Koalisyon görüşmeleri başlarken...
Koalisyon görüşmeleri için artık takvim başlıyor. Sayın Cumhurbaşkanı önümüzdeki birkaç gün içinde o kanaatteyim ki, görevlendirmeyi yapacak ve hükümetin kurulması için startı verecek. Hükümet ile ilgili olarak, seçenekler en baştan da belirttiğimiz gibi sınırsız değildi. Biz üç demiş idik, şimdi ise iki görünüyor. Üç derken, CHP’nin dediği gibi bir model değil de, AK Parti ile, TBMM’de grubu bulunan diğer üç parti arasında görüşmeyi kasdetmiştik. AK Parti, HDP ile bir görüşme yapmayacağını, bunu bir seçenek olarak görmediğini belirtince ikiye düştü. Bana göre hala üç. Sayın Cumhurbaşkanı ile HDP’li Celal Doğan görüşmesi de böyle bir seçeneğin ortaya konulabileceğine dair bir karine olarak da değerlendirilebilir…
CHP çok agresif. MHP’ye karşı, yandaş yazar ve medya desteği ile alabildiğine saldırıyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminde kazanamayacak bir aday göstermesinin hıncını, “Neden adayımıza oy vermediniz?”, diye MHP’den çıkarmaya uğraşıyor. Siyasi nezaket, terbiye tamamıyla rafa kaldırılmış vaziyette; sanki MHP bunların arka bahçesi ve bunlarla birlikte harekete mecburmuş gibi bir hava estirilmeye uğraşılıyor…
CHP’nin tez zamanda kendine gelmesi, “partileri ayarlama enstitüsü” olmadığını farketmesi ve daha ciddi, tutarlı bir politika benimsemesi hem kendisi hem de ülke için yararlı olacaktır.
Kendi genel başkan yardımcısı, milletvekili, en önemli adamı bile HDP’ye ailecek oy verdiklerini itiraf eden bir siyasi partinin hala kendisini bir siyasi merkez gibi değerlendirebiliyor olması tuhaf ötesi bir durum. Üstüne bir de MHP’ye ayar vermeye kalkışması ise artık sözlerle ifade edilemeyecek bir rezalet ve garabet.
Şehitlere, gazilere sözü olan, teröre karşı tavizsiz duran, çözüm sürecinin çözülme süreci olduğunu meydanlarda haykıran; yolsuzluk, yozlaşma ile mücadele edeceğini söyleyerek gelen bir partiye “Sen niye uzlaşmıyorsun?” baskısı kadar lüzumsuz bir şey olabilir mi?
Ne ile, kim ile, nerede uzlaşmalı MHP?
Çözüm süreci devam etsin mi, demeli?
PKK ve siyasi uzantısı adım adım hedefine ulaşsın, ülke bölünsün mü demeli?
Yolsuzluklar olmuş bir kere, üzerini örtelim mi demeli?
Meşhur ve malum kaseti ile genel başkanlıktan tasfiye olmuş, kendi mevcut genel başkanı dahil siyaset kurumunu bir tarafa bırakarak, kendisini aşan görüşmeler yapabilen bir kişiden TBMM Başkanı olabilir mi demeli?
Ayrıca, uzlaşma, anlaşma için henüz anayasanın, yasaların öngördüğü süreç başlamamışken, biz hükümeti kurmaya hazırız mı, demeli?
Kendisine kimin, ne teklif ettiğini bilmeden, hükümetin kurmakla görevlendirilen ismin, isimlerin yaklaşımlarını duymadan “Tamam, istediğiniz her şarta varız” mı demeli?
Şimdi, siyaset terzileri yine ortaya çıkmış vaziyette, bir tezvirat yayıyorlar: “MHP, oy kaybediyor. Uzlaşmaz tutumu dolayısıyla, Anadolu’da artık büyük tepki topluyor”, diye…
Seçim bitti, anayasal olarak hükümet süreci başlamadı. Dolayısıyla, kimsenin MHP uzlaşıyor, uzlaşmıyor gibi yaygaralar ortaya koymasının bir anlamı yok.
MHP’ye yönelik, CHP merkezli Hükümet teklifleri, hiçbir şekilde MHP’nin uzlaşacağı, hoş göreceği, akla ve mantığa uygun teklifler değildir. Başbakanlık vermek gibi, samimiyetten uzak, CHP Genel Başkanı’nın yekti ve vazifelerinde olmayan bir önerinin gerçeklikle alakası yoktur. Başbakanlık verenler, kendi çatı adaylarına neden TBMM Başkanlığını vermediler?
