Kentini terk etmek zorunda bırakılan Sevilay Yılman öfkeli: Biz yaşadık ve biliyoruz, bu işler öyle basit, masit diye geçiştirilemez!
Malatya'da geçtiğimiz hafta Alevi ailelerin yoğunlukta yaşadığı Cemal Gürsel Mahallesi'ndeki 13 evin kapı ve duvarlarına kırmızı boyayla çarpı işaretleri atılması halkta tedirginlik yarattı.
Emniyetten yapılan açıklamada olayın faillerinin bulunması için çalışmaların sürdüğü belirtildi.
Malatya Belediye Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Çakır, mahalleyi ziyaret ederek "vatandaşlarımızın yanındayız" mesajı verdi. Ülkü Ocakları ve çeşitli sivil toplum kuruluşları kınama mesajları yayımladı. Ayrıca Pir Sultan Abdal Derneği protesto yürüyüşü düzenledi...
Yaşanan olaylar üzerine, kendisi de Malatyalı olan Habertürk yazarı Sevilay Yılman, 12 Eylül darbesine giden süreçte benzer provokasyonlar yapıldığını hatırlattı.
Kenti nasıl terk etmeye mecbur kaldıklarını okurları ile paylaşan Yılman, "Biz yaşadık ve biz biliyoruz bu işler öyle basit masit diye geçiştirilemez!" dedi.
- ALEVİLERİN EVLERİNİN İŞARETLENMESİ ‘PROVOKASYON’ DEYİP GEÇİŞTİRİLEMEZ!
MALATYALIYIM biliyorsunuz... Ve 12 Eylül darbesinden 2 yıl önce başlayan olayları mezhebi dolayısıyla yani Alevi olduğu için dibine kadar yaşamış bir ailenin ferdiyim. Çok küçüktüm tabii... Bazı şeyleri tam hatırlamamakla beraber Malatya’da bir anda patlak veren o olağanüstü gergin havanın yarattığı puslu günler bugün bile aklımdadır hâlâ. Daha birkaç ay öncesine kadar Alevi’si, Sünni’si, Kürt’ü, Türk’ü, Ermeni’si bir arada huzur içerisinde yaşayan Malatya’nın, alçak provokatörlerin korkunç hamlesiyle nasıl bir anda cehennem ateşinin yakıldığı bir şehre dönüştürüldüğünü bu gözler gördü değerli okurlarım.
Demokrat Parti kökenli sağ muhafazakâr Hamit Fendoğlu’nun evine yollanan çikolata paketi süsü verilmiş bombayla sadece “Hamido” olarak tanınan belediye başkanı, torunları ve gelini değil, tüm şehir paramparça edilmişti.
Katliamın Aleviler tarafından yapıldığı spekülasyonuyla, neredeyse nüfusunun yarısı Alevi olan şehir bir anda allak bullak olmuştu. Biz küçükler sokaklarda bisiklet süremez, saklambaç oynayamaz olmuştuk artık. Evden dışarı çıkmamıza dahi izin verilmiyordu, çünkü küçük, büyük fark etmez şehir hiç güvenli değildi ve şehir artık Alevilerin yaşayabileceği bir şehir olmaktan çıkmıştı. Hemen her an şehrin dört bir yanında sürekli çatışmalar yaşanıyor ve hemen her gün birilerinin öldürüldüğü haberiyle sarsılıyordu aileler. Büyük iki ağabeyimin biri ortaokul, diğeri lisedeydi. Onlar okuldan dönene kadar annemin kapıda nöbet tuttuğu anlar gözümün önüne geliyor ve gerçekten kötü oluyorum. En sonunda iki ağabeyim okulda Alevi oldukları gerekçesiyle ülkücüler tarafından ağzı burnu kırılıncaya kadar dövüldükten sonra babam bir gecede toplattı tüm eşyayı anneme ve bizi de kamyonun arkasına bindirip İstanbul’a yolladı. Göç bir zorunluluk olmuştu artık Alevi aileler için, tanınmamaları gereken bir yerlerde yaşamaları artık kaçınılmaz olmuştu.
Uzatmayayım değerli okurlarım, sözü nereye getireceğimi herhalde anlamışsınızdır. Geçtiğimiz günlerde Malatya’da Alevilerin çoğunlukla yaşadığı bir semtte 1978 benzeri bir provokasyon yapıldı. Alçak olduklarından hiç şüphe duyulmayan ve hâlâ kimler olduğu belirlenmeyen bazı haysiyetsizler, 13 Alevi vatandaşın kapısına kırmızı çarpı koyarak yeni sürüm bir senaryoyla Malatya’yı birbirine katma girişiminde bulundu. Bulundular ama çok şükür karşılığını da alamadılar. Çünkü hem evleri işaretlenenler dahil tüm Alevi hemşerilerim hem de şehrin yönetiminden sorumlu belediye başkanı, polisi, valisi bu alçak provokasyona gelmeyerek gereken tepkiyi ve tavrı gösterdi. Neredeyse tüm partiler birlik ve dirlik içerisinde hareket ederek geçmişte oynanan bu oyunlara gelinmeyeceğinin çok net bir biçimde mesajını verdi. Bir Malatyalı olarak gurur duydum tüm Malatyalı siyasi hemşerilerimle. Buradan hepsine tek tek teşekkür ediyorum. Başta Belediye Başkanı Ahmet Çakır olmak üzere, CHP’li Milletvekili Veli Ağbaba’ya, MHP’li siyasilere ve tüm AK Partili vekillere...
Şimdi gelelim zurnanın zırt dediği yere! Asıl söylemek istediklerime... Çok şükür bu provokasyon karşısında Malatya’da yaşayan yaşamayan Alevi’si, Sünni’si tüm hemşerilerim bir arada aynı ses tonuyla, aynı duygularla tepkisini gösterdi ama bazılarından aynı tavrı göremedik. Bırakın aynı tavrı görmeyi kâh köşelerinden, kah TV’deki programlarından bu olayı basit bir provokasyon şeklinde okuyup basitçe ele alıp ve basitçe yorumlayıp “Yav işte provokasyon! Uzatmayın daha fazla! Kapatın gitsin konuyu!” diyenler oldu. Olay kesinlikle provokasyon, o konuda hemfikiriz ama tehlikesi olmayan, tehlike arz etmeyen basit bir mesele gibi okunması noktasında katılmıyorum o kişilere! Hiç kimse bu olayı basit, lokal bir mesele gibi okuyamaz! Okumaya hakkı yoktur! Kusura bakmasınlar ama onlar yaşamadı Malatya’da geçmişte bu tür provokasyonların nasıl sonuçlara sebep olduğunu. Biz yaşadık ve biz biliyoruz bu işler öyle basit masit diye geçiştirilemez. Bu olay 1980 öncesi yapılan provokasyonların yeni sürümüdür ve bu provokasyonları kimin ya da kimlerin yaptığını bulmadan, ortaya çıkarmadan da olayın tamamen bertaraf edildiğini düşünemeyiz. Kimse kim! Kimlerse kimler ama herkes kafasına şunu soksun: Bu olayın gerçek failleri bulunacak ve o failler de kamuoyunda muhakkak ifşa edilecek! Anlaştık mı?