Kılıçdaroğu'nun "siyasi fesatlığı"
Yeni Şafak yazarı Mehmet Acet: “Erdoğan ailesi savunma sanayiini ele geçirmeye çalışıyor” sözlerini ‘siyasi fesatlık’!
Baykar tarafından üretilen, Bayraktar Akıncı Taarruzi İnsansız Hava Aracı (TİHA) ilk uçuş testini geçtiğimiz gün başarıyla gerçekleştirdi.
Türkiye, Bayraktar Akıncı’nın uçuşuyla birlikte bu sınıfta insansız hava aracına sahip dünyadaki 4 ülkeden biri oldu.
İlk uçuş testiyle ilgili firmadan paylaşılan görüntülerde, bazı çalışanların testin başarıyla tamamlanması sonucunda duygulanarak gözyaşlarına hakim olamadıkları gözlendi.
Yine Baykar tarafından yerli ve milli imkanlarla geliştirilen ve TSK tarafından aktif olarak kullanılan Bayraktar TB2 Silahlı İnsansız Hava Aracı’ndan daha uzun ve daha geniş olan Bayraktar AKINCI TİHA stratejik görevler icra edecek.
Konuyla ilgili bugün Yeni Şafak Gazetesi'nde de önemli bir makale yayınlandı. Mehmet Acet tarafından kaleme alınan köşe yazısında, Ana Muhalefet partisi CHP'nin söz konusu projelere karşı izlediği politika eleştirildi.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun “Erdoğan ailesi savunma sanayiini ele geçirmeye çalışıyor” sözlerini, ‘siyasi fesatlık’ olarak yorumlayan Acet şu ifadeleri kullandı;
"Atı alanlar Üsküdar’ı geçmeden önce Nuri Demirağ’ların, Nuri Killigiller’in vakitlice attıkları adımların nasıl sabote edildiğini düşünürken, o engellemeleri yapan kafaların bugün nerelerde kümelendiğini akılda tutmak lazım."
İşte o köşe yazısı;
- Bunun adı ‘siyasi fesatlık’ değilse nedir?
Geçtiğimiz Cuma günü, Çorlu’dan kendisini bu ülkeye ait hisseden herkesin omuzlarını kabartan bir haber geldi.
Envanterdeki mevcut Silahlı İnsansız Hava Araçlarının bir üst sınıfını temsil eden Akıncı TİHA, ilk uçuş testini başarıyla gerçekleştirdi.
Böylece Türkiye, bu alanda insansız hava aracına sahip dünyadaki 4 ülkeden biri haline geldi.
Akıncı TİHA’nın özelliklerinden birkaçını sıralayalım:
-40 bin feet yüksekliğe çıkabiliyor, 24 saat havada kalabiliyor.
-400 kilogram dâhilî ve 950 kilogram hâricî olmak üzere toplam bin 350 kilo yük taşıma kapasitesine sahip.
-Seyir füzesi atabilme yeteneğinin yanı sıra, Roketsan tarafından üretilen Gökdoğan, Bozdoğan, Som gibi füzeleri kullanabiliyor.
-F-16’ların icra ettiği bazı görevleri gerçekleştirebiliyor.
Selçuk Bayraktar ve uçuş testini sevinç gözyaşlarıyla izleyen ekibini tebrik ediyorum, kendilerini Churchill’in İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi hava filosunu yenen pilotlar için kullandığı şu cümle ile selâmlıyorum:
“Yeryüzünde hiç bu kadar çok insan, hiç bu kadar az insana, hiç bu kadar minnet duymamıştı.”
Önceden planlanmış olması muhtemel görünüyor ama Cuma günü bu testin başarılı bir şekilde gerçekleşmiş olması, birkaç gün önce partisinin Meclis Grup toplantısında “Erdoğan ailesi savunma sanayiini ele geçirmeye çalışıyor” diyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na tam vaktinde verilmiş bir cevap olarak da görülebilir.
