Katar krizi: Kim kimdir?

Katar krizi Suudi Arabistan'ın başını çektiği 6 Arap ülkesinin kararıyla başladı. Birçok Arap ülkesi Katar ile olan tüm diplomatik ilişkilerini kesti. Hava sahalarını da Katar'a kapattılar.

Katar'a ambargo kararı alan ülkeler özellikle de Suudi Arabistan bir süredir Katar'ın bazı terör gruplarına maddi destek sağladığı ve İran'la işbirliği yaptığı iddialarını gündeme getiriyordu.

Yaşanan gelişmeler Türkiye kamuoyunda da şaşkınlık yarattı. Olayın Türkiye'ye olası etkileri tartışılırken Yeni Şafak yazarı ve AK Parti milletvekili Aydın Ünal konunun daha iyi anlaşılabilmesi için okurlarıyla kısa bir kılavuz paylaştı.

İşte o yazı;

- Katar Krizi: Kim kimdir?

Katar krizinin altında enerji savaşlarından İran’a, tarihi husumetlerden keyfi efelenmelere kadar birçok neden var. Ama en önemli neden hiç kuşkusuz “İslami hareket” olarak isimlendirilebilecek bölgedeki İslami muhalefet ya da direniş hareketleri. İslami hareket bağlamında Katar krizinde kim nerede duruyor?

FİLİSTİN: Filistin ve Kudüs meselesi İslam coğrafyasındaki tüm muhalif İslami hareketlerin merkezinde yer alıyor. Bağımsız ve başkenti Kudüs olan bir Filistin devleti kurulmadıkça coğrafyamıza huzur gelmesi imkânsız. Batılılar ve Siyonistler ise bu konuda en küçük bir olumlu yaklaşım sergilemiyorlar. Bölge ülkelerindeki yönetimler, Filistin meselesinde tabandan gelen baskı ile Batı’nın baskısı arasında sıkışmış durumdalar.

İSLAMİ HAREKETLER: Bölgedeki haksızlık, adaletsizlik, sömürü, eşitsizlik, zulüm, baskı ve yoksulluk tabanın da desteklediği Hamas, İhvan gibi İslami hareketler doğurdu. Bu hareketler El Kaide, DAİŞ gibi terörist hareketlerden çok farklılar. Barışçıllar, haklılar ve halkla güçlü diyaloglar kuruyorlar. Her ne kadar terör örgütü olmasalar da, Filistin meselesinde hassas oldukları, bölgedeki statükoyu, sınırları, zulmü, yoksulluğu sorguladıkları için hem bölge ülkelerinin yönetimleri, hem de Batı tarafından sevilmiyorlar. Türkiye’de AK Parti de zaman zaman bu parantezin içine dahil ediliyor ve başarılı bir model olduğu için de statükoya “tehdit” olarak görülebiliyor.

ABD VE AB (BATI): Bütün refahları, zenginlikleri, hatta tüm medeniyetleri İslam coğrafyasındaki petrolün ve akan kanın üzerine kurulu. 100 yıl önce yaptıkları kurgu ve paylaşımın bozulmasını istemiyorlar. Kendi elleriyle kurdukları İsrail’e karşı hiçbir direniş ve muhalefete tahammülleri yok. Petrol ve doğalgaz ülkelerine aktığı müddetçe İslam coğrafyasında akan kanın hiçbir kıymeti yok; hatta petrol ve doğalgaz daha çok aksın diye, daha çok kan akıtmaya da hazırlar. İslami hareketlerin kendilerini sorgulamasından hazzetmiyorlar. Seçim yoluyla bile olsa, İslami hareketlerin İslam ülkelerini yönetmesine asla rıza göstermiyorlar.

SUUDİ ARABİSTAN: Her türlü muhalefeti ve İslami hareketi hanedanlığına büyük tehdit olarak görüyor.

MISIR: Darbe yönetimi, hem seçimle işbaşına gelen ve devirdiği İhvan’ı, hem de dünyadaki diğer İslami hareketleri düşman olarak görüyor. İslami hareketleri düşman olarak gören her ülkeyle ittifak yapıyor. Batı’dan ve İslami hareket düşmanı ülkelerden destek görüyor.

İRAN: Şii olmayan her İslami hareketi tehdit olarak görüyor ve Sünni olan her şeye karşı herkesle ittifak yapabiliyor.

DİĞER ÜLKELER: Bölgedeki irili ufaklı ülkeler de ya güçlü ülkelerle parasal ilişkiler, ya da iktidarlarını korumak adına güçten yana pozisyon alıyorlar.

KATAR: İslami muhalefet ve direniş hareketlerine sempatiyle yaklaşıyor. Filistin meselesinde Hamas’a sahip çıkıyor. Suriye’de Esed/İran karşıtı muhalefeti destekliyor. Mısır’da darbeyi eleştiriyor ve İhvan mazlumlarını koruyor.

TÜRKİYE: Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK Parti 2002’de “Anadolu İhtilali” yaptı ve sonrasında da fevkalade başarılı oldu. Necmettin Erbakan’ın başlattığı, Recep Tayyip Erdoğan’ın zirveye taşıdığı, barışçıl, legal, gücünü milletten ve seçim sandığından alan, kutsallara saygılı hareketin başarısı bölge ülkelerindeki muhalif siyasi parti ve hareketlere ilham verdi. Recep Tayyip Erdoğan’ın “Dünya 5’ten Büyüktür” eleştirisi, Filistin meselesine samimi yaklaşımı, Hak ve adaletten yana duruşu bölgedeki bazı ülkeler kadar Batı’yı da rahatsız ediyor. Gezi Olayları, 17/25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişimleri Erdoğan ve AK Parti ile birlikte “Türkiye Modelini” ortadan kaldırmaya yönelik girişimlerdi. Katar İslami hareketlere sahip çıkmakla eleştirilirken, Türkiye, bu hareketlere model olmak konumunda bulunuyor ve hedefe konuluyor.

CHP: Kuruluş misyonu, tarihi ve doğası itibariyle CHP bölgedeki statükonun devamından yana. İslami olan her türlü harekete ve muhalefete karşı. Yine doğası itibariyle her türlü darbeyi onaylıyor. Mısır’da Sisi’nin, Suriye’de Esed’in, Filistin’de Siyonizmin yanında duruyor. Katar krizinde konumu son derece tabii olarak Batı’nın ve statükonun yanında.

FETÖ: Katar krizi denkleminde FETÖ’yü es geçmek olmaz. Fetullah Gülen hareketi daha ilk günden itibaren İslami hareketleri frenlemek, boğmak; İslam’ın kıblesini Kudüs ve Mekke’den alıp Washington’a taşımak için kurgulandı. Fetullah, Filistin’den, Hamas, İhvan ve diğer İslami hareketlerden hiçbir zaman hazzetmedi ve bunlara karşı mücadele için kullanıldı. Türkiye’de giriştiği darbe girişimleri de kuruluş misyonunun bir gereğiydi. Katar krizinde Fetullah, CHP ile birlikte egemenlerin yanında duruyor. Yeniden kullanılmak için de efendisinin postallarını iştahla yalıyor.

Katar krizi: Kim kimdir? ile ilgili etiketler Katar
GÜNÜN VİDEOSU

Suudi Arabistan'da düzenlenen bir müzik festivalinde Kabe'ye büyük saygısızlık!

Suudi Arabistan'da düzenlenen Riyad Festivali'nde Kabe maketinin dekor olarak kullanılması büyük tepki çekti. Eski Diyanet İşleri Başkanı Görmez olayın fecaat olduğunu vurgulayarak, Suud ulemasının sessizliğini eleştirdi.