralarında Yarbay Hakan Karakuş'un toplantı için kendilerini beklediği yönünde haber aldıklarını belirten Macit, şunları anlattı:
"Gazinoda toplandık. Toplantıya Çavur, Özgür Ötgün, İlker Hazinedar, Ahmet Tosun, Mustafa Konur, Mete Kaygusuz, İlhami Aygün, Mustafa Özkan, Çetin Kaplan, Adem Kırcı, Oğuz Alper, Emrah, Ekrem Aydoğdu, Uğur Uzunoğlu, Selahattin Yorulmaz gibi isimler katılmıştı. Konuşmayı Karakuş Yarbay yaptı. Karakuş, 'Bugün çok gizli bir harekat yapılacak. Terörle mücadelede Cevdet Türkeli gibi çok tecrübeli arkadaşlarınız var. Ancak onları çağırmadık. Bu sefer de böyle denenecek. Biz buraya 3 kez dahi uçsak itiraz etmeyecek pilotları çağırdık. Uçuş bölümü 141. Filodan yönetilecek. Ancak karargah olarak 143. Filo kullanılacak. Oraya çok gitmemeniz gerekiyor; 143, gidilecek koordinatları belirleyecek. Biz ona göre hareket edeceğiz.' dedi ve birkaç yüzbaşıya kursiyer pilotlarla ilgili 'Siz sorumlusunuz.' diye talimatlar verdi. Daha sonra brifing salonunda toplandık. Toplantıya sonradan Hüseyin Türk geldi. İlk önce Hasan Hüsnü Balıkçı konuştu. 'Bizim isim listemiz var. Hepsi ellerinde, hepimiz bu listedeyiz. Bazı generallerden alınmaya başlandı. Sonra tek tek bize gelecek. Bu işi bugün yapmamız gerekiyor. Onlardan önce davranmamız gerekiyor.' dedi. Ben bu konuşmalardan hizmet hareketinin hükümet tarafından hedef alındığını, ordudan atılacağımızı, cemaatçi olan arkadaşlarımızın da buna karşı koymaya çalıştıklarını, kendimin de cemaatten olduğum için çağrıldığımı düşündüm.
"Cumhurbaşkanının uçağını araştırın"
İfadesinde Yarbay Hasan Hüsnü Balıkçı'nın, "Elimde koordinat listesi var. Hedeflerimiz bunlar olacak. Bu koordinatların havacıların kullandığı koordinata çevrilmesi gerekiyor. En küçük rütbeli kim?" diye sorduğunu, kendisinin de "Benim" karşılığını verdiğini anlatan Macit, şöyle devam etti:
"Bu sırada Çavur Binbaşı 'İlk uçacakları söylüyorum.' diyerek uçuş listesini okudu. O koordinatları çevirip hedefleri belirlemem için listeyi bana verdi. Ben de listeyi alıp bir bilgisayar buldum. Brifing hücrelerinden birine geçtim. Karasal sistemde gelen koordinatı havacılık sistemine çevirmeye çalıştım. Ancak bilgisayar arızasından dolayı çeviremedim. Bu sırada bir kişi gelerek 'Ahmet Özçetin'in emri; kalkın, ilk uçuş yapılacak. Koordinatlar havada verilecek.' dedi. Bunun üzerine ilk uçuşa Azimetli, önünde Ekrem Aydoğdu, Ertan Koral ve önünde de Mehmet Çetin Kaplan olmak üzere havalandılar. Renkli fotokopi halinde gelmiş resimler vardı. Bu resimlerin birinde Gölbaşı Özel Harekat, MİT ve Gölbaşı'ndaki başka yerler belirtilmişti. Bunlardan yararlanarak koordinatları çıkardım ve bir liste halinde deske koydum. Uçuşa gidenler de fotokopiyle çoğaltılan bu listeden aldılar. İlk uçuşa gidenler havalandıktan sonra Çavur Binbaşı benden Genelkurmayın koordinatlarını istedi. Ben de verdim."
Kendisini çağıran Yüzbaşı Ahmet Tosun'un "uçuşa gideceğini" söylediğini bildiren Macit, "tek başına uçacağının" belirtildiğini ve hatırladığı kadarıyla uçakta 6 tane MK-82 bombası yüklü olduğunu ifade etti.