Deniz Baykal, TBMM Başkan adayı olurken MHP’ye danışarak veya güvenerek değil, AK Parti’den oy alacağı varsayımı ile hem kendi genel başkanını ikna etmiş, hem de son ana kadar bu düşünce içinde olmuştur. MHP’nin hiçbir şekilde bu isme oy vermesi düşünülemezdi, netice de MHP’ye yakışır bir şekilde tezahür etmiştir.
MHP Genel Başkanı 7 Haziran akşamı alınan neticelerle Türk siyasetinin ne tür bir yol haritasına müsait olduğunu ortaya koymuştur. Bu yol haritası gerçekçidir. Doğrudur. Bu şekilde de ilerlemektedir. İlk günlerde MHP Genel başkanını seçim sonuçlarının duygusallığı ile konuşuyor biçiminde değerlendirenler, şimdi yanıldıklarını görmektedirler ancak bunu kendilerine bile itiraftan imtina etmektedirler. MHP Genel başkanı şartların rasyonalitesi üzerinden konuşmuştur.
MHP’nin ileri sürdüğü dört ilke, şart AK Parti tarafından karşılanması mümkün olmayan hususlar değildir. Çözüm süreci AK Parti’ye de zarar vermiştir. Türkiye’yi adeta deli gömleği giymiş bir hale getirmiştir. Zaten dönülmesi gerekmektedir. Doğu ve Güneydoğu’da AK Parti dahil hiçbir parti siyaset yapamaz noktaya gelmiştir. Eli silahlı teröristlerin gölgesinde seçimin millet iradesini yansıttığını iddia etmek büyük bir gaflettir. Yolsuzluk ve yozlaşmaya karşı Sayın Başbakan Davutoğlu mütemadiyen adım atmak istemektedir. MHP’nin dört şartı da bu hususları içermektedir. Dolayısıyla, bunlara dair AK Parti’nin itirazı AK Parti’yi haklı kılmayacak, olası bir erken seçimde de MHP’nin oy kaybına, AK Parti’nin oy artışına vesile olmayacaktır.
Birileri, ellerindeki medya gücü ile MHP’yi köşeye sıkıştıracağını, sağdan ve soldan ezeceğini düşünüyorsa yanılıyor; ülkücü irade, ipotekli, aptal irade değildir. Ülkücü irade, darbeler görmüştür; idamlar görmüştür, yokluklar görmüştür, bundan daha büyük baskılar ve haksızlıklara maruz kalmıştır. Bu bakımdan, ülkücülerin oyları üzerinden arka bahçe hesapları kimseye önerilmez.
Seçim yeni bitmiştir. Süreçleri tamamlanmamıştır. Milletin partilere oy verme ve vermeme gerekçeleri henüz caridir. Kimsenin kendisini aldatmasına yeni bir seçim olursa farklı bir tablo çıkar beklentisine girmesine gerek yoktur. Hele bu beklentiyi MHP’nin oyları CHP’ye veya AK Parti’ye kayar gibi bir yöne çekmeye çalışması beyhudedir. Böyle bir şey olmaz.
MHP Genel başkanı, haklıdır. Bir siyasi parti lideri olarak, temsil ettiği kitlenin hassasiyetlerini korumak ve en yüksekte tutmak onun en temel vazifesidir. MHP’nin hassasiyetlerini sergilemektedir.
MHP bu türden çok badireler atlatmıştır. Yine atlatır. Her seferinde güçlü çıkmıştır. Yine çıkar. MHP üzerinden yapılan hesaplar yanıltır. Ancak, diğer taraftan çözüm süreci sona erdirilip, terörizmle etkin bir mücadele yürütülmedikçe HDP daha da güçlenir, oylarını da CHP ve AK Parti’den alır. Bu bakımdan, erken seçim heveslileri bir kez daha düşünsünler.
Sözün özü, bu seçimin kazananı MHP’dir. Sandıkta kazandığını, masada kaybetmeyeceğini gösterdikçe, seçimin kaybedenleri kızmaktadır. MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli Türk siyasetinin en akıllı, mantıklı ve deneyimli siyasetçisidir. Bu hücumlara pabuç bırakmaz.