Kılıçdaroğlu’nun sözleri, ‘siyasi fesatlık’ dışında başka bir tabirle açıklanamaz.
Son dönemde düzenli bir şekilde bu alanla ilgili muhalefet yürütmesi, en son böyle bir ithamda bulunması, başka türlü nasıl izah edilebilir ki?
Meselenin ucu, bütün bu işlerin koordinasyonunu yürüten Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı’na dokunuyor.
Dün, Kanal 7’de yaptığımız programda Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir ile konuştum.
Demir, başında bulunduğu kurum ülke güvenliğini ve geleceğini ilgilendiren işlerle meşgul olduğu için doğal olarak ‘siyaset üstü’ bir bakışla konuyu değerlendiriyor.
Sağda, solda karşılaştığı birçok CHP’linin bu alanda yapılan işlerden takdirle söz ettiğini dile getiriyor, Kılıçdaroğlu’nu şu sözlerle uyarıyor:
“Savunma sanayiinin siyaset malzemesi yapılmaması gerekiyor. Burada bir motivasyon var, buna yazık oluyor. Ben bu aileyi yıllardır tanıyorum, AKINCI daha dün uçuşunu yaptı. Bu, oyun değiştirecek bir uçak, çok ağır silahlarla donatılabilecek. Dünyada bu tür başka bir uçak yok. Bu ailenin dünür olmaktan önce yaptığı çalışmaları da biliyoruz. Bu ailenin yaptığı fedakârlığı da biliyorum.”
RAKAMLARLA SAVUNMA SANAYİİ: NEREDEN NEREYE GELİNDİ?
AK Parti hükümetlerinin geride kalan 17 yıl içerisinde en başarılı ilk üç icraatı nelerdir diye bir soru sorsak, Savunma Sanayii alanı tartışmasız ilk üçe girer.
Bazı rakamlar verelim:
-2002’de sadece 56 firma bu alanda at koştururken 17 yılın sonunda bin 448 firma savunma sanayii için yürütülen üretim faaliyetlerine katılıyor.
-2000’lerin başında sadece 66 proje üzerinde çalışılırken, bu rakam 2014’te 350’ye, bugün itibarıyla ise 700’e yükselmiş durumda.
-Toplam proje bütçesi 17 yıl önce 5,5 milyar dolar iken, bugün bu rakam 60 milyar dolara çıktı.
-AR-GE harcamaları sadece 50 milyon dolar iken 1,5 milyar dolara yükseldi.
-2002’de savunma sanayii ürünlerinden 250 milyon liralık ihracat yapılabiliyor iken, bugün bu rakam 2,5 milyar dolara kadar çıktı.
Neresinden bakarsanız, 10 kat, 20 katlık bir büyüme söz konusu.
2030’a kadar kendi silahlı gücünü, ele güne muhtaç olmayan bir kapasiteye ulaştırmak ve belli alanlarda dünyanın en iyileri arasında olmak gibi iki büyük hedefle bu menzilde ilerleniyor.
Savunma Sanayii Başkanı Demir, bu başarının arkasındaki motivasyonu ‘irade’ ve ‘kararlılık’ ifadeleriyle tanımlıyor.
Yani bu alanlarda ilerleyip, mesafe kat etmek için morallerin yerinde olması ve kalması lazım.
İrade ve kararlılık derken, vurgulanan şey bu.
Bir de şu var:
Atı alanlar Üsküdar’ı geçmeden önce Nuri Demirağ’ların, Nuri Killigiller’in vakitlice attıkları adımların nasıl sabote edildiğini düşünürken, o engellemeleri yapan kafaların bugün nerelerde kümelendiğini akılda tutmak lazım.
Hz. Ali’ye zemheriden daha soğuk olan nedir diye sorulduğunda “Nâmerde muhtaç olmak” cevabını vermiş.
Sadece terörle mücadelede başkalarının silahına muhtaç kalan Türkiye ile, bugünkü Türkiye’nin sahip olduğu kabiliyetler kıyaslansa bile, bu söz yerli yerine oturur.