Karabağ’a Fransız kalmak…
Dilimize yerleşmiştir, herhangi bir şeye Fransız kalmak, onu anlamamak, ilgilenmemek anlamına gelir. Yabancılaşmak, duyarlılıklarını yitirmek gibi de ifade edilebilir.
Karabağ meselesinde Azerbaycan tarihi bir adım daha attı. İkinci Karabağ Savaşı olarak tarihe geçen 44 Günlük muhaberenin akabinde elde edilen büyük zafer sonrası Ermenistan’ın barış koşullarına uymasını bekledi. Ne var ki, Ermenistan bir taraftan insanı maksatlarla açık tutulan Laçin Koridoru’nu kullanarak, Rus Barış Gücünün gözleri önünde silah, mühimmat ve terörist takviyesi ile Karabağ’da sürekli bir terör ortamı kurmaya uğraşırken diğer yandan da Azerbaycan askerine, sivil görevlilerine hareket alanı bırakmamak için her yeri mayınlamaya çalıştı.
Bunlarla da yetinmedi, sözde bir seçim ile Karabağ’da oldubitti bir yönetim ve devlet kurmaya teşebbüs etti. Bardağı taşırdı.
Buna müsaade etmek, katlanmak elbette ki, şehitler ve gaziler pahasına büyük bir zafer elde etmiş Azerbaycan için mümkün değildi. Sabır ile barışı tesis etmeye çalışan büyük muzaffer Azerbaycan nitekim bu densizliklere müsaade etmedi de.
Ermenilerin arkalarına Amerika’yı, Fransa’yı, İran’ı ve Rusya’yı alarak yaptıkları hukuksuz ve şımarıklara “antiterör harekâtı” ile karşılık verdi.
Harekâta, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan BM’nin 78. Olağan Genel Kurul toplantısında yapmış olduğu manifesto niteliğindeki muazzam konuşmasında tam destek olurken, Azerbaycan’ın yalnız olmadığını tüm dünyaya bildirirken muhalefetten cılız bir destek açıklaması bile çıkmadı…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “… Bu fırsatı değerlendirmek için Ermenistan ile iyi komşuluk ilişkilerini ve tam normalleşmeyi hedefleyen bir süreç başlattık. Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki görüşme sürecini başından beri destekledik. Ancak Ermenistan'ın, bu tarihi fırsatı yeterince değerlendiremediğini görüyoruz. Ermenistan'ın başta Zengezur Koridoru'nun açılması olmak üzere verdiği sözleri yerine getirmesini bekliyoruz. Artık herkesin kabul ettiği gibi Karabağ, Azerbaycan toprağıdır. Bunun dışında bir statünün dayatılması asla kabul edilmeyecektir. Ermeniler dahil herkesin Azerbaycan topraklarında barış içinde yan yana yaşaması öncelikli hedefimiz olmalıdır. 'Tek millet, iki devlet' şiarıyla hareket ettiğimiz Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünü korunma yönünde attığı adımları destekliyoruz." sözleri BM Genel Kurul salonunda büyük alkışlar alırken, Azerbaycan tek yürek bu sesle bir kez daha yüzünü ve kalbini Türkiye’ye çevirmişken, bu cümleler Ermenistan ve destekçilerinin son nefeslerini de kesmişken, ümitlerini tüketmişken muhalefetin bu ilginç sessizliği gerçekten dünyaya, çevremize ve ülkemize ne kadar da yabancılaştıklarını, biganeleştiklerini gösteriyor…
Fransa konuya hala müdahil, hala ısrarla Karabağ’da Ermeni işgalini savunuyor, hukuksuzluğun devam etmesini istiyor, elinden gelse aşağılık işgali bir kez daha yapacak ama bizim muhalefetimiz susuyor…
Zengezur Koridoru’na İran’ın karşı çıkmasını anlarız, Fansa’nın taş koymaya çalışmasını anlarız, Rusya’nın gönülsüzlüğünü anlarız, Amerika’nın içten içe muhalefetini anlarız da bu ülkenin partisi olduğunu iddia edenlerin bu tavrını anlamak zor geliyor…
Azerbaycan’ın başarısı, sadece Azerbaycan için değil özünde Ermenistan dahil tüm Kafkasya için bir fırsat doğuruyor.
Özellikle diaspora ve Karabağ kliği denilen Ermenistan’ın ayak bağlarına karşı müreffeh, çevresiyle barışık, dışa açık bir gelecek vaad ediyor, nitekim Paşinyan bunu görüyor ve aşmaya çalışıyor ama bizim içimizdeki Fransızlar bölgemize, ülkemize, çıkarlarımıza Makron’dan daha Fransız kalıyor…
Bilinmelidir ki, Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’ndan dünyaya ilan ettiği gerçek muhataplarınca anlaşılmıştır, Zengezur Koridoru’ndan muhalefet destek verse de vermese de geri adım olmayacaktır. Azerbaycan 26 Şubat 1992’de soykırımcı Ermenilere 613 kurban vererek ayrıldığı Hocalı’ya, 1991’de ayrıldığı Ağdere’ye yeniden girmiştir. Aliyev’in Erdoğan’a dediği gibi Hankendi’ne de girilecek ve otel de yapılacaktır ve Azerbaycan kendisinin ayrılmaz bir parçası olan Karabağ’dan bir daha kıyamete kadar çıkmayacaktır…