Macit, uçağa 06.15 civarında binerek, havalandığını, 5 dakika kadar sonra "Yaptığınız uçuş illegal. Talimat dışında kalkan uçaklar inin" anonsu yapıldığını anlatarak, gece boyunca kalkan diğer uçaklara da aynı talimatlar verildiği için bunu dikkate almadığını söyledi. Macit, şunları aktardı:
"Benden önce uçan pilotlar benzer şekilde uyarıldıklarını Yüzbaşı Ahmet Tosun'a söylediler. O da Ahmet Özçetin'e sordu. Onun 'Dikkate almayın.' şeklindeki uyarıları üzerine uçuşlar devam etti. Ben de bu nedenle uyarıyı dikkate almadım. Kalkmadan önce verilen koordinatı uçağa girdim. Jandarma Genel Komutanlığının önünü gösteriyordu. Benim uçağımda 'sniper pod' yoktu. 20 bin fitte uçtum. Telsiz filo da çalışmadığı için kuleden Yarbay Hakan Karakuş, 'Koordinat üzerinde beklemeye devam et. Sonra talimatı vereceğiz.' dedi. Sonra 'Hedefleri veriyoruz.' diyerek, bana talimatlarda bulundu. 'Koordinatın yanındaki kavşak, caminin önü, koordinatın batısı.' diye tariflerde bulundu. Ben, 'Batı'da bir şey yok.' deyince, Karakuş diğerlerine 'Atış serbest.' dedi ve kavşağa bir tane MK-82'yi görerek ve dalarak atış yaptım. Sonra tekrar havalandım. Bu sefer de Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin oradaki cami yakınlarına dalarak ve görerek, atış yaptım. Bu sırada kuleden Karakuş ile irtibat halindeydim. Onun talimatıyla atış yaptım. Caminin yanına da bir bomba attım. Daha sonra Erzurum'dan kalkan uçaklar beni önlemeye geldiler. Beni uyararak, üssüme dönmem gerektiğini belirttiler. Uçtuğum uçakta, başka uçakların bana kilitlendiğini gösteren sistem yoktu. Muhtemelen diğer uçaklar bana kilitlenmişti. Bunu yakın uçmalarından anladım. Ben de durumu Karakuş yarbaya bildirdim. Karakuş yarbay da inmemi söyledi. Bunun üzerine üsse döndüm.
Bir ara Ahmet Özçetin, Ahmet Tosun'a 'Cumhurbaşkanının uçağı Dalaman veya Antalya'dan kalkmış olabilir. Araştıralım.' dedi. Ahmet Tosun da bana 'MY sisteminden radar izlerini araştıralım.' dedi. Ben de araştırdım. Cumhurbaşkanının uçağına dair bir şey bulamadım. Antalya'dan kalkan yüzlerce uçak vardı ancak Cumhurbaşkanının uçağı olduğuna dair bir kayıt yoktu."
"Çok pişmanım"
Macit, ayrıca Mehmet Fatih Çavur'un darbe emrini kimlerden aldığını bilmediğini belirterek, "Olay günü Hasan Hüsnü Balıkçı'nın 'Hükümetin bizleri tek tek görevden uzaklaştıracağını, hatta birkaç generalin alındığını, bu işi yapmamız gerektiğini' söylemesi nedeniyle eylemin darbe olduğunu anladım." dedi.
Müslim Macit, Adil Öksüz'ü, sosyal medyadan tanıdığı kadarıyla, 143. Filoda gördüğüne, Öksüz'ün telefonla görüşme yaptığını, etrafında da sivil kişilerin bulunduğunu belirterek, şöyle devam etti:
"Olay günü stajyer teğmenler arasındaki konuşmalarda 'Sizi MAK'cılar durdurursa, yurtta sulh deyin' ifadesi nedeniyle bunun bir parola olduğunu anladım. Olay günü öncesinde 'Yurtta sulh' şeklinde bir parola duymadım. Yurtta Sulh Konseyi ile ilgili bana bir şey anlatılmadı.
Uçaklara bombalama talimatlarını telsiz başında bulunan Ahmet Tosun ve Mete Kaygusuz dönüşümlü olarak verdiler. Bunlar da talimatları Ahmet Özçetin'den alıyorlardı. Ahmet Özçetin de belirtiğim gibi talimatları ya telefondan ya da üsde bulunan sivil veya general rütbesindeki kişilerden alıyordu.
Abidin Ünal'ın tutulduğu odayı görmedim. Sadece olay günü yanımdan geçti. Koordinatları verdiğim kişilerin darbeyi bilip bilmedikleri hakkında bilgim yok. Ancak Hasan Hüsnü Balıkçı, Mustafa Mete Kaygusuz, Ahmet Özçetin, Fatih Mehmet Çavur, Hakan Karakuş, Mustafa Azimetli'nin bilgilerinin olduğunu düşünüyorum. Üs komutanı Hakan Evrim'in de Karakuş ve Çavur ile olay öncesi odasında görüşmeleri nedeniyle eylemden haberi olacağını değerlendiriyorum.
Gece boyunca MY sistemi ve filo seviyesi görev planlama modülünde bana verilen AK Parti Genel Merkezi, TBMM önündeki bahçe, Genelkurmay, Kızılay meydanının koordinatlarını Ahmet Tosun'un istemesi üzerine ben çıkardım. Bu koordinatları 141. Filo Komutanlığında bulunan MY sisteminde görev planlama modülünden çıkarmıştım."
Macit, "Ben vatanımı çok seven bir insanım. Görevimi en iyi şekilde yapmaya çalıştım. Her türlü fedakarlığı yaptım. Başarılı bir askerdim. İyi niyetim de kullanılarak o gün oraya çağrıldığımı düşünüyorum. O gün olacaklardan erken haberim olmasına rağmen karşı koyacak cesareti gösteremedim. Olanlar nedeniyle ölen insanların olmasından dolayı da çok pişmanım. Hala verilecek vatan için her görevi yapmaya hazırım." ifadelerini de kullandı.