KARŞINIZDAKİ DEVLET İSE DEVLET GİBİ DAVRANIRSINIZ…
Eski büyükelçi, yeni siyasetçi Namık Tan, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın alışılmadık İsrail çıkışını diplomasi geleneklerimizi hatırlatarak eleştirmiş.
Diplomasi sorun çözmek içindir.
Yeni sorunlar üretmek için değil.
Hatta başkalarının yaratıp, çözümü güç hale getirdiği sorunları çözmek içindir.
İsrail Dışişleri Bakanı Katz, günlerdir saldırgan bir üslup içinde Türkiye’ye ve Sayın Cumhurbaşkanı’na yönelik asla ve kat’a tesvip edilemez cümleler kuruyor.
Bu cümlelerde ne diplomasi var ne de ahlak…
Gerçekler ise katlediliyor…
İsrail aylardır Gazze’de soykırıma varan bir şiddet uyguluyor.
İsrail uluslararası hukuku, kurumları ve kuralları dinlemiyor. Alınan kararları tanımıyor, uygulamıyor.
Beklenir ki, deneyimli eski diplomat, Washington ve Tel Aviv Büyükelçilikleri yapmış, şimdi ise anamuhalefet partisi milletvekili sıfatları ile Namık Tan, inisiyatif alsın; barış için temaslar gerçekleştirsin…
Kamuoyu ile paylaşmayacak olsa da, muhataplarıyla ve özellikle hükümet ile görüşerek, makuliyet için çaba göstersin…
Hadi bunları yapmıyor, o zaman bu ahlaksız açıklamalara bir cümle ile tepki versin…
Ancak, Sayın Tan önce mavi vatana ‘masal’ dedi, en başta kendi partisinden papara yedi, şimdi de Netenyahu, Katz ve diğerlerinin açıklamalarını görmezden gelerek doğrudan Hakan Fidan’ı eleştirmeyi tercih etti…
Ne demiş peki Fidan: "Netanyahu barış istemiyor, bölgeyi ateşe vermek istiyor. Haniye'nin alçak bir suikastla şehit edilmesi bunun göstergesi. Batı üç maymunu oynuyor. Netanyahu'nun olması gereken yer kongre değil, mahkeme salonudur. İsrail'in tasmasını sahipleri eline almalı"
Peki niye demiş?
İsrail Eski Başbakanı Ariel Şaron, "İsrail'in ana silahı caydırıcılıktır, o da İsrail korkusudur" derken, İsrail'in eski Savaş Bakanı Moşe Dayan bu ‘korku’yu biraz daha açmış ve İsrail'in caydırıcılığına yönelik "İsrail, kimsenin zarar vermeye cesaret edemeyeceği kuduz ve tehlikeli bir köpek olarak görülmelidir" cümlelerini sarf etmişti…
Yani işin gerçeği şu ki, Bakan Fidan ‘tasma ve köpek’ metaforunu aslında kimden ödünç almış; İsrail’i bir ‘kuduz köpek’ gibi gören Moşe Dayan’dan…
Sayın Tan’ın İsrail’i yönetenlerin kendi duruşlarını, yaklaşımlarını ifade için kullandıkları ifade bloğunu eski bir diplomat olarak üstelik Tel Aviv Büyükelçiliği yapmış birisi olarak bilmemesi düşünülemez.
Peki neden itiraz ediyor?
Ve neden şu cümleleri kurma ihtiyacı hissediyor: "Diplomasi az konuşup, çok işi sessizce yapmaktır. Hezeyana kapılmamaktır. Kitleleri coşturmanın baştan çıkarıcılığına ket vurabilmektir. Yanaşma kalabalıkların yapay övgülerine kapılmamaktır"…
Bilmiyor mu ki, hiçbir ‘devlet’ bu çağda soykırım yapamaz, keyfine göre siyaset ve devlet adamlarına suikast düzenleyemez, insanlığa karşı suçlarda kendisine bağışıklık talep edemez, şayet böyle bir saldırganlık içinde olursa kurumlar ve kurallar devreye girer.
Girmiyorsa, ‘kuduz köpek saldırganlığı ile caydırıcılık ve korku iklimi tesis etmeye çalışıyorsa’ o zaman elbette, ona bu gücü verenlerden, yani sahiplerinden ‘tasmasını ellerine almaları’ istenir…